23; "Beni Ben Yapan, Cesaretimdir..."

180 7 1
                                    

Ahmed'in yüzü değişir, kaskatı bir hal alır. Kaşlarını çatar ve kızgınlıkla ayağa kalkar. Parmağını sallayarak bağırır.

"Sen...Sen ne söylediğinin farkında mısın?! Sen...Sen ne ara böyle kötü bir insana dönüştün Kösem?!.. Sen ne ara böyle taş kalpli bir kadın oldun?!"

Kösem de ayaklanır.

"Ahmed yapma lütfen... Bi beni dinle..."

"Hiçbir izah Kösem(!)... hiçbir izah, kızımı çocuk yaşta evlendirmeni haklı çıkarmaz. Derhal terket burayı!... Senin yüzünü görmek, sesini dahi duymak istemiyorum!!!... Elimden bir kaza çıkmadan defol!!!.."

Kösem çok feci bir şekilde hayal kırıklığına uğrar. Bakışları dehşete bürünmüştür. Ahmed, hayatında ilk kez ona bu şekilde bağırmaktadır. Kösem, gözleri dolu bir şekilde usulca, çaresiz bir şekilde arkasını döner ve Has Oda'dan çıkar. İçinde bastırılmış bir duyguyla beraber...

Tüm bunları hazmetmek Kösem için zor olacaktır. Koridorda fenalaşmanın eşiğine gelir. Bakışları yukarıya doğrudur, Allah'a yakarırcasına bunalır ve kendinden geçer... Yere düşmesini engelleyenler yanındaki cariyeleri olur. Bilhassa da Neslihan Hatun...

Aynı zamanda Kösem'in gözlerinden dolu dolu yaşlar da süzülür. Hiç böyle bir tepkiyi beklememiştir...

Kösem, zar zor odasına götürülüp kendine getirildiğinde, arkasına yaslanarak yarı uzandığı sedirde tekrar - katıla katıla - ağlamaya başlar.

Neslihan, Kösem'in bu halinden epey etkilenmiştir, onun bile yüzü bu sebeple darmadağın olur. Usulca, Kösem'in yanına sokulmaya cürret eder. Elinden tutar ve onu teskin etmeye çalışır.

"Sultanım yapmayın böyle... O sizin kocanız. En başta da padişahınız. Bazı durumlarda size elbet de kızacak."

Kösem zar zor ağlayışlarının arasından cevap verir...

"Bu öyle alelade bir kızma değildi Neslihan... Benden nefret ettiğini gördüm gözlerinde. Çok kızmıştı, sanki... sanki benden iğrenmişti. Beni kötü kalpli biri olarak gördü ve bunu ağzıyla da söyledi. Evladını paşalara yamamaya çalışan bir anne olarak görüyor beni... Oysa... oysa ben hem evladımın hem de ailemizin istikbalini yazmaya çalışıyorum. Bugün için yaptığım bir şey yok. Eğer konuşmama izin verseydi hepsini anlatacaktım ama beni dinlemedi bile..."

Bu sırada arkadan bir cariyenin sesi duyuldu... Çok şiddetli ve endişeli bir sesti bu.

"Sultanım, koşun !!!... Şehzademiz Murad hazretleri nefes almıyor !!!"

Kösem'in gözleri yuvalarından fırladı... "Ne ?!" diyip tüm hiddetiyle ayaklandı sedirden. Koştu hemen Murad'ın yanına. "Ne oluyor Gülizar ?! Çekil !!!"

Hemen Murad'ı kucağına aldı. Kulağını ağızına dayadı ama endişesi daha da arttı. Murad gerçekten ne kımıldıyor ne de nefes alıyordu. O an Kösem'in kalbinden bir bıçak sıyırdı geçti sanki. Bir balyoz vurdular kalbine kalbine... Nefes alışları güçleşti iyice. "Neslihan !" diye bağırdı, evladını Neslihan'ın kucağına verdi var gücüyle. "Evladımı hekimlere götür kurtar, beni düşünme, koş !..."

Kösem tekrar bayıldı... Lakin Neslihan, sultanının emri üzerine bebeği kavrayıp doğruca Şifahane'nin yolunu tuttu.

Şükür ki, Murad zor da olsa kurtarılmıştı. Hekim Kadın'ın çocuğu birkaz keç pataklamısıyla çocuk ağlayarak kendine geldi. Kösem de elbette odasında nedimeleri yardımıyla kendine getirilmişti. Murad'ı, odasına geri getirildiğinde onu sıkı sıkı sardı kollarına. Öptü, iyice bir kokladı... Ona bir şey olacak diye canından can gitmişti. Öyle ki, bu melun hadise atlatıldığı halde, hala kalbinin çarpış hızı azalmamıştı.

KÖSEM: Gücün ZirvesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin