Kehribar

210 24 8
                                    

Olaydan beri neredeyse 1 ay geçmişti. O geceden sonra rüyalarım hariç bir daha görmemiştim o sarhoşu. Artık eve giderken daha temkinliydim. Hasan abiye de bir sey anlatmak istemiyordum. Çünkü ailemin kulağına gidebilirdi. Onları telaşlandırmaya hiç gerek yoktu. Zaten Mine de sık sık bende kalıyordu.

Bir cuma akşamı yine işten çıkmış eve gidiyordum. Ertesi gün hafta sonu olduğu için bugün biraz geç çıkmıştım. Hızlı hızlı eve yürüyordum. Aslında baya da korkuyordum.

Adımlarımı daha da sıklaştırdım. Bir an önce evime ulaşmak istiyordum.
Artık her tıkırtıya dönüp bakar olmuştum. Bir çöp kutusunun yanından geçiyordum ki kutunun hareket ettiğini farkettim. Bir saniye geçmeden çöp devrildi ve içinden kedi çıktı. Derin bir nefes aldım ve kendi kendime gülümsedim. Tam arkamı dönmüştüm ki o iğrenç koku çarptı önce yüzüme. Sonra sesi işittim.

"Merhaba güzelim. Beni özledin mi bakalım?"
Sokak lambasının önünde elleri ceplerinde sırıtarak bana bakıyordu. Korkudan ne yapacağımı bilemedim. Ayaklarım beynimin verdiği komutları yerine getiremeyecek kadar ağırlaşmıştı.

Tıpkı bir kaplanın avına yaklaşması gibi ağır ağır yaklaşıyordu bana.
Çığlık bile atamıyordum. Hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim kendimi.

Az önce ağır adımlarla yürüyen adam bir anda dibimde bitiverdi. Saçlarıma öyle bir asıldı ki kafa derim soyuluyor sandım.

"Lütfen bırak beni gideyim. Ben sana hiçbir şey yapmadım." diğer eliyle gözyaşlarımın yıkandığı yüzüme bir tokat attı.

"Hiçbir yere gitmiyorsun tatlım. Bu gece ve hayatının geriye kalan tüm gecelerinde bana aitsin."
Ağlamaktan başka bir şey gelmiyordu elimden.

Sonra bacaklarımda bir sıcaklık hissettim. Kafamı aşağı eğmemle sarhoşun acı çığlığını duymam bir oldu. Pantolonunun paçaları yanıyordu. Hemde öyle böyle değil. Benim parçalarımdan biri de tutuşmuştu. Fırsat bu fırsat deyip kurtardim kendimi elinden. Can havliyle koşuyordum. Bacağımın acısından gözlerim yaşarıyordu ama acım ikinci plandaydı. Ilk işim hayatımı kurtarmaktı.

"Seninle işim bitmedi küçük şeytan! Duydun mu beni? Tekrar bulacağım seni ve bu sefer kurtulamayacaksın elimden"

Arkamı dönüp bakacak cesaretim olmadığından daha hızlı koştum.
Eve vardığımda gözyaşlarıyla kendimi içeri atıp kapıyı kilitledim. Camların kapalı olup olmadığını kontrol ettim. Güvenli olduğunu farkedince olduğum yere yığıldım.

Bacağım çok acıyordu ama asıl mesele bu adamın peşimi bırakmayışı ve bırakmayacak oluşuydu.
Kendimi biraz daha toparlayınca hasar kontrolü yapmak için banyoya gittim.

Karşılaştığım manzara karşısında ağzım açık kaldı. Diz kapağımdan altı kıpkırmızı olmuştu ve her yeri su toplamıştı. Küvetin içini soğuk suyla doldurup bir yandan ağlarken bir yandan da bacağımın acısını hafifletmeye çalışıyordum.
Tek başımadaydım. Kimsem yoktu. Canım acıyordu.

Yaklaşık 2 saat sonra çıktım sudan. Suyu her yarim saatte bi değiştirdiğim icin artik suya koyacak buz kalmamıştı.

En azından acım hafiflemisti. Geçen çalışırken koluma çay döktüğüm icin evde hep yanık kremi bulundururdum. Çünkü fazlasıyla sakarlık yapardım. Bir tüpü bacağıma boca ettikten sonra sargı beziyle sardım.

Artık acım daha da hafiflemisti. Sonra uyuyakalmışım.
Uyandığımda farkettiğim ilk şey bacağımın acısının yok olduğuydu.

Resmen ağzım yere değecek bir şekilde bakakaldım. Yanık falan yoktu. Sanki dün gece hiçbir şey olmadı dercesine pürüzsüz derim parlıyordu.

Ateşin Ruhu (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin