Birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım ve bunun gerçek olup olmayacağını düşündüm. Beni bu kadar uzun zamandır tanıyor ve benim karşıma çıkmıyor muydu? Peki bu fotoğraftaki bu detay neden dikkatimi daha önce çekmemişti.? Şimdi Harry'i tanıdığım için mi görmüştüm fotoğraftaki yüzü. (Şeytan ayrıntıda gizlidir canım asdfghj)
Düşüncelere dalmışım meğer. Pencereden gelen ışık yavaşça kendini gece karanlığına bırakırken yataktan kalktım. Scott neredeyse hala gelmemişti. Telefonumu cebimden çıkardım ve onu tekrar aradım. - sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakabilirsiniz. Aradığınız kişiy...- Beklemeden telefonu kapattım.
Saat yaklaşık yediydi ama Scott gelmiyordu. Birakaç arkadaşını da aramıştım ama onlarda bilmediklerini söylüyordu. Birşey mi oldu acaba? Başına birşey gelmiş olmasın? Off ne saçmalıyorum ben.
Aşağı inip televizyonun karşısına geçtim. Elime telefonu alıp Harry'nin ezberlediğim numarasını tuşladım. Kulağıma götürdüm ve melodiyi dinlemeye başladım. Dıt dıt dıt dıt... Meşgule verdi. Mesaj atayım dedim. Mesaj kutusuna tıklayınca "Bir konu hakkında konuşmalıyız." diye mesaj attım. Bu resmi ona soracaktım. Biraz sonra telefonum titreyince ekran kilidini açıp mesaja tıkladım
"Musait değilim."
"Lütfen çok önemli. Seninle ilgili zaten. Ayrıca sormam gereken şeyler de var." Eğer bir melekse Scott'ın nerde olduğunu bilebilir öyle değil mi? En azından birilerine sorabilir.
"Nerdesin?"
"Evimdeyim. Neden sordun?"
-5 dakika sonra-
"Kapıyı aç"
Kapıya doğru yürüyüp delikten baktım. Bu kadar kısa sürede buraya gelmesi şaşırtıcı değil tabiki ama bunlara alışkın olmadığım için hala garip geliyor. Alışmalıyım.
Kapının yanındaki boy aynasının karşısına geçip topladığım saçlarıma ekli olan perçemlerden bir kısmını çıkardım. Gözüme düşmemesi için biraz arkaya doğru ittirdim. - Tık Tık Tık- Kapıyı tıktıklatınca artık açmam gerektiğini anlayıp kapıya yöneldim. Tişörtümü biraz daha indirip biraz büyük gelen eşofmanımı çekince kapının kolunu kavrayıp açtım.
Beni görünce il olarak sinirliydi. Sonra gözlerini üzerimde gezdirirken dudakları ince olmaktan çıkmıştı ve dudağının kenarı yukarı kıvrılınca ayağımı diğerinin önüne koydum. Küçük bir kahkaha attıktan sonra "İçeri alacak mısın artık?"
"Tamam ama biraz sessiz olmalısın."
"Neden?"
"Annem geldiğini duyarsa sorguya çeker. Bunu istemezsin." dediğimde dudağının kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı. "Yukarı çıkalım. Odama gidersek annem tıktıklamadan içeri girmez. Daha güvenli."
Yukarı çıktık, odama girdik. Ortalıktaki kıyafetlerimi hemen toparlayıp doolabımın içine fırlattım. Yatağımın üstünü hızlıca örtüp üstüne oturdum. Halime gülerken gelip karşıma dikildi. "Gülmeyi kes." dedim mızmızlanan küçük bir çocuk gibi.
"Neden, halin çok komik."
"O gamzelerini görürsem kendime engel olamam.1 dedim - kendime engel olamam- kısmına baskı yaparak. Onun sözlerini kullanarak şah yapmıştım. Gözlerimi hafifçe kısarak söylemiştim bunu ve etkilenmişti. Gülümsemesine engel oldu ve konuşmaya başladı.
"Neden aradın?"
"Çünkü birşey konuşmamız gerekiyordu."
"Ne konuşacağız?"
"Bir dakika bekle!" diyip Scott'ın odasına ilerledim. Odasına girince fotoğrafı çerçeveden çıkarıp elime aldım. Odama girdim. Harry yatağımın üstüne oturmuş çocukluk fotoğraflarımın olduğu albüme bakıyordu. Gülümsüyordu. "Gülümsemek hakında ne demiştim." dedim gülerek.
"Peki, peki." dedi dalga geçercesine. Kafamı sallayıp yanına gittim ve oturdum. Elimdeki fotoğrafı ona uzattım ve ellerimi birbirine kenetledim. "Sağ arkamda bir ağaç var görüyor musun?" dedim gözlerimi ellerimden ayırmadan. Evet gibisinden bir inilti çıkarınca "Arkasındaki karaltıya daha dikkatli bak." dedim. Sesim gittikçe kısılıyordu. Harry bir süre sessiz kaldıktan sonra " Bu benim galiba. Yaklaşık üç sene önce olması gerek. Evet ne var bunda? Bunu göstermek için mi çağırdın beni?" deyince şaşkınlığımı gizleyemedim.
"Sencede biraz garip değil mi? Üç yldır beni mi izliyorsun?"
"Aslında yaklaşık beş buçuk yıl olmuştur. 11 yaşına girdiğin günden beri seni izliyorum."
"Neden şimdi karşıma çıkma isteği duydun o halde? Yada neden daha önce çıkmadın? Ayrıca sen o fotoğrafta da şimdiki gibi gözüküyorsun. Yani sanki o zamanda bu yaştaymıssın gibi. Yaşlanmıyor musun? Hep böylemi kalıyorsun?"
Biraz sessiz kaldı. Tam konuşacaktı ki evin zili çlınca koşarak koridora çıkıp merdivenden anneme bağırdım. "Anneeee! Kim geldi? Scott mıı?"
"Hayır kızım sadece bakkaldan birşeyler istemiştim." diye karşılık verdi annem. Odama tekrar girince Harry -Ne oldu?- gibisinden bir bakış atınca "Scott sabahtanberi yok ve nerede olduğunu bilmiyorum. Onu bulabilir misin?" diye sözümü bitirince telefonum komidinimin üzerinde titremeye başladı. Uzanıp elilme aldım -Scott Arıyor..- "Bu Scott!" dedim ve telefonu aççtım.
"Scott nerdesin? Sabahtan beri seni arıyorum. Kimse nerede olduğunu bilmiyor. Nereye kayboldun? Biraz daha aramasaydın Harry'e soracaktım. Seni merak ettim."
"Beni merak etme Amy. Benim küçük tatlı prenses kardeşim. Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?"
"Tabii ki biliyorum ama bunları neden şimdi söylüyorsun ki?"
"Kimseye söylemeden gittim. Bavulumu topladım. Biliyorsun vedalardan nefret ederim. Uzatmak istemedim seni ağlayarak hatırlamak istemedim. O yüzden bu sabah bindim ucaga. Bir ucağa daha binicem ama ince sana haber vermek istedim. Merak etme. Kocaman öpüyorum. Şimdi uçağa binicem. İnince ararım." -Biiiiiiiiip-
İnanamıyorum. Ağladığımı duymamak için telefonu yüzüme kapatmıştı. Ve gerçektende agliyordum. Daha iki günümüz olduğunu dusunurken bir saatimiz, bir dakikamiz bile kalmamıştı. "Onun gitmesini istemiyordum." dedim icimdekileri dökmek için, bağırdım. Harry ayağa kalktı ve "Ne oldu? Nereye gitti?" derken yanıma gelip elimden dusmekte olan telefonu alıp yatağın üzerine koydu. Kapıya yaklaşıp kilitledim. Annem gelebilirdi.
Yatağa yüzüstü yatıp kafamı yastigima gömerek ağlamaya başladım. Hickiriyor, hatta sarsılıyordum. Yatak hafifçe yana eğildi ve Harry yanıma geldi. "Aglama, seni teselli etmem gerekir ve biliyorsun bunu yapmamam gerekir."
Aglama diyordu. Tanrim! Bu kadar aptal olma Harry! Suan beni teselli etmesine o kadar ihtiyacım vardı ki. Yanımda kim olsa aynı şeyi yapacağımı dusundugum için kafamı kaldırıp Harry'e baktıktan sonra boynuna sarıldım. Onun geniş omuzlarında hickirmak yastiktakine göre daha moral duzelticiydi. "Neden gider ki!? Üstelik haber vermeden, niye gider ki? Beni ozlemeyecek mi?" Sesim sonlara doğru alcalmisti. Harry önce tereddüt etsede elini sirtma koydu ve yukarı assagi ilerletmeye başladı. "Bu kadar duygusal olacağımı düşünmezdim. Daha çok kötü çocuk tarzında takilirim." dedi. Moralimi düzeltmeye çalışıyor gibiydi. Yüzümde küçük bir gülümseme oluşsa da hickiriklarim durmuyordu. Göz yaslarim durmuyordu. Harry diğer eliylede saçlarımı oksarken "Şşş... Aglama artık. Geçti değil mi? Aglaman sadece kendini ve beni üzer. Onu geri getirmez. Hem onunla telefondan konusabilirsin. Onun kaybı. Veda etmeden gitmemeliydi. Ağlama artık lütfen." dedi. O böyle konuşunca içimden ağlamak gelmiyordu.Harry'nin Ağzından
Onu ağlarken görmek icimi kararıyordu.. Fakat fazla yakın olmamaliydim. Sadece sırtını sivazliyor, avutacak sözler söylüyor ve saclarinda elimi gezdiriyordum. Yapabileceğim başka birşey yoktu zaten. Biraz oyle kalınca hıçkırıkları kesildi. Geri cekilecektim fakat boynuma oyle sarılmıştı ki birakamiyordum. Kafasını hafifçe kipirdattiginda yüzünü görme şansım olmuştu. Uyuyordu. Tanrim, omzumda uyuyordu. Bunu yapmamaliydi. Ikimizin de iyiliği için bunu yapmamaliydi.
Arkadaşlar tüm bolumlere fotoğraf ve tumblr koydum. İnternetten bakabilirsiniz. Bazıları telefondan gözükmüyor. Teledondan bakmanızı tavsiye ederm arkadaşlar. Sizi çok seviyorum. Birdahaki bölümde görüşmek üzere. İyi okumalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trust Me (Güven Bana)
FanfictionHarry Styles her zaman kötü çocuktu. Derin gamzeleri, yesil gözleri ve kıvırcık çekici saçları beni kendine çekiyordu. Buna engel olmaya çalışırken onu daha iyi tanımaya başladım ve onun hayatında bir keşfe çıktım. Merhaba arkadaşlar; Bu ikinci hika...