YAĞIZ'dan devam...
Adamları yere serer sermez yanıma koştu. Bir eli boynumda tutarken diğer eli farkına varmadığım bıçakla kesilen yaramdaydı. Yara acımıyordu ama içimde tarifi imkansız sızı nüksediyordu. Kalbim tıpkı o günkü gibi boşlukta, amaçsız ve başı boştu. Baygın gözlerimin ele verdiği kadar bakıyordum kardeşime. Kardeş kelimesi dahi az geliyordu Arselen'e. O babamdı, annemdi... O hayatımda ki her şeydi.
"Nasıl..." diyebildim sadece. Kapanan gözlerimin ardından sesler yok olmuştu. Biraz daha gücüm olsaydı, olsaydı da sorumu sorabilseydim. Deseydim ki bende onun kadar güçlü, korkusuz olabilirdim. Sırrını duymama ihtiyacım var Arselen...
ARSELEN'den
Sözcüklerin bittiği yerde ölüm vardı, yıkım vardı. Sözcüklerin bitti yer yok oluştu. Peki ya kelimelerin yarım kalması? O ne oluyordu anne? Bana her zaman sözcükler sihir gibidir derdin. İnsanların kalbini saran, ruhunu besleyen kelimeler vardır diyordun. Bu yüzden hiçbir zaman kelimeleri yarım bırakmamalı ve o kelimeleri hançer niyetine kullanmamalıydım. Onunla insanların ruhuna sevgi tomurcukları yerleştirmeli, yarasını dikmem gerektiğini söylerdin. Sözlerin bitmesi demek onunla artık yollarının keşişmeyeceği demekti hani. Peki neden yarım kalan cümlenin ne demek olduğunu söylemedin. Sen bana her zaman dünyanın iyi tarafını gösteriyordun. Tıpkı senin kalbin gibi. İyi, herkese karşı merhametli, sevgi dolu ve sevilen kadın, en önemlisi bir anne olarak görünmüştün. Bu muydu şimdi? Sen beni hayata hazırlamamıştın sen beni hayattan soyutlamıştın. Seni kendi dünyam olarak görmemi sağlamıştın. Sen gidince anlamıştın dünyanın ne kadar adaletsiz, sefil ve başıboş olduğunu.
Kollarımda Yağız'ın bedenini sıkıca sardım. Kanları üzerime yayılmıştı. Kanlara takılan gözlerim geçmiş anıya yelken açmadan Bora kollarımın arasındaki bedeni hızla çekip ilk yardım takviyesine başladı. Arkasından gelen Ebrar nefes nefese kalmış üstüne konuşmaya çalışıyordu.
"Araba hazır hemen götürelim." der demez Bora ile Buğra dikkatle Yağız'ı taşıyıp götürdüler. Arkada kalan Ebrar yanıma gelip kalkmama yardımcı oluyordu. Hareket edemiyordum. Öyle bir istek duymuyordum. Hareket edersem ölecektim. Ölürsem,ölürsem annem beni bulamayacaktı. Ölürsem onu asla göremeyecektim. Acıyarak baksa da onun bana son kez bakmasını istiyordum.
"Sen git." dedim fısıldayarak. Bir süre bana baktı.
"Boralara geçiyoruz. Geç kalma!" diyerek arkalarından koştu. Beyin nöronlarım kendini maziler bölümüne yerleştirdi. Hepsi birlik olmuş bana kötü günlerimi hatırlatarak bir kez daha eski bene döndürüyorlardı. Onlarla savaşmaktan usanmış tüm düşüncelerime hüküm sürmelerine izin vermiştim.
Yerde hareketsiz yatan cani babama tiksinircesine baktım. İçime akseden o muhteşem özgürlük hissini yaşamıştım. Ama özgürlüğüm olamazdı benim. Dört duvar arasında kalmaya alışmıştım. Atık kimse beni bu duvarlar arasından çıkartamazdı. Kapalı alanlardan ve karanlıktan korkmama rağmen yinede açık alanlara alışamazdım. Çünkü bu yerde yatan kanlar içindeki adam bana bunu alıştırmıştı. Öfkeyle cesedine tekmeler atmaya başladım. Vurdukça vurasım geliyor. İçimde gizlenen adam olgunlaştıkça olgunlaşıyordu. Onun kanıyla kirlenmiş ellerimi siyah ceketimle sildim. İçerideki adam hızla odadan kaçarken ben kapının eşiğinde dimdiktim. Ne yıllarca kapalı kaldığım evden çıkıyordum ne de hayalleriyle yanıp kavrulduğum özgürlüğün temeli olan başıboş sokakları özlüyordum. Biri yüzünden kendi bedenimi hapsetmiştim. Arafta kalmış bedenimle evin sınırında öylece dışarıyı seyrediyordum. Koşarak gelen komşular içeri girerken korku dolu çığlıkları kulaklarıma yayılıyordu. Ellerime baktım. Ellerim, gömleğim, çıplak ayaklarım, pantolonum... Her yerim kanlar içerisindeydi. Kanların çoğaldığını hissettim. Çoğaldıkça boğuluyordum, boğuldukça zihnimi yitiriyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönüm Noktam - TAMAMLANDI
Teen FictionBedenlerimiz ve kalbimiz birbirine kenetlenirken senin gözlerindeki aşkı seçiyor, yüreğime hapsediyorum sevgilim. Yaraladığım kalbinden öpüyorum seni. İyileştiremeyeceğimi bilebile dudaklarım kalbine değiyor her seferinde. Sana verebildiğim kor alev...