Kafe

69 6 4
                                    

Elimdeki deterjanı sarı süngerin yumuşak kısmına sıkıp elimle hafifçe ovaladım. Masadan aldığım boş tabakları sırasıyla ovalıyor ve lavabonun kenarına üstüste diziyordum. Ellerime bulaşan köpükleri, elimi hafifçe sallayarak temizledikten sonra kafamın biraz üstünden gelen sesle oraya döndüm. "Ihm." Harry boğazını temizler gibi bir ses çıkarttı. Yüzüne köpük sıçratmıştım. Bu sahne aklıma filmleri getiriyordu. Birbirimize köpük sıçratacaktık önce. Sonra yüzümüzü temizleyecektik ve göz göze gelecektik, her neyse.

Gerçek dünyaya dönünce Harry'nin yanağının üstüne,gözünün alt kısmına gelmiş köpüğün, Harry'nin gözünün kısılmasına neden olduğunu gördüm. Kendime engel olmak için dudaklaeımı birbirine bastırsamda kendime tutamayıp büyük bir kahkaha attım. Islak ellerini bana doğru sallayıp yüzümün ıslanmasına neden olurken "Gülmeyi kesip bez vermeye ne dersin?" diye sordu. Bulunduğum yerden sol alta doğru eğilip mavi yumuşak bezlerden birini ona uzattım. Attığı bakış yüzümdeki gülümsemeyi silerken işime geri döndüm. 

Çay bardaklarını ve çatalları da deterjanladıktan sonra Harry'yi kalçamla ittirip ellerimi yıkadım. Biraz önce Harry'nin kullandığı mavi bezi omzundan alıp ellerimi kuruladım ve mutfak dolaplarından birine astım. "İşin bitince git. İşlerim var."

"Ne yapmam gerektiğini sorduğumu hatırlamıyorum." dedi mutfaktan çıkarken. Nemli olan ellerini pantolonunun cebine sokmuş ve baş parmağını dışarıda bırakmıştı. 

"Tamam, ben çıkıyorum o zaman. Sen keyfine bak." deyip odama çıktım. Üzerime birşeyler geçirip çıkacaktım.

Odamın kapısını açıp içeri girince de arkamdan kapattım. Dolabımın karşısına geçip kolsuz Vans tişörtümü ve kot şortumu elime aldım. Son bir kararla kırmızı kareli göleğimi de çıkarıp üzerime geçirdim.  Zımbalı, siyah çantamı koluma geçirip kırmızı botlarımı elime aldım. Saçlarım aynada son bir kez kontrol edip aşağı indim. Ortalıkta kimse gözükmüyordu. Gitmesi iyi olmuştu çünkü yapacak işlerim vardı. Telefonumu almayı unutarak ayakkabılarımı giyindim. Eksikliği farkedince parmak uçlarımda annemin odasına girdim. Birkaç çekmece karıştırıp telefonumu bulduğumda çantama attım. Askılıktan anahtarlarımı da alınca çantamın gözünü kapatıp evden çıktım.

Harry'nin Ağzından

Amy evden çıkınca salına geçip kensimi koltuğa attım. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Ne yapacağıma karar veremezken sıkıldığımı farkettim. Ayağa kalkıp kapının girişindeki siyah botlarimi ayağıma geçirdim.

Yavaş hareketlerle dışarı cikacaktim fakat fikrimi değiştirip parmak uçlarımda yukarı çıktım. Amy'nin odasını biliyordum, emin adımlarla ve parkeleri pisletmemeye çalışarak odaya ilerleyip kapının altın rengi kulbunu aşağı çektim. Kapı kısık bir gıcırtı çıkararak açıldı. Odayı bana sergileyen dikdörtgen çerçevenin içinden geçip odaya adımımı attıp. Rahat yatağına ayaklarımı değdirmeden kendimi bıraktım. Uyumak güzel olabilirdi ama uyuyamazdım. Bir süre tavanı izledikten sonra ayağa kalkıp camı açtım. Bir ayağımı dışarı atıp çevreyi kolaçan ettim. Komşuların beni görüp hırsız sanmasını istemem.

Öbür ayağımıda dışarı atıp iki katı hızla indim. 

Zayn'e uğramak için yürümeye başladım. Hafifçe atıştıran yağmur gözlerimin buğulu görmesine neden olurken düşüncelerime yoğunlaşmamı sağlıyordu. Esen rüzgarı ağaçların dallarında görebiliyordum. Amy o kısa şortla üşüyecekti ve bunu bilmesine rağmen yinede o şekilde giyinmişti. Ah Tanrım, bu kadar aptal olmak zorunda mı? O kadar aptal ki neyi neden yaptığımı anlayamıyor. Kahvaltı meselesini üstüne alınmaması güzel ama kahvaltıyı düşünerek kendini buna alıştırıp onun için yaptığıma inandırabilir kendini. Buna izin veremem. Ona ilgi gösterdiğimi düşünüyor olmalı. Bir iki öpüşmeyle olacak birşey olmadığını o da biliyor. 

Trust Me (Güven Bana)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin