BÖLÜM~18~ HASSAS RUH

211 34 6
                                    


~HASSAS RUH~

Rüzgar Leyla'nın baba evini ziyarete gitmesine sesini çıkarmamıştı ancak Tutku'yla birlikte çiftlikten ayrılışlarının ardından daha bir saat geçmeden huzursuzlanmaya başlamıştı. Leyla ailesinin yanına gitmişti, ömrünü geçirdiği yere. Üstelik dönüp dolaşıp geleceği yer de onun yanıydı. O, onun karısıydı ve kimse onu elinden almayacaktı! Ama...

"Nerede kaldılar?" diye homurdandı sinirle ve ekledi. "Şu lanet olası 8B'ler de nerede?"

Bulut bir kaşını kaldırarak baktı ağabeyine.

"8B'ler her zamanki yerinde. Karılarımız ise henüz alışverişlerini bile yarılamamışlardır."

Rüzgar "her zamanki yere" elini attı ve söylenerek bir adet kalem aldı. Kalemi, çizim kağıdına dokundurduğu anda uç kırılıp yerinden fırlayınca söverek kalemi yere attı.

Bulut daha fazla sessiz kalamadı ve gözlerini devirerek arkasına yaslandı.

"Neyin var senin?"

"Bunu bana değil yerde duran kaleme sormalısın!" diye tersledi onu Rüzgar. Başını kaldırıp kardeşine bakmamıştı bile. "İşe yaramaz halde olan o!"

Bulut onu duymazdan geldi. Kendi kendine konuşuyormuş gibi devam etti.

"Belki de sizin aranızı yapmaya çalışmamalıydık. Anlaşılan birbirinize bizim sandığımız kadar uygun değilmişsiniz."

Rüzgar hışımla doğrulup ateş saçan bakışlarını kardeşine dikti.

"Bu da ne demek oluyor!?"

Bulut sakince omuz silkti.

"Baksana, daha birkaç gündür evlisiniz ancak her an patlamaya hazır bir barut fıçısı gibi dolaşıyorsun ortalıkta." Tekrar omuz silkerek ağabeyinin yumruğunu masaya indirmesini görmezden geldi. "Leyla da hiç de yeni evli bir kadın gibi değil. Korkarım birbirinizi mutlu edeceğinizi düşünerek hata ettik."

"Biz son derece mutluyuz, halimizden de memnunuz!" diye karşı çıktı Rüzgar hararetle.

Önceki akşam Leyla'nın neden öyle bir çıkış yaptığını anlamıştı. Karısı her ikisini de ikna etmeye çalışıyordu.

Bulut'un yüzünde alaycı bir ifade belirdi önce. Sonra ciddiyete bürünerek öne eğildi.

"Sorun ne Rüzgar?" diye sordu usulca. "Yolunda gitmeyen ne?"

Rüzgar, kardeşinin içten sesi ve ilgili ifadesi karşısında hiddetini kaybetti. Birine bu kadar yakın olmak hem iyi hem de kötüydü.

"Bilmiyorum," dedi önce. Ardından başını iki yana sallayarak değiştirdi. "Hayır, biliyorum."

Bulut biraz daha öne eğilerek yavaşça sordu.

"Neyi?"

"Leyla için yeterli olmadığımı," diye yorgun bir iç çekiş eşliğinde karşılık verdi genç adam. "Onu önünü ardını düşünmeden nikah masasına oturttum." Sonra başını kaldırıp doğrudan kardeşinin gözlerine odaklandı. "O akşam 'romantik evlilik teklifimi' neden anlatmadı biliyor musun? Çünkü bu konuda insanlarla paylaşacak bir anısı yok. Onu istedim ve aldım, fikrini bile sormadım."

Bulut, ağabeyinin bu densizliğine bir hayli şaşırmıştı ancak an itibariyle onu desteklemesi gerektiğini hissediyordu. Rüzgar garip bir şekilde üzgün ve kırılgan görünüyordu.

"Ama Leyla herhangi bir itirazda bulunmadı, öyle değil mi? Yani eğer seninle evlenmek istemiyor olsa bunu söylerdi. Üstelik çok da şikayetçiymiş gibi görünmüyor. Öyle olsa yemekte seni o şekilde kurtarmazdı."

"Evet, tabii ki," diye gözlerini devirerek kardeşini onayladı Rüzgar. "Ancak doğasında şikayetçi tavırlar sergilemek yok diye gönlünün hoş edilmesine ihtiyaç duymuyor olacak değil. O güçlü görüntüsünün altında çok hassas bir ruh taşıyor." Derin bir nefes aldı ve gergin bir şekilde devam etti. "Ancak ben ona karşı nasıl davranacağımı hiç bilemiyorum. Ben... daha önce onun gibi bir kadın tanımadım. Ve hiçbir kadının duygularına bu kadar önem vermedim. Onu mutlu etmek istiyorum ama bunu nasıl yapacağımı bilemiyorum."

Bulut bir süre düşündü.

"Belki romantik jestler yaparak başlayabilirsin?" diye önerdi ardından.

Ona şunu yap, böyle davran gibi tavsiyelerde bulunamazdı, ağabeyi böyle tavsiyelerle yönlendirilebilecek biri değildi. Hakikaten de şu anki öfkeli bakışları Bulut'un ona yardımcı olmadığını, olamayacağını gösteriyordu.

Bulut pes ederek omuz silkti.

"Leyla 'senin' karın ve korkarım doğru yaklaşımı bulmak sana kalıyor."

"Sağ ol," diye homurdandı Rüzgar kızgınlıkla. Zira kardeşi son derece haklıydı. Ancak yapamıyordu işte! Nasıl davranacağını, ona nasıl yaklaşacağını, onu nasıl mutlu edeceğini bulamıyordu.

Sonunda işe yaramaz halde olanın kendisi olduğunu kabullendi ve üzerinde çalıştığı projeye ara vererek oturduğu masanın başından kalkıp dışarı çıktı. Belki temiz hava zihnini açarak ona gerekli çözümü bulmasında yardımcı olurdu.

Çiftlik yollarında boş boş dolanarak düşünürken uzak bir noktadaki Hanım'ı fark etti. Kucağında bebeğiyle Kor'un sırtında usul usul geziniyordu. Bu mesafeden bile suretinin saçtığı mutluluk ışıltısı seçilebiliyordu.

Rüzgar omzunu bir ağaca yaslayarak ona doğru yaklaşan ancak hala çok uzakta olan Hanım'ı seyre daldı. Haşim'i ilk defa kıskanıyordu. Ağabeyi karısının mutluluğunu daima diri tutarken o, Leyla'ya nasıl yaklaşacağını bile bilemiyordu.

Rüzgar karamsarlıkla izlemeye devam ederken gıptayla andığı Haşim de sahneye dahil oldu. Yüzündeki ifadeye ve ellerini sallayarak konuşmasına bakılırsa kızgındı. Rüzgar duyamasa da Haşim'in neler söylediğini tahmin edebiliyordu. Kor'a -üstelik de bebekleriyle birlikte- bindiği için Hanım'ı azarlıyor olmalıydı.

Hanım, bebeklerini Haşim'e verirken her zamanki kahkahalarından birini atınca Rüzgar da gülümsedi. Benzer sahnelere birçok sefer tanıklık etmişti. Haşim Kor'u ona hediye ettiği için kendine, tüm yasaklamalarına rağmen ona binmeye devam ettiği için de Hanım'a kızarken genç kadın her seferinde şen bir kahkaha atar ve atın kızıl yelesini okşadıktan sonra Haşim'e dönerek onun tüm kızgınlığına su serpercesine sevgi yüklü yanıtlar verirdi.

Rüzgar, tam olarak görüp duyamadığı kısımları hatıralarıyla doldurarak izlerken bir anda gülümsemesini kaybetti ve dayandığı ağaçtan doğruldu. Gözünün önünde böylesine bariz bir mutlu aile tablosu varken bunu daha önce nasıl olup da düşünememişti!? Leyla'ya romantik bir evlilik teklifi yapmamış, gösterişli bir yüzük takdim etmemişti ancak ona elmas değerinde bir hediye sunabilirdi. Ona sahip olduğu en değerli varlığı emanet edebilirdi.

Kaşlarını çatarak düşüncesini düzeltti. En değerli varlığı Leyla'ydı. Ve zaten sahip olduğu ya da olacağı her şey onundu.

Kendini tebrik etme ile azarlama arasında gidip gelirken kararlı adımlarını ahıra yönlendirdi. Keşke Leyla burada olsaydı! Hediyesini beğenip beğenmeyeceğini bilemiyor ve vereceği tepkiyi fazlasıyla merak ediyordu. Acaba işleri daha ne kadar sürerdi?

Kısa bir geçiş bölümü.. Çarşamba günü uzun bir bölüm sizi bekliyor olacak..

ELMASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin