#3

5.4K 308 44
                                    

Kahvemi alıp odama doğru yürüdüm. Sağ elimle kupayı tutmuş, sıcaklığını hissetmeye çalışıyordum. Sol elimi de kahvenin üzerindeki buharda gezdiriyordum. Bu her zaman güzel hissettiriyordu. Kupayı masanın üzerine bırakıp, koltuğuma çöktüm. Olanları düşünmemeye çalışıyordum ama olmuyordu. Biran bile aklımdan çıkmıyordu bugünki olanlar.

Yağmurun altında bir saat boyunca oturup ağlamıştım. Çok şükür sonra kendimi toparlayıp eve gelmeyi başarmıştım. Şansım vardı ki babam evde değildi yoksa yine büyük bir kavganın çıkması kaçınılmazdı. Gelip sıcak bir duş almış, sonra bir ıhlamur içmiştim. Daha sonra da hem babama dünden kalan yemeklerin yanında akşam yemeği hem de bana iyi gelir diyerekten bir çorba yapmıştım. Şimdi de sıcak bir kahve içiyordum. Umarım hasta olmam. Zaten hassas bir bünyem vardı. O kadar yağmurun altında durmama rağmen şimdi durumum gayet iyiydi. Biraz hapşırıyordum ve başım ağrıyordu. Yağmurun altında durmasaydım da başım ağrırdı. O kadar ağlamamdan sonra başım ağrımasaydı anormallik olurdu.

Eymen, benim sevdiğim. Benim imtihanım. Benim azabım. Benim nefesim. Beni fark ettiğini, kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Ama fark etmişti. Bana bir şans verecekti. Ama o şans, nasıl bir şanstı? Beni yakacak, yakıp küle çevirecek olan bir şanstı. Öyle bir şansı istermiyim? Hiç sanmıyorum. Sadece bu dünya olsaydı gözümü kırpmadan, o şansa dört elle sarılırdım. Fakat ahiret vardı. Sonsuz bir azabı nasıl sineye çekebilirdim ki? Onun hayatına girebilmem için kendimi değiştirmem gerekiyordu. Ama ben onun değişmesini isterdim. Onun benim dünyama girmesini isterdim. Benim ona Rabbimin emaneti olduğumu bilip, sevmesini, koruyup kollamasını isterdim. Ama istemekle olmuyor. Eğer onun alınyazısında yoksa ben hiçbir şey yapamazdım. Benim elimden bir şey gelmez. Onun nasibinde olmalı.

Kahvemi içtikten sonra gidip yatağıma uzandım. Düşün, düşün beynimin patlamasından korkuyordum.

"Alya, bana bir çay getir kızım." içerden seslenen babamla yatağımdan kalkıp mutfağa gittim. Bir çay bardağını alıp babamın sevdiği gibi koyu, demli bir çay doldurup salona gittim. Babam maçı bitirmiş yabancı bir dövüş filmi izliyordu. Ona çayını verip geri odama dönecekken tekrar seslenmesiyle durmak zorunda kaldım. "Alya otur şöyle, biraz sohbet edelim baba kız."

Şaşkınlıkla "Biz mi?" diyebildim sadece. Biz babamla bugüne kadar hiç iki arkadaş gibi sohbet etmemiştik. Kafasını sallayarak beni onayladı. Sonra boğazını temizleyerek  konuşmaya başladı.

"Biliyorum, annen öldüğünden beri sizinle aram iyice açıldı. Ali Ömer'le iyiyiz yine, ama seni çok ihmal ettim. Annen yaşarken de seninle pek ilgilenemedim. Kız çocukları normalde babalarını sever fakat sen küçüklüğünden beri hep anneciydin."  dediğinde buruk bir şekilde gülümsemişti.

Babam, annemi çok severdi. Hâlâ da çok seviyor. Ölümünü kabullenemiyor bir türlü.
Doğruydu. Ben küçüklüğümden beri hep anneciydim. Benim babam içimde hep bir yara olarak kalacaktı. Ama yine de babamı seviyorum. Benimle hiç ilgilenmemiş olsa da, ben onu içimdeki yaraya rağmen çok seviyorum. O benim yüreğimdeki eksik parça olarak kalsada olur. Yeter ki hep yanımda olsun. Tabi bazen tahammül sınırlarını aştığı için ondan uzaklara, çok uzaklara gitmek istiyorum. Abim'i hep daha çok sevmişti. Belki o, onun ilk göz ağrısıydı ya da tek oğluydu. Babama baktığımda gülümsüyordu ama gözleri dolmuştu. Annemi özlemişti. Annem de onu her şeyden çok severdi. Babama laf söyletmezdi. Annemle, babam yüzünden çok tartıştığımız olmuştu. Ben ona babamı şikayet ederken annem, babamı savunup benimle kavga ederdi. Bunları hatırlayınca gülümsedim burukça. Bir damla yaş gözümden akmıştı bile. Onu çok özlemiştim.

Şimdi yaşasaydı ona Eymen'i anlatırdım. Bana bir yol gösterirdi mutlaka. Belki beni azarlardı, öyle bir serseriyi sevdiğim için. Ben de ona, 'o benim serserim' derdim. O da bana 'sen iyice edepsiz bir kız oldun başıma' derdi. Sonra ben de ona trip atıp hiç ev işlerine yardım etmezdim ta ki annemin 'sen evde kalırsın o serseri bile almaz seni' diyene kadar. Sonra gidip boynuna sarılır, 'ben zaten seni bırakıp bir yere gitmem ki' der gönlünü alırdım. Melek annem, o kadar iyiydin ki bu kirli dünyada daha fazla yaşamana izin vermedi Rabbim.

Göklerin KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin