Bir süre daha bilgisayarın karşısında oturduktan sonra Skype sayfasını kapattım. İnternet hesabıma girdim ve Scott'a bir mesaj bıraktım.
"O kızın kim olduğunu öğrenmek istediğimi biliyorsun Scott. Derslerin bitince beni aramanı istiyorum. -Amy"
Başımda sanki hiçbir şey yokmuş gibi bir de bu çıkmıştı. Gerçekten o kız kimdi acaba? Sevgilisi mi? Sevgilisiyse neden benden saklasın ki? Bence daha başka bir şey var. Hem bir de şey... Harry nerde acaba. Okulun bahçesindeki küçük çaplı kavgamızdan sonra onu arayamam. Ama onun bir dostunu belki arayabilirim.
Harry' nin bir arkadaşı var mı onu bile bilmiyorum daha. Abimlerle sinemada buluştuğumuz gün bir iki tanesini görmüştüm. Onları bulabilirsem belki onlarla dostluk kurup Harry'nin her an nerde ne yaptığını onlardan öğrenebilirdim. Evet bu iyi bir fikir.
Lavobaya girip yüzümü soğuk suyla yıkadıktan sonra odama geçtim. Dolabımın kapaklarını açıp karşısında biraz dikildikten sonra dizimin bir karış üzerine gelen pileli krem eteğimi ve arkası eteğimin hemen altında biten önü kısa salaş açık kahverengi tişörtümü aldım. İkisinide üzerime geçirip tişörtün önünü eteğimin bel kısmına sıkıştırdım. Saçlarımı açıp kahve rengi bir taç taktım. Sütlü kahve rengindeki babetimi elime alıp hafif bir makyaj yaptıktan sonra telefonumu çantamın içine atıp aşağı indim. Mutfağa girip bir bardak su içerken içeri annem girdi.
"Bir yere mi gidiyorsun?"
"Biraz dışarı çıkmak istemiştim anne."
"Ah öyle mi? Bana soracak mıydın?"
"Anne, şuan bu konuşmayı yapacak mıyız?" Gerçekten bu konuyu konuşmak istemiyordum. Annem normalde beni fazla sıkmazdı ama Scott gittiğinden beri fazla korumacı olmaya başlamıştı.
"Evet. Nereye gittiğini söyleyecek misin?"
"Sahile ineceğim. Hala Scott'ı özlüyorum ve bilirsin işte, arkadaş sorunları."
"Yeni arkadaşlar edinmelisin." Ah ciddi misin anne?
"Tamam. Çok geç kalmam. Görüşürüz" dedikten sonra annemi öpüp babetlerimi ayağıma geçirdiğim gibi evden çıktım. Annem sorgulayana kadar nereye gideceğim hakkında bir fikrim yoktu. Annem sorunca, Ross'la sabahki konuşmamız aklıma geldi. Biraz kafa dinlemek iyi olabilir.
Sahilde biraz yürüdükten sora havanın soğuk olmasına lanetler ederek sahil kenarındaki bir banka oturup kollarımı kendime doladım. Bu çocukları nasıl bulacağım. Adlarını dahi hatırlamıyorum. Abime de soramam. Harry'e hiç soramam. Ama bir dakika! Harry'i takip edebilirim öyle değil mi?Yanıma geldiği bir zaman onun peşinden gitmeliyim evet. Ama şunu artık biliyorum. Aklımı okuyabiliyor. Bunu düşünmemeliyim o yüzden. Kafamı başka şeylerle meşgul etmeliyim.
Harry'i nasıl takip edicem peki. Okuldan sonra olmaz. Annem önce eve gelmemi söyler. Onu çağırsam... Ama bu seferde anlaşılır. Ama o benim koruyucumdu. Öyle şeyler söyleyip duruyor. O zaman başımın belaya girmesi yeterli olacaktır.
Aklıma gelenlerle kendimi tebrik edip ayağa kalktım. Sahilde yürüdüm biraz. Aklımı farklı şeylere yönlendirmeyi unutmamalıyım. Kendime bunu hatırlatıp duruyorum. Biraz yürüdükten sonra sahile arkamı dönüp caddeye çıktım. Kaldırımın hizasından yürürken ara sokaklara dikkat ediyordum. Hayatımda birdaha yapmayacağımı düşünürken eteğimin bel kısmını tutup biraz daha yukarı çektim. Artık iyice kısalmıştı. Tişörtümünde ön kısmını biraz aşağı sündürdükten sonra göğsümü dikleştirdim ve telefon konuşuyormuş gibi telefonu kulağıma götürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trust Me (Güven Bana)
FanfictionHarry Styles her zaman kötü çocuktu. Derin gamzeleri, yesil gözleri ve kıvırcık çekici saçları beni kendine çekiyordu. Buna engel olmaya çalışırken onu daha iyi tanımaya başladım ve onun hayatında bir keşfe çıktım. Merhaba arkadaşlar; Bu ikinci hika...