"Pardon Hüma tam anlayamadık tekrar eder misin bizim için."
Gülmemek için dudağını ısırıyordu adi pislik. Görünen o ki baya eğleniyordu."Ben... ben..."
Allahım bu kekeleme işine bir çözüm bulmam gerekiyordu.
Ben söyleyecek bir şeyler ararken Berke benden önce davrandı."Kusura bakmayın hocam. Ben Hüma'yı mavi gözlü bir afet konusunda az önce sinir ettim de. O yüzden acısını çıkarıyor."
Bana bir göz kırptı ve bende ona gülümsedim. Beni bu durumdan kurtardığı için minnettardım.Ateş'in gözlerindeki o eğlenen pırıltı öfkeye dönüştü.
"Şahsi meselelerinizi sınıf dışında halledin. Ne Nazım'ı ne de bizi bu oyuna dahil etmeyin. Şimdi ikiniz de sınıfımdan çıkın."Sıktığı dişleriyle bizi parçalayacak gibi konuştu. Eşyalarımı toplayıp çantama tıktım.
Berke de toplanmış beni bekliyordu. Çıkarken elini omzuma koydu. Tam Ateş'in yanından geçerken onun duyabileceği bir şekilde eğilip bana bir şeyler söyledi.
"Atılmamız iyi oldu güzellik. Böylece biz de başbaşa vakit geçirebiliriz."
Ateş gözlerini bize sabitlemiş ellerini iki yanında yumruk yapmıştı. Tükürrür gibi konuştu.
"Dersten sonra odama gel Hüma. Hala hazırlayamadığın şu dosyaya bir bakalım."
Kafamı sallamakla yetindim. Omzumda Berke'nin eli ile çıktım sınıftan. Çıkar çıkmaz da Berke'nin kaval kemiğine bir tekme geçirdim.
"Ahh. Noldu ya?"
"Senin yüzünden rezil oldum sınıfa. Gıcık çocuk."
Ben homurdanmaya devam ederken Berke bir kahkaha patlattı. İşin kötü tarafı gülerken çok tatlıydı.
"Gülme yaa." gerçi Berke'ye gülme diyordum ama benim de ondan aşağı kalır yanım yoktu.
"Biliyor musun? Gülerken ayrı bir hoşsun."
Gülmeyi bırakmış ciddi bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. Bu iltifat karşısında kızardım ve gözlerimi başka yere çevirdim.
"Hayır hayır. Çevirme gözlerini bana bak. " Elini yanağıma koyup ona bakmam için kafamı kaldırdı. Sonra da yüzünü yüzüme yaklaştırıp gözlerini gözlerime dikti.
"Gözlerin yeşilin en güzel tonu bence. Hayatımda bir yeşili bu kadar beğeneceğimi düşünmezdim. Senden önce yeşilden nefret ederdim."
Söyledikleri karşısında nutkum tutulmuştu. Donup kalmıştım. Evet Berke çok tatlı, çok hoş, çok kibar ve yakışıklı bir çocuktu. Üstüne üstlük benden de hoşlanıyordu. Ama gelin görün ki onun gözlerine baktığımda Ateş'in gözlerine baktığımda olduğu gibi karnımda kelebekler uçmuyordu.
O şekilde ne kadar kaldık bilmiyorum. Sınıfın kapısı açılıp Ateş karşımıza dikilene kadar farkında değildim hiçbir şeyin.
"Hüma benimle gel." Arkasını dönüp kasırga gibi yürürken bende kendimi Berke'den sıyırıp koşar adım gittim peşinden.
Sonra Berke'ye ayıp ettiğimi düşünüp yüzümü Berke'ye dönerek geri geri yürüdüm.
"Kusura bakma Berke. Sonra görüşürüz."
Bana göz kırpıp el salladı.
"Önemli değil güzellik. Sen şu dosya işini hallet sonra bol bol takılırız."
Bende gülümseyerek el sallayıp Ateş'in peşinden asansöre bindim. Kehribarların koyulaşıp nerdeyse karardığını görebiliyordum yansımasından. Asansör durunca arkasına bile bakmadan inip Ekin hocanın odasına yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Ruhu (ASKIDA)
Science FictionKarşınıza çıkan bir çift gözün hayatınızın en büyük kilidini açacak anahtar olduğunu ve açıldığında bir girdabın içine düşeceğinizi düşünün... Bildiğiniz, inandığınız ve yaşadığınız her şeyin yalandan ibaret olduğunu ve bilinmezlik girdabına kapıldı...