Ellerimden kurtulduktan sonra biraz geriledi. Onu biraz şaşırtmıştım, belkide kalbinin kırmıştım.
"Kalbimi kırmadın. Hatırlatayım benim bir kalbim yok. Hislerim yok. Bunları düşünmeyi kes artık. Herkesin içinde de bana böyle davranma. Ama insan özelliklerinden bazıları beni rahatlatıyor. Sinirlenmek gibi."
Evet onu sinirlendirmiştim. Anlaşılıyordu. Kalbi olmadığını söyledi. Belki ben onun olmayan kalbini kırmadım ama o benim doğuştan olan kalbimi gayet kolay paramparça edebilmişti.
Sözlerini bitirince birşey söylememe izin vermeden uzaklaşmıştı bile. Gerçekten bir sorunu vardı. Bana onu etki altına almayayım diye uzak durmam gerektiğini söylüyor. Sonra sanki bana hiç değer vermemiş, hiç umursamamış gibi çekip gidiyor. Sinirlenip bağırıyor ama hislerinin olmadığını söylüyor. Kafayı yiyeceğim. Gerçekten.
Gözlerimin dolduğunu kimse görmeden arka bahçeye koştum. Harry beni çok kolay etkileyebiliyordu. Tanrım neden?
Ses çıkarmıyordum, çünkü dikkat çekmek istemiyordum. Yanaklarım ıslanırken, gözlerimi bir noktaya dikmiş öylece oraya bakıyordum. Yüzüm ıslak olmasa ağladığım anlaşılmaz diyebilirim. Eminim dışarıdan bakınca deli gibi görünüyorumdur.
Zil çaldıktan sonra oturduğum banktan kalkıp biraz önce iki sevgilinin oturduğu banka ilerledim. Ağaçlar önünü kapatıyordu. Dikkatli bakmayan biri orada bir bank olduğunu bile göremezdi.
Banka iyice yerleştim. Bacaklarımı kendime çektim ve kollarımı etrafına sardım. Çenemi de dizime dayayıp gözlerimi yine bir noktaya diktim. Baktığım yerde bir gölge oluşunca gözlerimi hemen sildim. Burnumu çektim, saçlarımı arkaya duğru ittirip kafamı kaldırdım. O çocuk. Yine.
"Ne istiyorsun?" Kafeteryada beni tersledikten sonra yanıma gelme cesaretini nereden alıyor anlamıyorum.
"Ağlayan bir kız gördüğümde kendimi suçlu hissederim." dedi yandan bir gülümsemeyle.
"Senin için ağlayacak kadar aptal değilim." dedim ve alnımı dizlerime dayadım. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum ve o çocuk biraz daha üstüme gelirse hıçkıra hıçkıra ağlayacağıma emindim. "Adını bile bilmiyorum. Seninle konuşmak için bir nedenim yok. Şimdi çek git."
Gelip yanıma oturduğunu sıcaklığından hissedebiliyordum. Kafamı ona doğru çevirip dekrar dizime yasladım. "Gitsene."
"Ben ağladığımda sen böyle yapmamıştın."
"Savunmasız gibi görünüyordun. Senin umursamaz bir çocuk olduğunu nerden bilebilirdim ki?" Bu sözlerime karşılık kaşları biraz çatılmıştı ama sonra kaşlarını havaya kaldırarak konuşmaya başladı.
"Korumam gerekn bir popüleritem var."
"A öyle mi? Adını bile duymadığıma eminim." Bu sözlerim karşılığında adını söylemesini umuyordum. Fazlka kışkırtıcıydım ama kafamı Harry'den alamadığım için heran ağlayabilirim.
"Duymuşsundur. Duymadıysan da yakında öğrenirsin." deyip banlın köşesine kaydı. Bacaklarına vurarak yatmamı işaret etti. Tıpkı onun benimkine yatması gibi.
Karşı koymadım. Başımı bacaklarına koyduktan sonra bankın kalan kısmına bacaklarımı uzattım. Zaten kendimi zor tutuyordum, dayanamayarak ağlamaya başladım. Ellerini saçımda hissedince biraz irkildim ama sonra lıştım. Cidden bu uyku getiriyordu. Zaten ağlıyordum, gözlerim ağrıyordu. Yavaşça kapattım gözlerimi. O hala saçlarımla oynuyordu.
"Ne olduğunu anlatacak mısın?"
"Hayır." dedim sert bir sesle. Kafamı biraz daha bacaklarına gömüp sırtımı da goğsüne yasladım.Nefes alıp verişlerini hissedebiliyordum. Saçlarımın buklelerini parmağına dolarken "Tamam o zaman kapat gözlerini." dedi otoriter bir sesle. İtiraz etmeden dediğini yaptım. Biraz sonra kendimi bırakmıştım.
"Austin!" diye bir bağırışla gözlerimi araladım. Boynumu kaldırmaya çalıştım fakat çok ağrıyordu. Bankta yatıyordum ve tek başımaydım. Bağıran kıza doğru gözümü çevirdiğimde onun kıza doğru yürüdüğünü gördüm. Ona baktığı mı farkedince göz kırptı ve yürümeye devam etti. Kızın yanına gelince bir şeyler konuştular. Sonra kız bana doğru bir bakış atıp onun koluna girdi.
Adı Austin'di demekki. Böylece öğrenmiş oldum. Evet bunu bir yere yazmalıyım. Kalkıp okula girdim. Sınıftaki çantamı toparlayıp sırtıma taktım. Okulun kapısına doğru yürüyüp çıktım. Harry' e soracak o kadar çok sorum vardı ki. Hep karmaşık konuşuyor ve kafamı karıştırıyor. Konuşmasa iyi çocuk aslında. ( O gülsün, gamzeleri yeter. :*)
Köşeyi dönüp bakalla uğradım. Bir iki çikolata alıp çantama attım. Birinin de jelatinini açıp yemeye başladım. Eve gelene kadar anca bitirmiştim.
Anahtarı deliğe soktum ve çevirdim. Eve girdim, direk odama çıktım. Çantamı bir köşeye fırlatıp lavaboya girdim. Yüzümü güzelce yıkayp dişlerimi fırçaladıktan sonra odama döndüm. Bilgisayarımdan hesabıma girip ortak arkadaşlardan, sabah ağacın altında gördüğüm pudra rengi elbiseli kızı bulup isek göderdim. "Olivia. Hoş bir isim." diye mırıldandım kendi kendime. Birden aklıma Austin geldi. Onu bulabilir miyim acaba diyerek "Tanıyor olabileceğiniz kişiler." kısmına tekrar tıkladım. Hızlı hızlı kişileri elerken Austin isimli birini gördüm. Girdim. O değil.
Bir iki kişiyi daha bu şekilde atladıktan sonra onu buldum. Hesabı herkese açıktı. Ona istek gönderecek kadar cesaretli değilim ama hesabını biraz inceleyebilirim.
Durumlardan bir ikisine göz attıktan sonra fotoğraflara girdim. Çoğu fotoğrafı o sabahki kızlaydı. Fotoğrafın altına da kızın ismini etiketlemişti. Kızın profiline girdim. Fotoğraflarını inceledim. Austinle fotoğraflarının hemen hemen hepsinin altında kalp vardı. Üstelik hepsindede bir tarih '8 Eylül'. Fotoğraflarından çıkıp kızın durumlarını incelemeye başladım. Eylüle kadar inince kocaman bir mavi kalple karşılaştım. Altında büyük harflerle "Austin Mahone ile İlişkisi Başladı" yazıyordu. 8 Eylül... Demek çıkıyorlar. Kız popüler ve güzel. Gayet normal ve klasik ama kıskanmamak elde değil. O kadar güzel pozları var ki.
Ben de Adam ile o pozlardan bir kaçını vermiştim. Ama Scott gördüğünde onunla bir daha görüşmeme izin vermemişti. Ahh Scott onu çok özledim.
Hesaptan çıkış yapıp Skype'a girdim. Scott'ın online olduğunu gördüğüm anda görüntülü konuşma isteği yolladım. Cevap vermedi. Tekrar gönderdim. Braz beklettikten sonra kabul etti.
"Merhaba Scott." anında gözlerim dolmuştu tabii ki.
"Ağlayacaksan ben kapatıyorum Amy"
"Tamam tamam." dedim ve gözlerimi elimin tersiyle silip kafamı salladım.
"Naber prenses?" ddi. Gerçekten onla konuşmayı özlemiştim. İlk defa ondan bu kadar uzaktım vebuna alışmam gerekiyordu.
"İyiyim abi. Asıl senden naber? Napıyosun oralarda?"
"Okul var güzelim. Burda boş durmuyoruz."
"Evde tek mi kalıyorsun." dedim. Umarım tek kalmıyordur. Onun yanında olacak biri olmalı değil mi?
"Hayır bir arkadaş var." dedi. Rahatlamıştım. Sonra arkadan cırtlak bir ses geldi.
"Eveet beeeen. Scott kapat şunuda gel okula gideceğiz zaten birazdan." Bu bir kızdı ve üzerinde Scott'ın gömleklerinden biri vardı. Üstelik benim hediye ettiğim!
"Alexandra, konuşmak konusunda ne demiştim. Kapa çeneni." sonra bana dondü ve konuşmaya başladı tekrardan.
"Amy ben seni daha sonra arayacağım şimdi derse gitmeliyiz. Biliyorsun saat farkıı var. Burda daha dersler yeni başlıyor. Kendine dikkat et." deyip Çevrimdışı oldu.
Tanrım!! Buda neydi böyle!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trust Me (Güven Bana)
FanfictionHarry Styles her zaman kötü çocuktu. Derin gamzeleri, yesil gözleri ve kıvırcık çekici saçları beni kendine çekiyordu. Buna engel olmaya çalışırken onu daha iyi tanımaya başladım ve onun hayatında bir keşfe çıktım. Merhaba arkadaşlar; Bu ikinci hika...