#29

2.6K 194 56
                                    

Acı hatıralar, boğazımdan ateş geçiyormuş gibi yutkundukça boğazımı yakıyordu. Bu park, biraz ileride küçük kalabalığın arasında şarkı söyleyen genç...

'... gündüzü boşversen de yıldızlarla geceni aydınlatsam yine mi ızdırap?'

Gencin söylediği şarkı da arabasında çalan şarkıydı. Her şey ahitleşmiş gibi bana onu hatırlatıyordu.

'...şimdi gökyüzünden düşüyorum.
Bir kar tanesi gibi narindim, kırıldım birtek sözünle...'

Gencin söylediği şarkının sözlerini duymamak için kulaklarımı tıkamak istedim. Bunlar tevafuk muydu yoksa zihnimin oynadığı oyunlar mıydı, hiç bilmiyordum. Birisi karşıma çıkıp şizofreni olduğumu söylese ona koşulsuz inanırdım. Hiçbir şey anlayamıyordum. Bu noktaya nasıl gelmiştim, bilmiyordum. Dünyevi bir aşk, bir insanın benliğini bu şekilde alabora edebilir miydi?

Ben, çok mu zayıf karakterli, iradesiz biriydim de bu hâle geldim? Bir insan, benim dünyama ait olmayan bir adam, benliğimi talamor etmişti. Zayıf karakterli, iradesiz, acizin tekiydim. Bana onu hatırlatan tüm bu hatalardan utanıp acı çekmem gerekirken ben, benliğimi tarumar eden o adama olan aşkım yüzünden acı çekiyordum.

Bu karaktersizlik değil de neydi? Ona olan aşkım beni pişmanlıktan kıvrandırırken aynı zamanda özlemim de had safhaya ulaşmıştı. Dengesiz, iradesizin tekiydim. Lâkin bu sefer yenilmeyecektim asalak kalbime, kanaya kanaya da olsa mücadele edecektim.

"Geçen sefer Manga'nın şarkısını söyleyen çocuk değil miydi bu?"

Hatice Kübra'nın konuşmasıyla düşünmeyi bırakıp "Evet o." Diyerek cevap verdim.

Bana tüm sorunlarımı unutturup Eymen'i hatırlatan çocuk.

"Geçen sefer derken?"

"Sana açıklama yapmayacağız Hakan."
Yine atışmaya başlamışlardı sevgili kuzenlerim!

"Çocuk Pera'nın şarkısını en az Gökhan abi kadar harika söylüyor."

"Evet, Ecrincim geçen sefer de Manga'nın Beni benimle bırak şarkısını çok güzel söylemişti. Fakat bazıları yüzünden dinleyemedim."

Hatice Kübra'nın imalı bakışlarıyla o günü hatırladığını anladım. Tabi kim kuzeninin zorba gibi davranan biri tarafından çekiştirildiğini unutur ki.

"Dayım bu serserileri dinlemenize izin mi veriyor?"

Hakan abimin soru dolu bakışlarını görmezden geldim. Ona kırgındım. Halamın bizi evden göndermesi üzerinden neredeyse bir saat geçmişti ve biz hâlâ bu parktaydık. Kimse konu hakkında tek kelime etmeden havadan sudan konuşarak parkın içinde turluyorduk. Benimde onlara uyum sağlamamı ister gibi Hatice Kübra ve Hakan beni sohbetlerine dahil etmeye çalışıyorlardı. Hatice Kübra neyse de Hakan Abi neden hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu? Balkonda yarım kalan bir konuşmamız vardı. Fakat hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Beni kırdığının farkında değildi ya da görmezden geliyordu.
Şarkı söyleyen gencin ters istikametine doğru yolu arşınlamaya başladım. Bizimkiler gence doğru giderken ben tam tersi yöne doğru yürüyordum.

Bu sabah oturduğum sonra da onun gelip diğerine oturduğu eski salıncaklar görüş alanıma girdiğinde hiç duraksamadan sabah oturduğum salıncağa gidip oturdum. Paslı zincirlerden aşina olduğum gıcırtı çıkınca burukça gülümsedim.

Ellerimle zincirleri sıkıca kavrayıp yavaşça bir ileri bir geri sallanmaya başladım. Gencin sesi buraya kuru bir gürültü olarak geliyordu. Ya da ben kafamdaki gürültüden dolayı böyle algılıyordum.
Siyah Gök...
Göklerin kızı...
Bir şiirin mısrası gibi dudaklarımdan isminin dökülmesi ne de güzel.
Dimağımda senli hatıralar ne de acı.
Ve ben tüm bu acı ve güzellikler karşısında biçareyim.
Hasta kalbim, virane umutlar peşinde.
Lâkin, benim mecalim kalmadı.
Senli umutlar yok oldu lisanımda.
Tükettin, tükettik el verdikçe.
Göklerin kızından kalmadı bir şey geriye,
İsli siyah bir gök müstesna.

Göklerin KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin