Baharatlı Tatlı

73 7 0
                                    

Üzerimdeki şoku attıktan sonra  arama tuşuna bastım.  Bir süre çaldıktan sonra kapandı. Tekrar mesajlara girdim ve bir mesaj da ben yazdım. "Neden açmıyorsun?"  

"Şuan konuşamam."

"Tamam."

Eğer konuşamazsa bende onu daha sonra arayabilirdim değilmi? Ona hesap vermek zorunda değildim. Üstelik o da bana hesap vermiyordu. Tersliyordu. Ama artık bir arkadaşını tanıyorum Harry Styles. 

Telefonu elime tekrar aldım ve Zayn'in kendini nasıl kaydettiğini söylemedği için ona lanetler ederek rehbere girdim. Hızlıca aşağılara inerken yeni bir isim takıldı gözüme. İsimsiz N. Zayn olmasını umarak arama tuşuna bastım. Bir süre çaldıktan sonra açıldı." İsimsizin telefonu." dedi o umursamaz soğuk sesiyle.

"Zayn?" dedim soru sorar gibi.

"Evet?"

"Harry'nin nerede olduğunu biliyor musun?" uzatmadan konuya girdim. Uzatmamak sadece zaman kaybı olur ve Harry neredeyse oradan ayrılabilir. Değil mi?

"Neden soruyorsun Amy?"

"Yanına gitmeliyim ama nerede olduğunu ona soramam." 

"Bilardo salonunda olmalı. Gerisini sen halledersin." deyip telefonu suratıma kapattı. Küfür bilen bir kız olarak buna büyük bir "Siktir." dedikten sonra yeniden Harry'i aradım. Yine meşgule düşürünce sinirle ayağımı yere vurdum. Aynı ayağımı ikinci kez bu şekilde incitince ilki aklıma geldi. Harry'nin yara izlerine dokununca bir şey görmüştüm. Bilardo salonu. Eğer onu hatırlayabilirsem nerede olduğunu da bilebilirim. 

Gözlerimi sımsıkı kapatıp bir süre düşündükten sonra pes edip eve doğru ilerledim. Eve girince anneme görünmeden odama çıktım ve odama girmeden "Ben geldim anne ama çok yorgunum iyi geceler!" diye bağırdıktan sonra kapımı kilitledim. Kendimi sabahki azarlamaya hazırlamalıydım. Kendimi yatağa attım. Biraz düşündükten sonra pijamalarımı giyebilirdim. 

Gözlerimi açtığımda o rüyayı gördüğüme emindim. Harry'nin sırtına dokunduğumda gördüğümün aynısını görmüştüm ve tüm ayrıntılarını şimdi daha iyi hatırlıyorum. Yeşil ve mavi bilardo masalarının yanında büyük bir giriş vardı. Duvarlar griye boyanmış masalar siyah ve sandalyeler kırmızı. Arkada büyük harflerle "Hol Malikhanesi" yazıyor. Sanırım. Aşağı inmeden önce yüzümü yıkadım ve dar bir kot pantolon ve salaş bir tişört giyip saçlarımı at kuyruğu yaptım. Aşağı inince kapıyı açmaya çalıştım ama kilitliydi. Kapıyı zorlarken annemin sesiyle irkildim. "Daha fazla zorlama küçük hanım. Hiçbir yere gitmiyorsun. Üç gün cezalısın."

"Ama anne ya..."

"Hiç konuşma. Odana..."

Oflayarak odama çıktım tekrar. Yatağımın üstüne oturup telefonumu elime almıştım ki odamın kapısı açıldı. 

"Telefon." dedi annem boş elini bana uzatarak. Gözlerimi devirip telefonu eline vurur gibi bıraktıktan sonra annem "Bilgisayarı da günde iki saatten fazla açmayacaksın. Otur ders çalış." deyip cevap vermeme vırsat vermeden odadan çıktı. 

Tüm iletişim bağlarımı kesti. Ne yapacağım şimdi? 

Sinirle yataktan kalkıp Dar kotu bacaklarımdan sıyırdım. Tişörtü de başımdan geçirdikten sonra bir eşofman altı ve sporcu atletini üzerime geçirdim. Bilgisayarın üzerindeki dolapları biraz karıştırıp bir kitap aldım elime. Yavaş adımlarla komidinime yaklaştım. Telefonum olduğundan beri açmadığım Mp3'ümü çekmeceden çıkartp kulaklığımı taktım. Yatağın içine girip kitabı okumaya başladım.

Trust Me (Güven Bana)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin