568

422 23 0
                                    

Arselen dudağında kan olmamasına rağmen elinin tersiyle silip öfke dolu bakışını o kişiye yöneltti. O sırada da ne dediğini duyacak kadar yaklaşmıştım. Arkadaşlarım çoktan gitmişti.

" Bu neydi şimdi Bora?" Ona vuranın adı demek ki Bora.

" Ben burada yokken böyle bir saçmalık yapmakta neyin nesi Arselen? Kendinde misin, ya hastanelik olsaydın! Çıldırdın mı !" dedi. Arselen susuyordu, Bora yakasından tuttu.

" Bana verdiğin sözü ne çabuk unuttun. O zevk için kendini tehlikeye atman, sözünü bozman bu kadar mı önemsiz? Sen hiçbir sözünü bozamazdın." dedi, sesini yükselterek. Bakışları bana dönünce ne yapacağımı bilemedim. Yürümeye devam ediyordum ama yavaşlattığım adımlar hızlanmıyordu.

Arselen bana bakmayı kesip Bora'ya yöneldi. Yakasından tutan elleri itip yüzüne yumruk attı. Bu yumruk Bora'yı geriye itmişti.

"Sana bu konuları ulu orta yerde konuşma demedim mi?" dedi öfkesini belli eden ses tonuyla.Bora üzerine çeki düzen verirken sakinleşti.

" Fazla ileri gittim, kusuruma bakma. Bugün bara gitmeyelim." demek o tip yerlerde takılıyorlardı. Bundan bananeyse. Ama şu bahsettikleri saçmalığı anlayamamıştım. Zevkte demişti, acaba bir kadınla mı yattı. Bu neden büyük bir olay oluyor?

" O halde beni eve bırakıp..." diyen Arselendi.

" İlk önce benim eve uğrayalım. Şurayı kontrol etmem gerekir." demesiyle donup kaldım, resmen. Ne diyorlardı bunlar, neyi kontrol edeceklerdi? Yankı oğlum sen bir şey duymadın ve şimdi buradan gidiyoruz, dedim kendi kendime. Arabama binip eve doğru yol aldım.

***

Yankı denilen velet dediklerimizi duymuştu. Neyse ki bir şey anlamamıştı, böyle aptal bir çocuk için kendimi kısıtlamak saçmaydı.

" Acıyor mu?" diyen Bora'ya güldüm.

" Acıdığını söylesem inanacak mısın?" diyince o da güldü.

" Hiç değişmeyeceksin!"

"Sen de." dedim İlk arkadaşım, sırdaşım, yoldaşımdı, Bora. Benimle ilgili her şeyi biliyordu. Kimseye söyleyemediğim şeyi fark eden o olmuştu. Onun sayesinde bendeki değişimi algılayabilmiştim. Ama onun bile bilmediği çok şey vardı.

Sargıyı sardı, karşıma oturdu.

" Bu şehir sana iyi gelecek, emin ol."

" Hiçbir yer bana iyi gelmez." diyerek ayağa kalktım.

" Gidiyor musun?"

" Hesap sormaya başlamışsın. Orada hangi kızla takıldıysan iyi gelmemiş." dememle sırıttı.

" Beni eve bırak."

" Tamam." demesiyle evden çıktık.

O zengin bir ailenin gayri meşru çocuğuydu. Ailesi onu küçükken bir kadına verip maddi yardımda bulunarak onun yetişmesini sağlamıştı. En iyi şekilde yetiştirildi ama babasını hiç görmedi. Gayrimeşru çocuk olduğunu biliyordu onu büyüten kadından da nefret ediyordu. Çünkü eve her gidişinde azarlanıp dayak yiyordu. Nedensizce, hiçbir neden yokken katlanmak zorunda olduğu şeyler vardı. Sonra o kadın öldü ve aylarca mezarına uğramadı. Hiçbir zaman uğramadı. Aylar sonra onu büyüten kadının öz annesi olduğunu öğrenince mezarının başında aylarca ayrılmadı. Nefret ettiği annesinin kokusu duymak istedi, özlemini giderdi. Nefretini aşka dönüştürdü. Hiç bir zaman babasını göremedi o nereye gitse nerede olsa para yardımından kaçınmıyordu. Böyle bir babası olduğu için kendinden nefret ediyordu. Kendisini takip eden korumalar üzerinden de bulamıyordu. Bunu Yağız dahi yapamıyordu. Bora'a aramaktan bıkmış benim yanımda hayatını sürdürmeye çalışıyordu. Gruptakilerden farkı ise onu ben kurtarmamıştım, o beni kurtarmıştı.

Dönüm Noktam - TAMAMLANDI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin