Arkadaş

109 10 1
                                    

Zil çalınca tekrar sınıfa doğru ilerledim. O çocuğun adını neden bu kadar merak ediyordum ki? Tanımıyordum, öyle değil mi? Umrumda olmamalıydı? Belkide ağlarken gördüğüm içindir... Hayır,hayır çok saçma. Tanışmak istiyorum belkide. Evet, bir dahaki görüşümde onunla tanışıcam.

Çikolatanın kabını açtım ve bir karesini kırıp ağzıma attım. 
Ağzımın her yanına dağılan o enfes tat.. Imm
Çikolata yada dondurma yerken kendimi hep reklam filminde gibi hissediyorum ama çok aptal göründüğümün farkkındayım. Ama yinede o şekilde yemek bazen eğlenceli olabiliyor.

Sınıfa girince biraz önceki yerime oturup kafamı tekrar cama yasladım. Dışarıyı seyrederken ve çikolatayı yerken ders çabucak geçmişti. Zil çalınca kitaplarımı çantama tıkıp dolabıma yöneldim. Çantamı dolabın içine bırakınca kafeteryaya doğru ilerlemeye başladım. Yemekhaneye kafeterya demek bence çok havalı.

Kafeteryaya geldim ve bir tepsi alıp sıraya girdim. Arkamdan biri belime dokununca kafifçe yana büyüküldüm. Doğrulup arkama baktım.Ross.

"Kötü bir merhaba deme şekli." dedim dişlerimin arasından. Dudağının kenarı yukarı kıvrılırken gözlerini ayaklarından çekip dudaklarıımı inceledikten sonra  gözlerime getirdi. "Sen çikolata mı yedin?"

"Evet, neden, ağzımda birşey mi kalmış?" Elimi dudaklarımın kenarına getirip yokladım. Temiz gibiydi

"Orada değil çenende." dedi Ross sakince. Çeneme elimi uzattım ama Ross bileğimi tutunca geri çektim.

"Rahatsız olmayacaksan ben halledeyim." deyince -olur- anlamında  kafamı salladım. Masalardan birine uzanıp peçete aldı ve çeneme doğru yaklaştırdı. Yavaş ve nazık hareketlerle çenemi silip peçeteyi buruşturdu. -Oldu- dercesine bir  bakış atıp gülümsedi. Bende "Teşekkürler." diye cevap verip önümü döndüm.

"Şey, müsaitsen çıkışta birşeyler yapalım mı?"

"Ne gibi mesela?" Hayır demek kaba olur diye konuşmayı uzatıp kibarca reddetmeyi düşünüyorum. Umarım kırılmaz.

"Bilmem, ne istersen. Sahile bile gidebiliriz."

Sahile gitmek... Güzel olabilir kafa dağıtmaya ihtiyacım var. Her dakikamı düşünerek harcamak beni yordu artık. Ama Ross'la bir yere gitmek istemiyorum şuan. Akşam tek gitmek en iyisi.

"Aslında bu akşam biraz işim var. Daha sonra yapabiliriz ama."

"Ne gibi bir iş?" Sanane acaba. 

"Kendimle biraz vakit geçirmeliyim. Uzun zamandır kendime vakit ayıramıyorum:"

"Vaktini Harry ile geçirmektendir."

"Neden onu karıştırıyorsun ki?" dedim sesimin sert çıkmasına çalışarak.

"Her neyse Amy. Önemli değil. Yapmasakta olur. Sonra görüşürüz." arkasını dönüp gitti. Trip atan erkekler... Söyleyecek laf bulamıyorum. Yakın olsak neyse ama... 

Tepsimi ilerletip istediğim yemeklerden bir kaşık aldıktan sonra tatlıda alıp kendime bir yer seçtim. Çorbamı bitirdikten sonra kaşığı bırakıp arkama yaslandım ve derin bir nefes aldım. Gözlerimi insanların üzerinde gezdirdim. Sıraya baktığımda yine o çocuğu gördüm. Çikolata veren, ağlayan çocuk... 

Yerimden kalkıp yanına gittim. Kolunu dürttüm ve  bana bakınca gülümsedim. "Merhaba."

"Birşey mi oldu?" dedi. Biraz ters bir cevap olduğunu düşünsemde bugünki davranışından dolayı teşekkür etmekle yeni bir konu açabileceğimi düşündüm.

"Sadece teşekkür etmek istemiştim."

"Önemli değil. Şimdi çekilecek misin? Açım." Biraz kayıp yanına geçtim. Onun hızına ayak uydurup yanında yürümeye başladım. 

"Adın ne?"

"Neden soruyorsun?"

"Merak etmiştim."

"Çok merak iyi değildir." dedi. Konuşurken bile yüzüme bakmıyordu. Elindeki tepsiyi kaldırınca "Masam şu tarafta." dedim yanıma gel gibisinden. 

"Tamam." dedi ama yönünü değiştirmedi. Yine merakıma yenik düşüp sordum.

"Gelmeyecek misin?"

"Zaten bir masam var, hem senin kız arkadaşların yok mu? Neden benimle uğraşıyorsun?" dedi ve adımlarını sıklaştırıp bir kaç çocuğun ve bir kaç kızın olduğu masaya doğru ilerledi. Kızlardan birini tanıyordum ama fazla egoist- gıcıktı. Ona soramazdım. Nasıl öğreneceğim ismini?

Ayrıca bana fazla sert davranıyor ama bu sabah yada ağlarken  böyle değildi. Neden böyle sert davranıyor ki? Bir popüleritesi mi var acaba ? Her neyse umrumda bile değil artık. Tavıra tavır.

Yemeklerimi bitirdikten sonra tatlımı plastik tabağıyla elime alıp sınıfa yürüdüm. Tatlıyı sırama bırakıp dışarı çıktım. Banklardan biirine oturdum. İnsanları tek tek inceleyeceğim. Artık bir arkadaş edinsem iyi olacak.

İlk olarak kantin sırasındaki kız. Kumral saçlı, Kahverengi gözlü. Güzel bir fiziği var ama bunu kullanmıyor. Bol tişörtler ve kot pantolonla geziyor. Kişiliği hakkında bilgim yok.

İkinci olarak bankta oturan kız. Mini eteğiyle ve oturuş tarzıyla erkekleri çıldırtıyor. Esmer, yeşil gözlü. Beyaz teni ve mükemmel bir vücudu var. Fakat erkeklerden vazgeçemiyor. GEÇ.

Sıradakiii....

Ağacın arkasındaki kız. Uzun beline inen kumral saçları ve yeşil gözleri var. Şirin-güzel-seksi kızlar kategorilerinden -Sirin- kısmına giriyor. Pudra rengi elbisesi ve beyaz hırkasıyla güzel bir görünüm yaratmış. Zevki güzel. Bunu düşünebilirim. Umarım huyu da iyidir. 

Diğer bir banktaki kız. Güzel bir yüzü var ama kendine bakmıyor. Fazla arkadaşı yok ve biraz fazla kilosu var. Çekingen ve depresyondan hiç çıkmayan kızlardan. Tamam insanları fazla eleştirmem ama bu kız bana göre değil. Daha eğlenceli arkadaşlar istemek benimde hakkım. Değil mi?

Gözlerimi biraz daha bahçede gezdirdim. Birkaç kişiyi daha gözden geçirdikten sonra kafamı okul kapısına doğru çevirdim.

Sıradaki de..., bir dakika, o kız Harry ile mi konuşuyor!? 

Hızla ayağa kalktım ve oraya doğru ilerledim. Harry beni görünce çapkın bir gülümseme attı ve kızı belinden kavrayı kendine çekti ve yanağına bir öpücük kondurdu. Kız uzaklaşınca da bana döndü. 

"Ne yapıyorsun?!" dedim. Sesim oldukça sert çıkıyordu yada ben öyle umuyordum.

"Ne yapıyormuşum?" dedi çapkın gülümsemesini yüzünden silmeden.

"O kız kim?"

"Önemli mi ?"

"Neden onu öptün?" dedim. Bu sefer sesimin öncekine oranla kısık çıktığını farketmiştim. Kıskanıyor muyum? Ah, olamaz. 

"Öpmemem için bir nedenim yok." dedi bana doğru. Beni kırmak, üzmek hatta depresyona sokmak gibi bir niyet vardı galiba. Ses tonundan bunu anlayabiliyordum.

"Ben bir sebep değil miyim?"

"Sebep olman için sana değer veriyor olmam gerekmez mi?"

"Vermiyor musun?" sesim iyice kısılmıştı artık ama bunu ona çaktırmayacağım. Umrumda değilmiş gibi devam edeceğim ve gerekirse bende onu üzeceğim.

"Veriyor muyum?" dedi imalı bir sesle.

"Peki. Tek bir soru daha soracağım o zaman."

"Sorma desem sormayacaksın sanki..." Yine o imalı ses ve bakışlar.

Yakasından tuttum ve onu kendime çektim. Ellerimi ensesinin arkasında birleştirip kulağının hemen altını, boynuna doğru olan kısmını öptüm. Sonra kulağına eğilip arzulu bir şekilde konuştum."Onu da koruman gerekiyor mu?"

Trust Me (Güven Bana)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin