#1

11.1K 383 49
                                    

Nefes nefese kalmıştım. Derin bir nefes alıp ciğerlerime çektim. Kolumu kaldırıp bileğimdeki saate baktım. Beş dakika kalmıştı yetişmem gerekiyordu. Adımlarımı biraz daha hızlandırdığımda nihayet Mimarlık Fakültesi görüş alanıma girmişti. Hızla fakültenin kapısından girip ikinci kattaki sınıfıma gitmek için merdivenlere doğru yöneldim. Bu dersi kaçırmak istemiyordum. Eğer bu derse geç kalırsam hoca beni derse almazdı. Onunla ortak aldığımız tek ders buydu. Onu görebildiğim için her hafta bu dersin gelmesini iple çekiyordum. Öylece kaçıramazdım. Sınıfın olduğu koridora vardığımda kapının kapandığını gördüm. Kahretsin şimdi girsem bile hoca beni derse almayacaktı ve bu da yetmezmiş gibi güzel bir fırça çekecekti. Buna katlanamazdım, onun gözlerinin önünde azarlanmak küçük düşürücüydü. Hepsi babamın yüzünden olmuştu. Eğer akşam moralimi bozmamış olsaydı, erken uyur ve sabah da vaktinde kalkıp derse yetişebilirdim. Ne kadar hayıflansamda bunun boşa kürek çekmek olduğunu bildiğim için düşünmeyi bırakıp adımlarımı lavaboya doğru hareket ettirdim. Başıma ağrı girmişti. Lavaboda makyaj yapan iki kızdan başka kimse yoktu. Aynaya baktığımda gözlerim kızarmıştı. Hem gece ağlamış olmamdan hem de uykusuzluktan olmuş olmalıydı. Soğuk suyu açıp birkaç kez yüzüme çarptım. Biraz rahatladığımı hissettiğimde kağıt havluyla yüzümü kuruladım. Şalımı düzeltip lavabodan çıkıp kantine gitmeye karar verdim. Dersten sonra kantine gelirdi arkadaşlarıyla, tabi eğer şansıma bir işi çıkmamışsa onu görebilirdim. Şans bana kırk yılda bir uğradığından tek temennim o kırk yıldaki birin bugün olmasıydı. Bu düşünceyle dudaklarım buruk bir şekilde iki yana kıvrıldı. Nasıl da benimsemişim şansız olduğumu. Tabi bu gülümsemem sadece bundan dolayı değildi. Beynimin en ücra köşesindeki realist benin de her şeyin farkında olmasıydı. Boşu boşuna, ümitsizce onu beklediğimin de farkındaydı. Ama bari hayallerimde mutlu olayım diye o realist beni görmezden geliyordum, onu hapsetmiştim. İki yıldır onu oraya hapsetmiştim ve şimdi onu özgür bırakmaya hiç niyetim yoktu. Onun ne kadar haklı olduğunu bilsem de kalbim daha ağır basıyordu. Kalbim benim mizanımda daima kazanıyordu.

Onu uzaktan masum bir şekilde izliyordum. İmkansız olduğumuzu biliyordum. Üstelik ben de dört dörtlük bir insan değildim. Yanlış olduğunu bile bile kalbimi dinlemekten vazgeçemiyordum. Bu mutsuz hayatımda kendimi onunla avutuyordum. Annemin acısını onunla unutuyordum. İki yıl önce annemi kaybettiğim zaman onu buldum. O zaman onun o mükemmel gülüşünü görüp kalbimin en güzel yerine onu yerleştirdim. O, en özel köşeyi ona verdim. Şimdi nasıl onu çıkarıp atabilirim? Sadece onu uzaktan seviyordum. Gözlerimin dolduğunu hissetmiştim, boğazıma acı bir yumru oturmuştu. Annemi kaybedişim, babamla olan ilişkimiz, onun beni görmez halleri, hepsi berbattı. Bunları düşünmek istemiyorum. Bunları düşündüğümde kalbim sıkışıyordu. Derin bir nefes aldım.
Sütlü bir kahve alıp kapıyı görebilecek olan bir masaya oturdum. Düşüncelerimde kaybolmuştum yine. Bu yüzden de zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiştim. Saatime baktım ders bitmişti. Kapıya baktığımda bir erkek grubu kantine giriyordu. Önde olan Erkam'ı görmemle kalbim ağzımda atmaya başlamıştı. Erkam oradaysa benimki de aralarındaydı. Erkam ve benimki yapışık ikizler gibiydi. Cesaretimi toplayıp tekrar baktığımda sağımdaki masaya geçtiklerini gördüm ama aralarında benimki yoktu. Erkam başka çocuklarla birlikteydi. Bugün okula gelmemiş miydi? Onu göremediğim için moralim bozulmuştu. Tekrar dayanamayıp onların masasına bakınca Erkam'la göz göze geldik. Erkam gözlerimin içine bakarken gülümsedi. Hemen bakışlarımı ondan kaçırıp kafamı önüme eğdim. Yüzüm yanıyordu. Bu çocuk niye bana gülümsemişti. Yoksa biliyor muydu, anlamış mıydı? Bu düşünce beni tedirgin etmişti. Sandalyenin çekilme sesiyle oturan kişiye baktım. En yakın arkadaşım Sümeyra'ydı. Onu görünce derin bir nefes aldım. Neredeyse Erkam geldi sanarak kalpten gidecektim. Düşüncesi bile ürpermemi sağlıyordu.

Göklerin KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin