Herephia dağlarının üzerine, karlar hızlı bir şekilde yağıyordu. Bir vakit kavramı olmamasına rağmen bu doğaüstü olay hayret edinilecek düzeydeydi. Zaman durmuştu durmasına ancak evrenin tüm faaliyetleri kaldığı yerden devam ediyordu. Lapa lapa yeryüzüne doğru iniyordu, tüm huzur. Karlarla kaplı ağaçlar, şatonun tepesinden oldukça net görünüyordu. Dumanı tüten evler, karların arasında günlük işleri ile uğraşan farklılar... Terk edilmiş bir şehirden daha fazlası vardı burada.
İstemsizce gülümsedi, Mehir. Kışı seveceği aklının ucundan bile geçmiyordu. Gerçi neyi seviyordu, ondan da emin değildi. Bazen, hayatındaki onca olaya rağmen o kadar boş yaşadığını düşünüyordu ki, çoğu zaman boğuluyor gibi oluyordu. Fakat son zamanlarda, nefes aldığını hissedebiliyordu. Birkaç günde olsa tüm sorunlarını aklından def etmişti. Bayan Hemmings ve planları dışında, sürekli uyumuş ve düşünmüştü. Her şey sözdeydi belki de. Aslına bakılırsa, Asperatus'un karşısına çıktığı vakit ne yapacağını bilmiyordu. Nasıl ikna edebileceğini veya nasıl saldıracağını... Hiçbir şey bilmiyordu.
Gereksiz bir özgüven ve yine gereksiz bir uykunun içinde gibiydi. Dokunsalar uyanacak gibi hissediyordu. Tanrı biliyor ya, bu his berbat bir şeydi.
Saçlarına düşen karlara ve ıslanan omuzlarına aldırmadan orada kalmaya devam etti. Rüzgâr şiddetle esiyordu ve saçlarını iri dalgalar halinde sırtından göğe yükseltiyordu. Alnındaki kâkül denilmeyecek kadar uzamış olan tutamları çekerek, güneşin çıplak tenine değmesine izin veriyordu. Bir rüzgâr şarkı söylüyor ve yeşil gözlerinin etrafı izlerken ki dansına eşlik ediyordu.
Genç kızın hissettiği huzurun yanına yoğun bir karanlık yerleştiğinde, şiddetli bir esinti daha geçmişti gökyüzünden. Minik kar taneleri, bir tokat gibi çarpmıştı yüzüne ve bir gölgeyi daha çekmişti, birkaç dakikalık aydınlığına.
Bir süre daha bekledi Mehir, bulunduğu yerde. Yanındaki kıpırdanmaya bir kez olsun dönüp de bakmamıştı. Gitmesini ve yalnız kalmayı da ümit etmiyordu. Yine üzerine umursamazlık perdesi inmiş olmalı ki oldukça rahat davranıyordu. Ta ki yanındaki kişinin sesini duyup, kayıp kimliği çözene değin.
"İnsan olmamak iyi bir duygu olsa gerek."
İşte o an, Mehir büyük bir şaşkınlıkla başını biraz yana kırdı ve Oyuncu'ya baktı. Ancak genç adamın kendi kendine konuşur hallerini fark ederek tekrar önüne döndü. Yine de susmayı başaramamıştı.
"Bu sizi ilgilendirmez." Dedi buz gibi bir sesle.
Oyuncu içten bir şekilde gülümsedi. Yanağındaki gamzeye tatlı ve ufak bir tını eşlik ettiğinde Mehir'in huysuzca solumasını işitmişti. Derin bir nefes aldı ve devam etti.
"Her zaman işe yaramaz ve basit bir öğrenciydin."
Genç kız dişlerini sıktı fakat cevap vermedi. Gözleri öfke içinde kısılmıştı.
"Ancak şimdi farklı olduğunu öğreniyorsun. Bu iyi hissettiriyordur."
Mehir hızla başını çevirdi ve öfke içinde kısılmış gözlerini Oyuncu'ya dikti.
"Bundan size ne?"
Oyuncu bu sefer daha bir geniş gülümsedi ve elleri cebinde hafifçe eğilerek Mehir'e baktı. Mavi gözlerinde eğlenir bir ifade hâkimdi.
"Çok çabuk karakter değiştiriyorsun."
"Anlamadım?"
"İraden," derken hafifçe geri çekilmişti. "Çok zayıf. Bu seni güçsüz kılıyor. Benim gibi bir eğitmenin yanında olduğun için şanslı hissetmelisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asperatus Nevm ✓
Science Fiction2020 WATTY SCIENCE FICTION KAZANANI! Sıcak onu kanatları arasına alana kadar, ölüm hep soğuktu. Aldığımız derece #1 in SciFi