Mehir, uğruna ölümü göze aldığı adamın bakışlarında son kez takılı kaldı. Zaman bir dakikalığına da olsa dizlerini kırdı ve iki bedenin etrafında bir film şeridi gibi usul usul dolandı. Ne çığlıklar duyuluyor ne de o yoğun kan kokusu mide bulandırıyordu o an. Hissizliğin kıyısında adeta nizamsız bir şekilde bekliyorlardı. Geçmiş gelecekle birleşip, gerçeklikle kırıldığında, bir fark ediş esir aldı ikisini de. Anılar bu dünyaya ait değiliz dercesine bağırdı. Bakışlar birbirlerinin kalplerinde uzun uzun yankı yaptı. Gürültüler hırçındı. Çırpınışlarla doluydu ve ayrılığın bu denli soğuk olması, iki nabızda çağlayan bir akarsu gibi hiddetliydi. Kurtuluş gerçeklik, sevgi yalan barındırıyordu. Yaşam aksini yitirmiş ve birbirlerini unutacakları o gün için öfkeliydi.
Oyuncu'nun gözlerinde parlayan ateşi fark ettiğinde gözlerini yumdu Mehir. Onun sıcacık ellerinden avuçlarını kaydırdı ve duymasından çekinerek fısıldadı.
"Özür dilerim."
İşte o vakit, zaman ileriye değil, geriye doğru akmaya başladı. Aksini yitirdi ve sancılı bir geri sayıma gebe kaldı.
Hani olmak istediğin kişi olacaksın demişti ya Oyuncu. Olacaktı. Kader bekçileri onun için çoktan tercihlerini yapmış ve düşmanın kızı öldürmesi için tüm meleklerini yer yüzüne indirmişti. Consol, kızı öldürecekti.
Fakat ölümün sevgi ile geleceğini tahmin edememişti ikisi de. Mehir'in kendisi için canından geçeceğini fark edememişlerdi. Bu ihtimal ne onların, ne de onları izleyen diğerlerinin aklının ucundan geçmemişti.
Elleri usulca gövdesinden yukarı kayan Mehir, yeşil gözlerinden akan damlalar eşliğinde son bir kez daha derin bir nefes aldı. Rüzgarın savurduğu saçları gözlerinin önüne geliyor, Oyuncu ya da Consol, hem kim ise, onun acı dolu yüz hatlarının kayboluşuna kırılgan bir ifade ile bakıyordu. Gözlerinin önünden çekilen film şeridi, burada geçirdiği zamanın, tanıdığı onca kişinin, yaptığı tüm hataların önünü perdeliyordu şimdi. Kulaklarında uğuldayan kadın sesi, yalnızca ona ait olan bir ölüm senfonisini besteliyordu.
Bir ölüm anı, vakti ne kadar uzatabildi ise, o kadar uzadı acı son. Asperatus'un, Consol'a doğru saldırışını gözyaşları içinde izledi. Genç adamın gözleri önünde dönüştüğü kurdun nasıl deliye döndüğü, belki de ona dair gördüğü son görüntüler olacaktı.
Yaptığı hatanın bilinciyle gözlerini kapayan Mehir, ellerini bilinçsizce boşluğa bıraktı ve düşüşünün soğukluğunu, içinde bir yerlerde kırılmaya hazır çocukluğuna kadar hissetti. İçindeki ruhlar, yaşamak için çığlık çığlığa haykırıyordu fakat o buna engel olmuyor, adeta ölümü istiyordu. En nihayetinde dileklerinden birisi huzura kavuştu ve genç kız ciğerlerinden yükselen derin bir "Hıh!" sesi eşliğinde gözlerini olabildiğince açtı.
Ölüm, beklediğinden daha acı olmuş, Mary'nin çığlığını tüm Herephia'a dağıtmıştı. Öyle bir bağırmıştı ki, o hengamede Amanda ve Mavris dahi bakışlarını sesin olduğu yöne çevirmişti.
Büyük bir sessizlik turlamıştı koca boyutu. Ne kuşlar ötüyor, ne vanslar uluyor ne nefes alınıyor ne de adım atılıyordu. Karıncalar dahi yürüyüşüne son vermişti. Yalnızca üç dakika... O üç dakikalık sessizlik, avaz avaz susuşlarla dolu bir boşluğa kucak açmıştı. Sanki yaşam, kalbinden bir parçayı dilimleyip, tok bir ses eşliğinde gümüş bir tabağın içine atmıştı. Ölüm, kendi etini yiyor gibiydi.
Nefesler tutulup boş bakışlar yerini ürpertiye bırakırken sert bir rüzgar esti kuzeyden. Tokat gibi çarptı, diken diken olmuş tenlere. Ağızlarda acı bir tat, gözlerde dolu dolu bir nem bıraktı. Ve alevler zihinleri saniyeler içerisinde, büyük son için cayır cayır yaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asperatus Nevm ✓
Science Fiction2020 WATTY SCIENCE FICTION KAZANANI! Sıcak onu kanatları arasına alana kadar, ölüm hep soğuktu. Aldığımız derece #1 in SciFi