Duyulan ince tizin arkadaşının üzerinde yarattığı etki ile yanağını dişledi, Nolan. Titreyen Mehir'in, çözülmekte ısrar eden kolları, kendiliğinden yığılmıştı, iki yanına. Yüzündeki ifade silinmiş, yeri koca bir tedirginliğe gebe kalmıştı. Ellerinin titrediğini fark etti ama tutamadı. Gözünün önünde yıkılıyordu.
"Tanrım..."
Kira'nın acı dolu sesi yankılandı. Grup arkadaşlarının birkaçı, kaybı görmemek için yüzlerini kapamıştı. Genç kız, ellerini ağzına kapamış, dehşete düşmüş bakışlarını Arden'den alıp Mehir'e çevirdi. Arden yıkılırken, arkadaşı buğulu gözleri ile eğitmeni izliyordu. O duygusuz gözler, öyle bir bakıyordu ki kimseden ufacık da olsa yardım dilenmeyen Mehir, şimdi bir can borcu istiyordu.
'Senden adam bile olmaz.' diyen adamdan, acınası bir şekilde yardım dileniyordu. Gözleri konuşuyordu, haykırarak. Bir el uzatması için yere kapanan yeşil gözleri, ayaklar altındaydı. Düz bir çizgi halini alan dudakları titremişti. Arkasını hüzünle dönen Mehir, kendisine kararsızca bakan gözlerden kaçarak uzaklaşmıştı. Oraya çıkacak gücü yoktu.
Binlerce kişi için vicdan azabı duymayan katil kız...
İlk defa ölümden korkuyordu.
İlk defa...
Arden'i kaybetmekten korkuyordu.
Buğulu gözlerindeki yıkılmışlığı gizlemek ister gibi eğdi başını, genç adam. Duygularını gizlemekten çekinmeyen o zavallı, her şeye inat gülen, acılarına rağmen nefes alıp çevresine neşe saçmasını bilen, avaz avaz susan yüreğine inat durmaksızın konuşan adam... Yumdu gözlerini. Yere damlayarak gölgelenen hüznünü içine attı. Sarı saçları, yanan yüreğine perdelerini çekmekten kaçınıyordu. Yumruk olan elleri, kasılan bedeni, yutmak istediği hıçkırıkları o kargaşada gizlenmişti.
Yapılan uzun konuşmalar, ardı arkası kesilmeyen sorular, beynindeki siste kaybolan tonlarca ses tonu... Bir sır şeridi gibi gözlerinin önünden geçmişti. Bedeni bir milim kımıldamamış, ruhu nereye gideceğini bilemeyecek kadar çaresizdi. Yetmeyen nefesinin, soluk borusunda bıraktığı o acı tat, iliklerine tutunmuştu. Bir lityum, bir morfin... Her ne uyuşturuyorsa bedenini, yavaş yavaş tükeniyordu.
Kardan daha beyaz bir köprü vardı. Korkuluklarında koyu kırmızı kan lekeleri... Yüzüne çarpan soğuk rüzgarda ilerliyordu. Adımları ağır, başı dikti. Dalgalı saçları geriye atılmış, yüzünü yalayan çiğ taneleri, yüreğindeki yangını dindirmek için, canla başla mesai yapıyordu. Yorucuydu adımları. O yolun sonuna yürümek istemiyordu. Her nefeste biraz daha tükeniyordu, kalbi. Kemik kaplayan buz gibi elleri, ceketinin cebinden özgürlüğe kavuştu. Gözlerini kamaştıran güneş, boynunu tatlı bir şekilde yalarken yere yığıldı, ruhu.
Köprünün sonundaki o yıldız, sonu olacaktı.
Bir kez daha çekti içine, kasvetli havayı. Yüreğindeki toz bulutu, iliklerini okşadı. Başını zorlukla kaldırıp Mehir'i aradı, önce. Az önce Nolan'ın yanındaki kız, şimdi arkası dönük bir şekilde sıranın sonunda duruyordu. Başlayacak olan oyun umurunda değildi. Canı yanıyordu. Boğazına takılan tedirginliği yuttu ve Nolan'ın yanından geçerek Mehir'e doğru ilerledi. Yüreği öyle bir yanıyordu ki, bedeni, kalbini zorlukla ileri çekiyordu. Güçlükle yanına ulaştığı kızın arkasında durdu. Kuralcıların kaybının etrafı karıştırmasında dolayı hissetmemişti genç kız, arkasındaki bedeni.
Sesindeki acı tonu gizleyemeyen Arden, ayakta güçlükle dururken yutkunarak konuşmaya çalıştı. Belki bir veda... Belki yeni bir başlangıç. Öyle zor bir durumdu işte. Nefesini tuttu o an. Bu kızı kendi canından çok seviyordu. Canımsın demek de vardı ya hayatta. Canınım demeye bin şahit... Yanan yüreği, hissettiği acıda kışlıyordu. Bir bahar olup konuyordu kalbine. Seviyordu be. Çok seviyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asperatus Nevm ✓
Science Fiction2020 WATTY SCIENCE FICTION KAZANANI! Sıcak onu kanatları arasına alana kadar, ölüm hep soğuktu. Aldığımız derece #1 in SciFi