Rapor aldığım üç günün ardından tekrar okula gidecektim. Teyzeme ricada bulunup anneme bir şey söylememesini istedim. Önemsiz bir şeydi ve çok büyük bir hasar yoktu bende. Ama okula başladığımda patlamış dudağıma ve yüzümdeki morluklara bakmalarına gerek kalmadan ne olduğunu bütün okul duymuştu zaten.
Belki o dört serseri hırsları aldılar, belki alamadılar bilemem ama yaptıkları bu kalleşlik onların sarsık duran karizmalarını yerle bir ederken beni biraz daha ön plana çıkarmıştı. Kızlar, birer şefkat abidesi gibi etrafımda dolanıp duruyorlardı. Hepsi yapılan şeyin ne kadar kötü olduğunu, o çocukların ne kadar şerefsiz olduklarını bana anlatıp duruyorlar, hasta bakıcı gibi başımdan ayrılmıyorlardı. Biri dışında; o da çakma sarışın!
Onu saçlarından tutup yerlerde sürümek, yaptığı şeyin karşısında çok hafif kalırdı. Ben de bunu düşünerek ona kızmadım, öfkelenmedim. Sonrasında yapacağım şeye zemin hazırlamak için alttan alan, anlayış gösteren bir davranış sergiledim ve onu affettiğimi söyledim. Bu davranışım, onunla aramızdaki mesafeyi daha da kısaltmıştı ve daha bir samimi olmuştuk. Tabi ki çakma sarışına göre.
İntikam alınıp, yapılanan hesabı illa ki sorulacaktı. Ben pek bu işin üstünde durmak istemesem de çelimsiz oğlan C. beni sürekli gazladı. Neye güvendiğini bilmiyordum. Öncelikle dışarıdan başladık. Tilki ve iki arkadaşı öncelikli hedefimizdi. Ben nasıl olacağını bilemediğim bir halde intikam planları yaparken, C. çoktan gerekli yerlere haber salmıştı. Bir gün okul çıkışı C. "Hadi vaki geldi gidiyoruz!" dedi. Nereye bile demeden j-hızlı hızlı gittiğimiz yer araba tamirhanesiydi. Kepenkleri ve kapısı kapatılmış, ortada geniş bir boşlukta 15-20 kadar delikanlı ve onların da arasında eski ahşap sandalyeye oturtulmuş Tilki. Yaşları 17'den başlayıp 25'e kadar giden bu delikanlılar belli ki C.'nin çok iyi tanıdığı kişilerdi. Tilki'nin süt dökmüş kediyi andıran halinden anladım ki o da C.'nin neye güvendiğini çok iyi biliyordu. Ama böyle bir intikamı tahmin etmemişti belki.
Kalabalığın içinde kafası dazlak olan, ortay boylu bir genç adam Tilki'ye yaklaşırken bana seslendi; "Delikanlı yaklaş!" Elleriyle Tilki'nin saçlarından tutup kafasını geri doğru çekti. "Gel intikamını al!" dedi. Bu manzara karşısında tuhaf olmuştum. Sokakta bana horozlanan Tilki'nin yerine zavallı bir mahluk duruyordu karşımda. Özür dileyip, böyle bir şeyi yapmak istemediğimi söylediğimde, "Peki! Bu daha çok hoşuma gider!" deyip, ilk tokadı Tilki'nin suratına yapıştırdı. Devamındaki üç tokattan sonra son bir yumrukla Tilki sandalyeden düştü. Bir kaç da tekmeden sonra "Bir daha bu çocuğun etrafında seni görmeyeceğim!" dedi.
Diğer altısının da akıbeti farklı olmayacaktı. En son okuldaki dördüne sıra gelecekti. Beyaz'ın(dazlak adam) Tilki'ye ve arkadaşlarına yaptıklarını duyduklarından sıranın kendilerine geleceğini biliyorlardı ama çareleri yoktu. O sandalyeye oturunca ne düşündüler bilmiyorum ama küçük bir çocuk gibi ağlayıp, Beyaz'a yalvarıyorlardı. İçimde bir şeyler acıdı bu tablo karşısında. Ama Beyaz'ın zerre acıması yoktu. Aynı şekilde onları da dövüp, aynı tembihleri yaparak gönderdi onları. Okul sonuna doğru olan bu hadiseden sonra o dört çocuğu bir daha okulda görmedim.
Tüm bunların yapılmasına sebep olan C. ise beni Beyaz'la tanıştırdı. Sadece üçümüzün olduğu bir ortamda bana iş teklif etti. "Torbacı olur musun?" dedi. Anlamamıştım. "Gece kulüplerinde ve okullarda hap satar mısın?" diye izah etti. Şok olmuştum. Belki iyi para kazanacaktım ama yapılacak işin insan öldürmekten farkı yoktu. Özür dileyip, reddettim. "Eyvallah!" deyip, başım ne zaman sıkışta gelebileceğimi söyledi. Teşekkür ettim ve ayrıldım. Bir daha da Beyaz'la karşılaşmadım. Belli aralıklarla ceza evine girip çıkıyordu. Şimdilerde de büyük ihtimal içeridedir.
İntikam alınacak tek bir kişi kalmıştı. Onun içinde okulların kapanmasını ve ikinci basamak sınavın geçmesini bekleyecektim...
x)&8ӴU