#20

3K 191 11
                                    

Tevafuk... Tevafuklar bazen insanların yüzünü güldürürken bazen de insanların gözyaşlarının akmasına sebep oluyordu. Şuan gördüğüm manzara acının gözlerden ilmek ilmek akmasıydı. Bu gözyaşlarının sebebi neydi? Bu yaşların, aşkın gözyaşları olduğunu biliyordum. Ancak aşkın gözyaşları insanın tüm ızdırabını dışa taşıyabilirdi. Lakin bu aşkın kahramanı kimdi, Cihat mıydı? Umarım değildir. Eğer öyleyse bir döngü gibi olan bu duygular, hepimizi paramparça edecekti.

Almila, Cihat'ın soyadını öğrendiğin de ilk başta yüzü şaşkınlıkla dona kalmış sonra da gözyaşları gözlerinden yavaş yavaş akmaya başlamıştı. Şuanda da kollarını dizlerine sarmış içli içli ağlıyordu. Onun böyle ağlamasına dayanamıyordum. Fakat Cihat için ağlıyor olabileceği ihtimali ona karşı suçluymuşum gibi hissettiriyordu. Korkuyordum ona yaklaşmaya...
Böyle bir tevafuk olmamalıydı. Onun sevdiği beni sevmemeliydi. Umarım yanılıyorumdur.

Tüm cesaretimi toplayıp usulca ona yaklaşarak elimi saçlarına koydum.
"Almila, lütfen bana ne olduğunu anlat. Bak gerçekten ben Cihat'a karşı hiçbir şey hissetmiyorum. Eymen'i sevdiğimi biliyorsun. Lütfen bana kızıp ağlama."

Konuşmamla Almila yüzüne zoraki bir gülümseme takınarak gözyaşlarını silmeye başladı. ''Alya, ben Cihat'ı sevmiyorum."

"Neden ağlıyorsun o zaman?" Sorduğum soruyla tekrar sağ gözünden damlayan yaşla bana baktı.

"Yahya." Duyduğum isimle omuzlarımdan kocaman bir yük kalkmış gibi rahatladım. Benim yüzümden acı çekmesine dayanamazdım.

"Cihat, onun en yakın arkadaşı. Onun soyadını duyunca Yahya'yı hatırladım,  ben onu çok seviyorum. İnan bana vazgeçmek için çok uğraştım ama olmuyor. Onu bir türlü aklımdan çıkaramıyorum. Dayanmaya çalışıyorum. Her gün aynı binaya girip ondan kaçmak çok zor. Artık dayanacak gücüm kalmadı."

Almila'nın sesi acıyla yoğrulmuştu. Yahya'yı gerçekten seviyor olmalıydı.
"Sen onu bu kadar çok sevmene rağmen nasıl bugüne kadar hiç belli etmedin?"

Sorduğum soruyla buruk bir şekilde gülümseyerek konuşmaya başladı. "Ben ona minnettarım. O olmasaydı, ben şimdiki Almila olamazdım. Onu üzecek hiçbir şey yapamam. Ona olan sevgimi belli edersem üzülür. Ben ona kıyamam, yüzündeki bir hüzün dalgası benim yüreğimi yerle bir eder."

"Almila sen onun vesilesiyle mi bu haldesin?"

Almila'nın yüzünü hafif bir gülümseme kapladığında gözlerini yumup tekrar açtı. Gözlerinden damlayan yaşları hemen silip anlatmaya başladı.
"Ben o zamanlar uçarı bir kızdım, kulaklarımın yarısı küpelerle dolu, yüzüm boya küpüydü. Hatta biliyor musun? Bu turuncumsu saçlarımın arasına pembe renkte boya atmıştım." Saçlarından bir tutamı eline alıp yüzünü buruşturarak baktı.

Gözleri gözlerimi bulduğunda tekrar konuşmaya başladı. "Sonra birgün Cerenlerle okula giderken Yahya'yı gördüm. Kafası yerde yürümesine rağmen yüzünün güzelliği dikkatimden kaçmamıştı. Onu biraz gözlemlediğim de birinci sınıf mimarlık okuduğunu gördüm. Benden bir yaş küçük olduğunu kendime hatırlatıp ondan soğumaya çalıştım. Fakat bahçede, kantinde, fakültede onu görünce ona olan ilgimi bastıramayacağımı anladım ve onu iyice araştırdım. Böylece benden bir yaş büyük olduğunu ve liseden mezun olduktan sonra iki yıl ara verdiğini öğrendim. Kızlara karşı olan mesafesi, edepli kişiliğiyle iyice beni kendisine bağlıyordu farkında olmadan. Artık onu uzaktan izlemekten sıkıldığım için onunla konuşmaya karar verdim. Ben her istediğini elde eden, reddedilmeye alışık olmayan biriydim. Bir defasında  kütüphaneye gittiğini gördüm. Bende peşinden gidip konuşmayı düşündüm. Fakat Erkam ile Eymen benim onu araştırdığımı, ona olan ilgimi öğrenmişlerdi. Erkam'ın benimle dalga geçerek, onun gibi birinin bana göre olmadığını, beni tersleyeceğini söylemesine aldırmadan peşinden kütüphaneye gittim. Tek başına bir masada oturmuş elinde küçük bir kitap okuyordu. Bende karşısına geçip oturdum ve elindeki kitabı bırakmasını bekledim. Fakat yarım saat geçmesine rağmen gözlerini bir defa bile kaldırıp bana bakmadan kitabını okumaya devam ediyordu. Böyle bir şeyi ilk defa yaşıyordum, ben bir erkeğin masasına oturmuştum ve o beni görmezden geliyordu. Bunu gururuma yediremeyip hışımla elinden küçük kitabını çekerek ayağa kalktım. Şaşkınlıkla bir kaç saniye bana bakakalmıştı. Kendini toparlamış olacak ki 'Ya sabır' deyip kitabı elimden alarak gömleğinin cebine koyup masadan kalktı. O kütüphaneden çıkarken ben öfkeden kudurmak üzere orada bir başıma kalmıştım. Daha fazla dayanamayıp koşar adımlarla peşinden gittim. Kütüphanenin bahçesinde onu yakaladığım da kolundan tutarak onu durdurdum. Sinirle 'Kendini ne sanıyorsun da beni öyle masada bırakıyorsun' diyerek bağırdım. O da sert bir hareketle kolunu ellerimden kurtarıp iki adım geri çekildi. Cebinden küçük kitabını ve bir kurşun kalem çıkardı. Kitabın içinden bir yer açıp kurşun kalemle işaretledikten sonra elime tutuşturup 'Rica ediyorum benden uzak durun. Boş heveslere kapılıp beni günaha sokmayın, kendinizi de daha fazla küçültmeyin.' Deyip sert adımlarla yanımdan geçip gitti. Tüm bunlar olurken ben ona hiçbir şey söyleyememiştim. Ne söyleyebilirdim ki zaten. Şaşkınlıklıktan dilimi yutmuş gibiydim. İlk defa böyle bir muameleye maruz kalmıştım.

Göklerin KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin