12; "Aslan'dan Kuzu'ya Süt"

616 24 0
                                    

Handan Sultan, bir sabah odasına girildiğinde ölü olarak bulunmuştu. Uykusundan uyanamadan fani Dünya'dan göçüp gitmişti. Üstelik daha çok gençti. Valide Sultanlığına doyamadan, tam manasıyla Valide Sultan olamadan hakkın rahmetine erişmişti. Ahmed, bu haberi duyduğunda derin bir kederin içine sürüklendi.. Daha 15 yaşındayken validesini kaybetmişti. Her şey genç yaşında başına geliyordu. Bu kadar yükü kaldırabilmek her yiğidin harcı değildi.

Cenazesi hemen o gün kaldırıldı. Tüm sarayda hüznün sessizliği yankı bulmuştu. Herkes kendini bu yasa kaptırmış, gülmeyi unutmuştu. Başkasının kederini gören kederleniyor, ve bu sayede neredeyse herkes yas tutuyordu.

Her ne olursa olsun hayat devam ediyordu ve bu nedenle Handan Sultan'ın yerine haremi yönetecek kişi hemen belirlenmeliydi. Ertesi gün bunun için harekete geçildi.. Ahmed, validesine üzülmekten geriye kalan olağanca gücüyle düşünüp taşındı. Aslında bakıldığında Handan Sultan'ın yerine Harem'i yönetebilecek tek kişi Safiye Sultan'dı. Ancak onun eski saraydan geri çağırılmasının münasip olmayacağını düşündüğünden geçici olarak görevi baş haznedar kalfa olan Cansel Hatun'a devretti. Cansel Hatuin, 45'li yaşlarda, oldukça tecrübeli bir kalfaydı. Eğer başka bir aksilik çıkmassa, bu görevi laikiyle yerine getirirdi.

Ahmed'i yine teselli eden Kösem olmuştu elbette. Artık Handan Sultan'ın da ölümüyle birlikte Ahmed'in hayatındaki en önemli şey daha da çok Kösem olmuştu. Yine şöminenin karşısında, mindere oturmuş yanan ateşi seyrediyorlardı. Ahmed çaresizce sordu.

"Ne yapacağım ben Kösem ? Annem vefat etti.. Resmen hayata bağlı olduğum iplerimden biri koptu. Kendimi bir anda boşlukta buldum. Meğer annemin hayatımda ne büyük yeri, değeri, kıymeti varmış. Allahım sen güç ver..."

"Amin.. Ahmed.. Her zamanki gibi yapacağız. Ben senin yanındayım. Her güçlükte birbirimize dayanacağız, sımsıkı tutunacağız ve hiçbir rüzgar, hiçbir fırtına bizi savuramayacak."

Bir anda kapı çaldı.. Ahmed müsaade edince içeriye gözleri yerde olan bir ağa girdi ve şöyle dedi:

"Hünkarım, eski saraydan bir mektubunuz var..."

Ahmed, mektubu alıp karşılık verdi.

"Alâ, çekilebilirsin..."

Hızlıca mektubu kabından çıkarıp açtı. En altta Safiye Sultan yazdığını görünce iyice merak etti.

"Hünkar torunum,

Size ve ailenize öyle hasret kaldık ki gamımızı, kederimizi anlatmaya ömür yetmez. Zinhar bizden yüz çevirmeyesin. Biz ne yapıyorsak hanedanımızın saadeti içindir. Burada kimse olmasa da idare etmeye gayret ediyorum. Allah saltanatın boyuncu yardımcın olsun.

Validen, gelinim Handan Sultan'ın başına gelenleri yeni işittim. İzninle yarın sabah tez vakitte orada olacağım. Umuyorum ki güler yüzle, şefkatle karşılanacağız. Validenin yokluğunda, inşallah size valide yakınlığı gösterebiliriz. Selametle.

Safiye Sultan"

Ertesi sabah, Safiye Sultan saraya teştif ettiler... İlk iş, hemen Hasoda'da almışlardı soluğu.

Ahmed'i görür görmez "Torunum !" diyerek sıkı sıkı sarıldı Safiye Sultan. "Nasılsın ? İyisin ya inşallah ?"

"İyiyim validem.. Merak buyurmayın. Esas sizi sormalı.. Sıhhatiniz yerindedir inşallah ?"

"Çok şükür şimdilik yerinde. Sonrası Allah'a kalmış."

Daha sonra oturdular. Safiye Sultan. validesi için Ahmed'e teselli olmaya çalıştı. Elinden geldiğince ona şefkatli ve yakın davranmaya çalışıyordu.

Giderken "Görüşmek ümidiyle" dedi Safiye Sultan. "Allah'ın verdiği ömür boyunca Eski Saray'da kalmaya devam etme vakti geldi." dedi ve yorulmuş gibi bir nefes boşalttı ağızından. Tam kapıyı tıklatıyordu ki Ahmed seslendi.

"Sultanım, durun.. İsterseniz bir müddet burada kalabilirsiniz. Validem'in yokluğunda size ihtiyacım var. Ayrıca Eski Saray'da harap olmanıza gönlüm razı değildir."

Ve Safiye'nin şeytansı yüzü... Tüm planlar işe yaramıştı.... Daireden çıktı ve yanında ona eşlik eden yakın ağası Bekir Ağa'ya hitaben içindekileri dökmeye başladı..

"Gördün mü Bekir ? Bir kuzuya süt verirsen, her zaman daha fazlasını ister..."

KÖSEM: Gücün ZirvesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin