Mahfiruz, hiç olmadığı kadar sinirliydi o an. Aklı, Anastasia ve Sultan Ahmed'in yaşadığı ilişkiye takılıp durduğundan, valide sultan dairesine ne ara geldiğini ve Safiye Sultan ve Handan Sultan'ın önünde ne ara selam pozisyonuna geçtiğini bile hatırlamıyordu. Selam vermeyi bırakıp, kafasını kaldırmasıyla bütün öfkesini kusurak konuşması bir oldu;
"Nasıl olur bu sultanım ?!.. Padişahımızın yanına dün gece yeni bir cariye gitmiş. Ben karnımda günahsız sabimi taşırken, bunu bana nasıl (!)...."
"Kes sesini !.." diyerek böldü Safiye Sultan, Mahfiruz'un sözünü. Bunu yaparken, içindeki sinir enerjiye dönüşmüş, ve onu ayağa kaldırmaya yetmişti... Çok geçmeden ekledi; "Kaideleri bilmiyormuş gibi, benim karşıma gecip ne cürretle ve hangi zihniyetle böyle konuşursun sen hatun !!.."
"Karnımda zaten bir şehzade taşıyorum !.. Size söz veriyorum, geleceğimiz bir sürü şehzadeyle taçlanacak !.. Lütfen kıymayın bize ! Ateşe atmayın beni !!..." Mahfiruz Hatun, gözyaşlarıyla içindeki acıyı dışarıya vururken dizlerinin üzerine kapaklanıverdi..
"Sana daha evvel bunlardan bahsedildi !... Aslolan, hanedanın devamlılığıdır !.. Koskoca Devlet-i Aliye'nin başında 14 yaşında bir padişah var ! Şimdi, söyle bakalım.. sen mi önemlisin, yoksa bu mu ?!"
Mahfiruz Hatun, daha fazla bir şey söyleyemedi, sustu.. Ağlama şiddetini arttırarak, başını neredeyse yere değecek kadar öne eğdi.. Koyu kumral saçları, kafasının önünden sarkıp, yerdeki halıya kadar değmişti. Safiye Sultan ağlamasından ve orada bulunmasından rahatsız olmuş olacak ki, ağalarına hemen emir verdi; "Alın, götürün !.."
Mahfiruz odadan çıkarılır çıkarılmaz, Safiye Sultan, içinde biriken kızgınlığı, Handan Sultan'la paylaştı;
"İki gün önce yaban ellerde köle diye yüzüne tükürüyorlardı, şimdi gelmiş bana ne yapmam gerektiğini söylüyor !.. İnsanlar böyle işte... İki günde, geldikleri yeri unutmaya başlıyorlar !... Kıymet bilmiyorlar !.."
Handan Sultan, genelde Safiye Sultan'ın söylediklerine hak verir ve onun karşısında durmasını tetikleyecek her şeyden kaçınmaya çalışırdı. Bu yüzden çoğu zaman yaptığı gibi yine "Haklısınız sultanım..." dedi ve pek fazla bir şey söylemedi. Her ne kadar Safiye Sultan'dan, bulunduğu mevki dolayısıyla onu engellemesinden dolayı hoşnut olmasa da Handan Sultan, Safiye Sultan'dan azımsanmayacak derecede çekinir ve ona saygı göstermeye çalışırdı. Öyle ki, ondan daha az konuşmaya bile özen gösteriyordu...
Safiye Sultan devam etti... "Şu Anastasia'nın kuruğunu da fazla büyümeden kesmeli... Yoksa sonra önünü alamayız..."
"Ne planlıyorsunuz sultanım ?.."
"Tabii ki yeni bir cariye daha... Ama tabii ilk önce gebe kalmasını beklememiz lazım.."
"Sürekli yeni bir cariyenin gebe kalması, biraz nahoş kaçmaz mı ?.."
"Merak etme, 3.den sonra başka yollamayız... Bi önlemimizi alalım da.. Yarın neye uyanacağımızı biliyor muyuz ?... Ya Allah korusun, aslan torunum Ahmed'imin başına şu an bir şey gelse, o vakit ne yaparız ?!... Koskoca cihan devleti iki güne kalmadan yıkılır gider.. Onun bunun elinde oyuncak olur.."
"Haklısınız sultanım... Yine en iyisini düşünmüşsünüz.. Fakat bana kalırsa, asıl şu kardeş katli yasasını ortadan kaldırmalı... Yoksa yine onca günahsız yavrucak günün birinde heba olur.. Yine bütün emeklerimiz, tek bir kalemde siliniverir.."
"Şükür ki Ahmed'im kardeşinin canına kıymadı.. Zeki, çalışkan ve dinine bağlı olduğu kadar merhametli de..."
"Öyledir aslanım... Nicedir pek göremiyorum, üzerinden bir gün bile geçse yüzüne hasret kalıyorum."
"Evlat sevgisi öyle... Benim de burnumda Mehmed'im tütüyor ama ne yazık ki onu görmek gibi bir fırsatım yok.. Allah rahmet eylesin... Murat'a da, ona da..."
"Amin..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖSEM: Gücün Zirvesi
Ficción históricaÖyle bir kadın ki... Güçlülerin güçlüsü. Kudretli sultanların en zirve basamağı. Tek bir lafıyla istediği yerine getirilebilen.. Emir bekleyen değil, bizzat emirleri veren ve imparatorluğu idare eden bir kadın. Osmanlı'nın ilk ve tek kadın padişahın...