#48

2.8K 188 49
                                    

Karın boşluğumda hissettiğim acıyla elimi acıyan yere koydum. Ne olmuştu bir anda? Bu acıda neyin nesiydi? Kulaklarıma doluşan karmaşık seslere dikkat kesildim.

"Lanet olsun! Alya iyi misin? Cevap ver!"

İyiyim demek istiyordum ama kendimde konuşacak gücü bulamıyordum. Dilim dönmüyordu. Konuşmaları zorlukla algılıyordum. Ancak seslerin kime ait olduğunu ayırt edemiyordum. Gözlerim bulanık görüyordu. Karnımda hissettiğim acı yüzünden nefesim kesilmişti.
Sırtımda ve bacaklarımda hissettiğim baskının ne olduğunu çözemeden ayaklarım yerden kesilmiş, havalanmıştım. Biri beni kucaklamış olmalıydı. Vücudumda hissettiğim sıcak hava akımı ile içeri taşındığımı anladım. Sırtımda ve bacaklarımda hissettiğim baskı, beni taşıyan kollara ait olmalıydı.

Sırtım yumuşak bir yere değdiğinde, üzerimdeki ağırlığa daha fazla direnemeyip gözlerimin kapanmasına izin verdim.

"Eymen burada bir gelecek kurabilirsin. Bu saçma kararından vazgeç!''

Uzaktan gelen konuşma sesleri yüzünden gözlerimi açmak istedim. Ama göz kapaklarımın üzerinde bir ton ağırlık varmış gibi açamıyordum.

"Bunları konuştuk Erkam. Boşuna kendini de, beni de yorma."

Seslerin netleşmesi ile yüzümü buruşturmuştum. Başım ağrıyordu.

"Yapma kardeşim. O kız perişan olacak."

Eymen'in kahkahası kulaklarımda çınladı.
"Seviyorsun işte, vazgeçemiyorsun. Tek düşündüğün o!"

"Hayır Eymen. Yemin ederim ki seni herkesten daha çok düşünüyorum. Gidersen ikinizde mutsuz olacaksınız. Ama eğer kalırsan, Alya seni mutlu edebilir. Sana olan sevgisini görüyoruz. Yaralarını sarmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır."

"İkinizde sessiz olun. Alya'yı hastaneye götürmeliydik. Zeynep'e güvenmekle hata yapmış olmaktan korkuyorum."

Endişeli ince ses kesildiğinde kapı açılma sesi duydum. Göz kapaklarımla çetin bir mücadeleden sonra gözlerimi aralayıp gelen kişiye baktım. Endişeli gözlerle bana bakan Eymen'i görmemle yattığım yerden kalkmaya çalıştım. Ama Eymen çoktan büyük adımlarla yanıma yaklaşmıştı. Biraz önce kalkmaya çalışırken açtığım pikeyi tekrar üzerime örtüp kalkmamı engelledi.
Sonra da yatağın dibine oturup kollarını pikenin kenarlarına koydu. Çok yorgun görünüyordu.

Neler olduğunu merak ediyordum. Bu yüzden bir şeyler sormam gerekiyordu. Eymen konuşacakmış gibi durmuyordu.

"Bana ne oldu?"

"Bayıldın. Benim yüzümden bayıldığını sanmıştım. Ama sana vurmadığıma emindim. Tansiyonun düşmüş. Öyle ki tüm gün hiçbir şey yememişsin?"

Sesi soru sormaktan çok, emin olduğu bir şeyi tasdik etmemi istiyor gibiydi. Mahçup hissetmiştim. Ona destek olmak için buraya gelmiştim. Fakat ona yük olmuştum. Eymen için ağır bir yükmüşüm gibi hissediyordum. Üzgün bir hâlde kafamı öne doğru salladım. Aklım tamamen onunla meşguldü. Yemek yemek aklıma bile gelmemişti. Sanki tüm evrenim ondan ibaretmiş gibi davranıyordum. Böyle yaparak hem kendime zarar veriyordum, hem de ona destek olamıyordum.

"Neden kendine bunu yapıyorsun Göklerin Kızı? Kimse için değmez. Hele de benim gibi biri için asla. Şimdi söyle bana, neden yemek yemedin?"

Gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. Gözlerimi benden bir cevap bekleyen gözlerinden kaçırıp yabancısı olduğum odada dolaştırdım. Beyaz gardırop, açık kahverengi perdeler, beyaz bir çalışma masası, üst tarafına doğru duvara monteli kitaplarla dolu raflar, yan duvarda beyaz çerçeveli bir boy aynası ve yerde oturmak için pembe renginin farklı tonlarında puflar vardı.

Göklerin KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin