(Yaşı küçükler okumasın)
Ders kayıtlarını yapmış, üniversitenin başlamasını bekliyordum. O sırada S.'den Bursa'dan gelmiş ve yeni yıl için hazırlıklarını yapıyordu. Onunla birlikte bir de yeni ev arkadaşım gelmişti ve artık yine üç kişi olacaktık. Yeni ev arkadaşım H. Bursa'dan S.'nin tanıdığı biriydi ve üniversiteyi yeni kazanmıştı. Giden ev arkadaşına nispeten çok daha iyi ve geçimli biriydi ama biraz içine kapanıktı.
Üç arkadaş, bütün seneyi evin içinde kavgasız gürültüsüz geçirdiysek de dışarıda -özellikle benim- yaşadığımız olaylar, bu sıradanlığı biraz sekteye uğrattı. Tabi açılışı ben yapacaktım yine.
Can Yücel'in çok hoşuma giden bir sözü vardır. O, bir keresinde "Ben küfürbaz değilim, ilham perilerim sürtük!" der. Ben de bu sözden yola çıkarak, ben çapkın değildim, karşılaştığım bayanlar yılışık, diyebilirim. Bir ara alnımda ne yazıyor ki hep aynı zihniyetteki kızlar/kadınlar beni buluyor diye düşünmeden edemedim. Fitnes salonunda denk geldiğim kadının tesirinden kendimi kurtarmaya çalıştıkça daha bir içine çekiliyor gibiydim. Kadın sanki anlamış gibi, sürekli benim üzerime oynama başladı. Sanırım, kadınlar kendisine bir bakış, bir söz vb. şeylerle meyleden erkeklere karşı acımasız bir saldırıya geçiyordu ve bu durum bu kadında da sekmeyecekti. Onun için küçüktüm ve bu durum onun için daha zevkli bir hal almış olacak ki, benimle oynamaktan vazgeçmedi. Salona her geldiğinde şuh bakışlarla karşımda durup bir iki kelam etmeden geçmiyordu. İlerleyen günlerde önceden gördüğüm gördüğüm morluğun sebebini bilvesile sormuş, cevap olarak dumble çarptı demişti. Tabi inanılacak bir ey değildi bu biraz üstelediğimde kadın, kocasından dayak yediğini buğulanan gözleriyle söyleyiverdi. Büyük bir acıma hissi kapladı ruhumu ve içte içe "Böyle kadına vurulur mu be!" dedim. Tabi yine bu mendeburların şeytanlığını unutarak.
Bir gece, salondayken vakit gece yarısına yaklaşmış, salonda bir iki müşteri ve benle birlikte çalışan iki kişi daha kalmıştı. Erkeklerin duş alma bölümündeki havluları toplamak üzere gezerken bir duştan ses geldiğini duydum. Önemsemeyip geçip gideyim dedim, arkamı döndüğümde "Şiişt" sesinin kulağımı doldurduğunu hissettim. Arkamı dönüp sese yöneldiğimde gördüğüm manzara insanı şoka sokacak cinstendi. Kadın bütün pervasızlığıyla erkekler bölümündeki duşa girmiş, benden kendisine yaklaşmamı söylüyordu. Benim fara yakalanmış tavşana dönüşümden yararlanıp beni de duşun altına çekti. En son hatırladığım ahtapot gibi sardığı kollarıyla beni duvara yapıştırmasıydı.
O gece nasıl bitti, biz nasıl çıktık salondan ve ben nasıl eve gittim bilmiyorum. Tek hatırladığım uyurken dahi vücudumun zangır zangır titremesiydi. Ama sabah uyandığımda anlayacaktım ki, ne girdiğim ev bizim ev, ne yattığım yatak... Kendi kendime "Bu gece ve sabah ölmediysen daha da ölmezsin!" dedim. Kadın benden önce uyanmış, benim de uyandığımı görünce hazırladığı kahveyi getirmişti. "Şimdi gidip, o kayıtları siliyorsun ufaklık!" dedi bana. Hangi kayıtlar diyecektim ki, salonun neredeyse her yerine döşenmiş güvenlik kameraları aklıma geldi.
Ve ekledi, "Her salı bekliyorum artık seni!" Hayatım boyunca çaresiz kaldığım bir iki andan birini yaşıyordum. "Asla!" diye karşı çıkmama, pis bir sırıtışla sadece "Görürüz...!" dedi. Aklında ne vardı bilmiyorum ama ilk defa bir kadından korkmuştum o an... Mendebur yılan karı...