Etme Bulma Dünyası!

126 17 0
                                    

İnsan bazen bir bakışın, bir yaşanmışlığın veya bir hatıranın esiri olabiliyor. Eli, kolu, ayağı ve dahası tüm düşüncesi o önemsiz gibi görüne soyut şeyle bağlanıp kalabiliyor. Belli aralıklarla varlığını hissettirip tüm huzuru kaçırabiliyor.

O kadınla yaşadığım şey tam da böyle bir tesire sebep olacaktı benim hayatımda. Bir süre maruz kaldığım şeyle yatıp kalkacaktım. Her aklıma geldiğinde hırsımdan duvarlara yumruk atıp, avazım çıktığınca küfürler etmek istiyordum. Kendime öyle bir hale düşmeyi yediremedim bir süre.

Sabah erkenden kalkıp, salona gittim ve bilgi işlem odasındaki bilgisayar ve depolama cihazının başına geçtim. Nasıl yapılacağını tam bilmiyordum ama çalışanlar gelene kadar bunu bitirmeliydim. Neyse sabah erken saatlerde kimse olmadığından uzun bir sürem vardı. Uzun uğraşlar neticesinde bilgisayardan görüntüleri silmeyi başardığımı düşünüyordum. Görüntülerde izlediğim şeyler eğer gerçekse -ki gerçek- bu kadın tam bir azmandı.

O geceden 3 gün sonra salonda o kadınla karşılaştık. Tavır davranışlarında çok büyük bir iş başarmış, büyük bir savaş kazanmış komutanın kibri vardı. Kendinden emin tavırlarının yanı sıra çok rahat hareket ediyor, beni süzüyordu ara ara. Danışmada arkadaşla konuşurken, kadın da saati dolduğundan çıkış için önümüzden geçiyordu. Bir kaç adım atıp geri döndü, bana yönelip "Küs müyüz yoksa?" diye sordu. Gözlerindeki beni küçümseyen bakışları ve yılışık tavrıyla onun orda bağazını sıkıp sesini kesebilirdim ama yapmadım, yapamadım.

İki gün sonra tekrar gelmişti. Aynı tavırlar ve kendini beğenmişlik içinde dolanıyordu ortalıkta. Koşu bandında iken uzaktan el işareti yapıp beni yanına çağırdı. Bulunduğu ortamda kimse yoktu o an için. Neşeli bir ses tonuyla "Yarın geliyorsun değil mi ufaklık?" dedi. Duygusuz yüz ifadem ve sert bir ses tonuyla verdiğim olumsuz cevap bir anda yüzünün düşmesine sebep olmuştu. O an gözümün önüne, lisedeki çakma sarışın gelmişti. Bu kadın onun tecrübeli, gün görmüş haliydi. Hemen sahte bir gülümseme yerleştirdi yüzüne ve yılışık haliyle "Bence geleceksin!" dedi. Tekrar gelmeyeceğimi söyleyip, başka bir isteği olup olmadığını sordum. Ondan kurtulmak için sorduğum bu soruya o "Seni!" diye cevap verip oynuna devam etti. Arkamı dönüp gideceğim sırada, "Sanırım bana saldırdığını kocamın bilmesini istemezsin!" dedi. Düşünebilme yetimi kaybetmiştim sanki o an. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. "Nasıl yani?" diye sorabildim sadece. "Eğer yarın gece bana gelmezsen, polis olan eşime bana saldırdığını söylerim!" deyiverdi. "Lan nasıl bir işin içine düştük böyle!" diye söylendim içimden. Karşımdaki kadının solucandan, iğrenç bir sürüngenden farkı yoktu. Bu blöfü mecbur yemek zorundaydım. "Tamam, lanet olsun... Tamam." dedim ve hızlı adımlarla yanından uzaklaştım. Arkamdan o sürtük kahkahasını atarak yürüyüşüne devam etti.

Ertesi gün salona gittim ve patrona işten çıkmak istediğimi söyledim. Bahane olarak da açılacak olan okulu ve dersleri bahane ettim. Şaşırdı, ne dediysem kabul etmedi. Ücretime zam teklif etti ve bir sürü laf söyledi. O kadınla bir daha karşılaşmadan oradan gitmek istiyordum. Patron nihayet, ne zaman istersem gelebileceğimi söyleyip beni uğurladı. İkinci iş olarak da hattımı değiştirdim. Gerçi kadın, polis eşine beni şikayet etse bulması an meselesiydi ama o zaman kurtulmak için aklıma bunlardan başka bir şey gelmedi.

Kurtulduğumu düşünmüştüm, kafam biraz daha rahattı. Ufak tefek şüpheler olsa da kendimi kötü hissetmiyordum. Dersler başlamıştı ve ev arkadaşlarımla mutlu mesut geçinip gidiyorduk. Yakşalık üç ay sonra bir gün okul çıkışında gittiğim bir kafede salonda beraber çalıştığımız bayan arkadaşlardan N. ile karşılaştım. Biraz sohbet ettikten sonra laf salona gelmişti ve sıradan bir olaymış gibi salonun patronuyla o kadının evlendiğini söyledi. Ben duyduklarıma N. ise yüzümdeki şaşkınlık ifadesine bir mana vermeye çalışıyordu. "O kadın zaten evli değil miydi?" diye sorduğumda, "Bir kaç yıl önce boşanmış." cevabını almıştım. Demek ki polis bir eş büyük bir blöftü. Hem kızdım hem de böyle bir şeye boyun eğmediğim için takdir ettim kendimi. Salak yerine konmuştum ama bu benim için büyük bir tecrübe olmuştu daha sonraki olaylar için.

Anlamadığım şey ise bizim patronun bu kadınla evlenmeye nasıl karar verdiğiydi. Bana maddi olarak destek olmuş bir adama vefa borcumu kaderin bana verdiği bir fırsatla ödeyecek, patronu bir beladan kurtaracaktım. Salak yerine konmanın intikamı acı olacaktı. Pişman mıydım, tabi ki hayır!

MÜSVEDDE HAYATIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin