"Durumu nasıl?"
Mehir, Oyuncu'nun sesi ile bilincini yerinden oynattığında gözleri isteksizce mızmızlanmaya devam ediyordu. Üstelemedi. Yumdu, kapalı gözlerini. Hayatının en büyük ikinci yıkımını yaşamıştı, alevler arasında. O gün, birinin kaybı ile yeniden doğmuştu. Üşüyen bedeni yanmıştı cayır cayır. Mehir yok olurken Nehir dünyaya gelmişti.
Bir insan, aynı anda iki kişi olabilir miydi? O olabilirdi. İçindeki kötüyü öldürdüğünü düşünen bir iyiydi o. Oysa kötülük her zaman vardı ve doğru zamanı kolluyordu. Nehir nasıl cıvıl cıvıl bir kız ise, Mehir o kadar hayata küsmüştü. Nehir sevilmişti, Mehir sevgi dilenmişti. Nehir duygularını dorukta yaşardı. Oysa Mehir... Uçurumlarda, hissizliğin zirvesini ölümlerine gömerdi.
"Uyanması lazımdı ama uyanmamak için direniyor." Tanımadığı bir ses okşamıştı kulaklarını. Sustu. İhanetin koynuna biraz daha sokuldu.
"Orada neler oldu, Nolan?" Sert ve sorgu dolu sesin huzursuzluğunda beyni ürperdi. Erkeksi sesi aralık kapıdan süzülmüştü.
Birkaç saniyelik sessizliğin hüküm sürdüğü odada cevap duyulmadı. Sustu, Nolan. Hala incinmesinden korktuğundan adı gibi emindi. Umursamadı. Nehir ne kadar zorlarsa, Mehir o kadar karşı çıkacaktı.
"Bence bunu Nehir'in açıklaması daha doğru olacak."
Yine sessizlik. Muhtemelen ikisi de birbirlerinin cümlelerini tartıyordu. Nolan her zamanki koruyucu edası ile savunmaya geçmişti. Oyuncu ise... Bilemiyordu. Onu yangının içinden çekip alışı aklına geldiğinde kalbinde yer edinen kıpırtıyı dindirdi. Neredeydi duvarları?
"Ben çıkıyorum. Birazdan uyanır zaten."
Tanımadığı ama anımsadığı ses kulaklarını yeniden hırpaladı.
"Sen de dinlen biraz. İki gündür başında bekliyorsun."
Kapının açılış sesini duydu.
"Öğrencilerine bu kadar değer verdiğini duymamıştım."
"Çıksan iyi olacak, Felix."
Oyuncu'nun tehditkar sesini dinledi ama duymak istemedi. Kendisini yanında istemezken niçin hala başucundaydı? Bu kadar kırarken dağıttığını toplamak hoşuna mı gidiyordu? Kanattıklarını kapatmaya çalışmak gibi bir hobisi falan olamazdı, değil mi?
Kapı kapandı. Mehir sustu. Nehir köşeye çekilmişti. Nolan avaz avaz susuyordu. Oyuncu belki de çoktan gitmişti. Açmadı gözlerini. Bir şeyler, ne düşünülerek çözülüyordu ne de paylaşılarak.
Gerçek şuydu.
Sorunlar çözülmüyordu. Tekrar üzerinden geçilmek için, kaldırılıyordu, rafa. Örümcek ağ yaparken yıllanıyordu, gerçekler. Tozlar, anılara tüm griliklerini üflüyordu. Dokunuyordu zaman acılara ve ne vakit acıya ihtiyaç duysa insan 'Bir duble yıkıntı, lütfen.' repliğini sunuyordu, içindeki yaralı ruha.
"Ağabey?"
Nolan'ı dinledi. Cevap gelmemişti.
"Diyelim ki birisi senin hoşlanmayacağın bir suç işledi. İşlemeye de devam ediyor. Bu sebep, o kişiyi öldürmene yeter miydi?"
Arkadaşının çekingen sesinin altında yatan imayı sezdiğinde tüm hücreleri şaha kalktı ama gözlerini açamadı. Güçsüzce dinlemeye devam etti.
"Ne işler çeviriyorsun, Nolan?"
"Bir iş çevirdiğim yok. Sadece... Merak ettim, işte. Yani çocukluğundan beri sert kuralların var ve-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asperatus Nevm ✓
Science Fiction2020 WATTY SCIENCE FICTION KAZANANI! Sıcak onu kanatları arasına alana kadar, ölüm hep soğuktu. Aldığımız derece #1 in SciFi