5. BÖLÜM 'BARDA KAVGA'

68 11 3
                                    

    YAZIM VE NOKTALAMA HATALARI ICIN ÜZGÜNÜM...

-NAZLI ILICAK -

Alper den ayrılıp yurda geldim. Saat 9 a gelmişti. Odaya girdim. Dolaba yöneldim.

" Nazlı. Seninle biraz konuşabilir miyim?"dedi ve duymazlıktan geldim.

"Nazlı... Lütfen. "

"Tamam. Ama fazla zamanım yok sana ayıracak."

"Tamam. Tamam. Çok az. " dedi ve çocuk gibi sıçradı. Gözlerimi devirdim.

    Montlarımızı giymiş dışarıdaki bankta oturmuştuk.

"5 dakikan var."

"Bak... Şimdi dünkü olay yüzünden aramızın bozulmasını istemiyorum."

Ne yani dünkü olay önemsizdi. Bunu hemen unutalım mı diyordu.

"Tamam. Ilgın. Aşık olduğum adamla gözümün önünde öpüştünüz. Bununla aramızın bozulması İMKANSIZ."

"Haklısın. Zor. Ama gerçekten ben bilmiyordum. Yani nasıl anlayabilirdim ki?"

Dedikleri hiçbir etki yaratmıyordu. Sadece barışalım diye dırdır ediyordu.

"Çok seviyorsun dimi? "

Bu nasıl soru yaa? Ne yani çok seviyorum deyince ' ne yazık ki benim oldu' diye dalga falan mı geçecekti?

"Evet Ilgın çok seviyorum.  Ama ne yazık ki sen kazandın.  Her şey senin oldu." Ağlamaya başlamıştım. Ayakta sonuna kadar bağırıyordum. Ağzıma geleni söylüyordum. Kalbini Kırarım diye korkmuyordum.

"Ilgın Can ı sen kazandın."

"A ama ben Can ı kazanmak istemiyordum."

"Ama senin oldu. Ben kaybettim.  Can konusunda kaybetmiş olabilirim. Ama sen hayatta kaybettin. Nasıl biliyor musun?  Ailen... Hala gelirler mi diye düşünüyorsun. Hemde saçını böyle yapınca. Zaten bu saçla gelecekleri olsa da gelmezler.
Ayrıca beni annem babam beni terk ettiler. Ama ölmedi dimi. Ben bile geleceklerine inanmazken; sen nasıl annenle babanın geleceğine inanıyorsun? Onlar öldü be. ÖLDÜ..."

Ağlayan Ilgın a bakmadan Arkamı dönüp yurttan çıktım. Nereye gideceğimi bilmiyordum.  Ama kendimi tutamadım.

                       ***********
   Nereye gideceğimi bulmuştum.
Bar a. Can Ilgın için içmişti. Ben de Can için içecektim.

  Ahh koruma! Beni buraya nasıl alırlar. 18 olmama daha üç ay var. Ama farketmez ki üç ay. En iyisi hiç pas vermeden normal bir şekilde gireyim.

Ellerimi cebime soktum ve normal olmaya çalışarak kapıya gittim.
Evet giriyorum. Ahh. Adam kolumdan tuttu.

"Giriş iznin var mı?"

"Ne izni?"dedim kaşlarımı çatarak.

"Giriş izni. 18 yaşından küçükler giremez. Üstelik yanında birisi olmadan. "

"Ne yani  beni buraya almayacak mısınız? "

"Hayır."

"Yaa. Ama ben zaten 18 yaşındayım."
Dalga geçer gibi beni süzdüler.

"Tamam boyum biraz  kısa ve bıraz da cılız olabilirim ama ben 18 yaşına geldim. "

"18 yaşında gözükmüyorsun hiç küçük hanım. Olmaz."

"Üff. Ne gıcık bişisiniz siz yaa. Ne var yani sadece bir kaç ay var 18 ime".dedim ve geri çekildim. Arkamdan bir ses konuştu.

"Siz bu kızı içeri almıyor musunuz? "
Dedi. Ben önüme geçen çocuğu kesip biçerken o korumaların yanına gitti.  Siyah pantolon ve ceket vardı üstünde. Ceketi içinde ise beyaz bir tişört. Saçları ise aynı Can gibi dağınıktı. Gözleri karanlıkta pek belli olmuyordu ama maviydi galiba. Çok tatlıydı.

SEÇİM  (BİTTİ!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin