Üniversite ikinci dönem başlamak üzereydi ve ben artık ayrı eve çıkmıştım. Teyzemlerde keyfim yerindeydi. Yemek, yatak, temizlik vb. şeyler asla sorun olmuyordu. Enişte bey de arada verdiği dini içerikli ve cennet-cehennem temalı nasihatları dışında iyi bir adamdı. Aramız iyiydi. Sağ olsun babamdan görmediğim ilgi ve alakayı gördüm ondan. Ama kararımı vermiştim. Annemin yapma-etme ısrarlarına rağmen ilk dönen anlaştığım bir arkadaşla ve bir de onun liseden arkadaşı olup farklı bir bölümde okuyan çocukla üç kişi ayrı eve çıktım.
İlk başlarda çok bir sorun yaşamasak da, bölüm arkadaşım S.'nin lise arkadaşı daha sonraki süreçte başıma iş açacak, canımı sıkacaktı. S. ile çok defa o çocuk hakkında konuşup kendini düzeltmesi konusunda yardımcı olmaya çalıştık, alttan aldık ama olmadı. Gecenin bir yarısı müzik dinleyen, evde ayakkabı ile dolaşan, telefonda kız arkadaşı ile bağıra bağıra kavga eden bir dengesize daha fazla tahammül edememiş. S.'nin fikrini alıp, o çocuğun yurda gitmesini yahut başka bir eve çıkmasını istedik. S. de bana karşı mahcup olmuştu ama onunla alakalı bir sorun yaşamadım hiç. S. dini yaşantısına dikkat etmeye çalışan biriydi ama o da benim gibi özgürlüğüne düşkündü. Farklı kişilere, farklı topluluklara bağlanma, onlarla birlikte hareket etme gibi bir düşüncesi hiç olmadı benim gibi.
S. ile başka bir ortak yanımız ise futboldu. Beraber bölüm takımında da oynuyor, bazı akşamlar da halı saha maçları yapıyorduk. Evde iki kişi kalmış olmak maddi yönden bizi biraz zorlasa da kafamız rahattı. Geriye kalan iki ayımız vardı ve böylece geçip gidecekti. Tabi sınavlardan hemen önce S.'nin yaşadığı olay her ikimizin de canını sıkacaktı.
Arkadaşım S. aslen Bursalıydı ve liseyi de orada okumuştu. Lise sonun başında dershaneye giderken tanıştığı D. ile sevgili olmuşlar. Sınavdan sonra o İstanbul'a gelirken, D. ise Bursa'daki üniversiteyi tercih etmiş. S. iki haftada bir 2 günlüğüne ailesini görmeye Bursa'ya gider, D. ile görüşürüz gelirdi. Her akşam da bir süre telefonda görüşürlerdi.
Bir akşam eve 21:00 gibi geldiğimde oturduğumuz apartmanın alt katlarından dahi duyulan aşina bir sese denk geldim. S. idi bu ve sonradan anladığıma göre sevgilisi D. ile kavga ediyor, bir yandan da kıza yalvarıyordu. Kapıyı açıp eve girdiğimde gördüğüm manzaraya lanet ettim. Ağlamaktan kızaran gözlerinden yaşlar akan bir erkek... Lan mendebur, sen ne hale sokuyorsun insanı diye söylendim içimden. Hiç bir şey demeden odama geçip,üstümü değiştirdim ve S.nin konuşmasını bitirmesini bekledim.
O gece hiç bir şey sormadım ona. Yüzüne bakmadan konuşmaya dikkat ettim. Kıvırcık geldi aklıma, onu düşündüm. Kabuk bağlayan yaramı tekrar kanattım. Ama kendimi o psikolojiden kurtarıp arkadaşıma yardım etmem gerekiyordu. Çünkü sınavlara çok fazla bir zaman yoktu.
Olayın aslına gelecek olursak, D. yani S.'nin kız arkadaşı, uzaklığı bahane edip ilişkiyi bitirmeye karar vermiş bunu da S.'ye söylemiş. Tabi iki haftada bir Bursa'ya giden ve D.'nin bir sıkıntısı olduğunda her zaman yanında olmaya çalışan S. buna anlam verememiş. D. ise hayatında başka biri olduğunu, artık onunla birlikte olmak istediğini falan söyleyip çocuğu postalamış. S. günlerce deli danalar gibi dolandı etrafta. Derslere girmedi, sınavlara çalışmadı, derslerden kaldı. Ben hayatımda ilk defa üç gece üst üste ağlayan erkek gördüm. Şeytan yine yoklayıp, D.'yi de yeni bulduğu çocuğu da al, üst üste koy, üstüne beton dök dedi ama neyse dedim. Neyse!
S.'yisoracak olursanız, şimdi hayatında üçüncü sınıfta tanıştığı biri var vesözlendiler. O ihaneti savuşturdu başından. Zaten hep takdir ettiğim bir çocuktu S.