Sevgili okurlarım;
Bu bölümde olaylar çok farklı bir boyuta geçiyor o yüzden yazarken de yayınlarken de çok tereddüt ettim. Bundan dolayı okuduğunuzda fikirlerinizi yorum olarak ya da özelden benimle paylaşın lütfen. Çünkü hala biraz tereddütlüyüm.
Her zaman dediğim gibi EMEĞE SAYGI LÜTFEN :)
Keyifli okumalar :):):)
----------------------
Gözlerim fal taşı gibi açılmış Demir'e bakıyordum. Yarı saydam görüntümde bile gözlerini tam göz bebeklerimi hedef alacak şekilde hizalamıştı bile. Bu adam kötüydü evet ama sanki yerine oturmayan eksik bir şeyler var gibiydi.
Ne yapacağımı bilemez halde afalladım kaldım. Stresten terlemeye başlayan avuç içlerimi kotuma silmeye çalışırken etraftaki her şey fazla gelmeye başladı gözüme. Sesler, renkler, ışıklar hepsi çok fazlaydı.
Gözlerimi kısmaya çalıştıkça hepsi beynime daha fazla nüfuz ediyordu sanki. Lambanın belli belirsiz cızırtısı, Demir'in kalp atışları, beyaz ışığın beynimin derinliklerini istila edercesine canımı yakan yoğunluğu...
"Her şey sana çok fazla geliyor değil mi?"
Dipsiz bir kuyuyu andıran gözlerinde ondan beklenmeyecek bir merhamet ve anlayış vardı. Ya da beynimi şu an yanıyor gibi hissettiğimden ben de öyle algılamış olabilirdim.
"Geç otur istersen. Ayakta durmak işini kolaylaştırmayacak çünkü."
Kolumdan tutup sanki en ufak bir aksilikte kırılacakmışım gibi yumuşak bir şekilde oturmama yardım etti. Bu kadar kötü olan bir adamın bana böyle davranıyor olması dehşete düşmeme neden olurken aynı zamanda merakımı da uyandırıyordu.
Duygu karmaşası, yanmış bir beyin, patlayacakmışçasına uğuldayan bir çift kulak, tek işlevi olan görmeyi yerine getiremeyen gözler ve yarı saydam bir beden vardı şu an elimde.
İç dış bütün organlarımın kapatma düğmesine basıp uyku moduna almak istiyordum kendimi. Elimi destek almak için yanıma koyduğumda Demir'in eli olduğunu varsaydığım sıcaklığa değer değmez tüm hızımla geri çektim.
Maalesef bu yaptığım zaten dönmekte olan başımın daha çok dönmesine ve isterik kusma reflekslerine neden oldu.
"Sadece derin nefes al. Şu an burada bulunan varlığın ruhun. O yüzden bedeninin olduğu yere değil buraya odaklan. Çünkü aynı anda iki yerde birden olduğun için bedenin ve ruhun bir çatışma içinde."
Söyledikleri bir mağaranın içindeymişçesine derinden ve boğuk geliyordu bana. Gözlerimi kapattığımda Ateş'in yanında uyuyorken açtığımda buradaydım. Ruh ve beden çatışması konusunu şu anki yarı saydam görüntüm de tescilliyor gibiydi.
Derin nefesler alarak şu an bulunduğum yere odaklanmaya çalıştım. Demir'in sıcak avuç içi elimi kavradığında yine aynı hızla geri çektim kendimi ve bu da bütün odağımı kaybetmeme neden oldu.
"Tamam. Tamam sana dokunmayacağım. Sadece odaklanmaya çalış."
Bedenimden gelen aşırı çekim kuvvetine rağmen odaklanmayı başarabilmiştim sonunda. En ufak bir sarsıntıda bunu kaybedeceğimi, tekrar başa saracağımı biliyordum ama en azından şimdilik bastırabilmiştim.
Görüntüm git gide netleşirken az önce şikayet ettiğim her şey de tek tek kendiliğinden kayboluyordu. Oda etrafımda dönmeyi bırakmış, renkler ve ışıklar normal hallerine dönmüşlerdi. Gözlerimi kırpıştırıp netleşen görüşümle etrafıma baktım.
![](https://img.wattpad.com/cover/79793889-288-k326218.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Ruhu (ASKIDA)
Science FictionKarşınıza çıkan bir çift gözün hayatınızın en büyük kilidini açacak anahtar olduğunu ve açıldığında bir girdabın içine düşeceğinizi düşünün... Bildiğiniz, inandığınız ve yaşadığınız her şeyin yalandan ibaret olduğunu ve bilinmezlik girdabına kapıldı...