~KORKU~
Tek kelime daha etmeden çekip giden genç adamın ardından Leyla, sabahın ilk ışıklarına kadar dışarıda, büyülü deresinin başında oturdu. Tahmin ettiği gibi Rüzgar eve dönmemişti. Evlendiklerinden beri geceyi ilk kez ayrı geçirmiş olmalarının burukluğunu hissetse de içten içe rahatlamış olduğunu kabul ediyordu. Rüzgar'ın söyledikleri ve 'istekleri' ödünü koparmıştı.
Birine tüm benliğiyle bağlanmak, kalbini ve ruhunu birinin ellerine teslim etmek... korkutucuydu. İmkansızdı. Yapamazdı Leyla. Kontrolünü tamamıyla elinden bırakamazdı. Böylesine bir savunmasızlıkla yaşayamazdı. Esarete gönüllü yürüyemezdi.
Rüzgar yapmış, ona aşık olduğunu söylemişti ama sarhoştu. Belli ki duygusal bir anında kafa karışıklığıyla söylemişti o sözleri. Tüm o öfkenin üzerine terk edildiğini düşünerek paniklemiş ve kırılmıştı. Evet, bu çıkışın sebebi yaşadığı duygu karmaşasıydı. Başka ne olabilirdi ki! Ona gerçekten aşık olmuş olamazdı. Henüz birbirlerini doğru düzgün tanımıyorlardı bile! Üstelik Rüzgar'ın böyle bir duyguyu zayıflık olarak göreceğinden emindi. Sadece kafası karışmıştı genç adamın ve kendini toparladığında yaptığı hatanın farkına varacak, söylediklerini geri alacaktı.
Bu düşüncenin kalbinde yarattığı küçük sızıya anlam veremedi Leyla. Fazlaca da kurcalamadı. En iyisi bu geceyi bütünüyle unutmaktı. Rüzgar gelip söylediklerini yok saymayı teklif ettiğinde ona da aynını söyleyecekti.
Rüzgar, ona ve kendisine zaman tanıma adına sonraki gece de geç saatlere kadar dönmedi çiftliğe.
Leyla'yı öylece bırakmasının ardından sokaklar hareketlenmeye başlayana kadar şehirde amaçsızca dolaştı. Sonra bir araba kiraladı ve saatlerce araba kullanarak nadiren ihtiyaç duyduğu gizli sığınağına gitti. Denizden metrelerce yüksekteki kayalıklarda oturup sadece rüzgarın ve dalgaların sesini dinleyerek sakinleşmeye çalıştı.
Kırgındı, kızgındı, öfkeliydi. Şaşkındı da. Ömrünce beklediği kadın, aşkına inanmamıştı. Tıpkı Hanım'a söylediği gibi, Leyla ona aşık değildi. Bu bariz gerçeğe inanmak gururunu kırıyordu ama genç kadının tavrı umutlarını söndürmüştü. Leyla onun aşkını istemiyordu. Peki ya Rüzgar, karşılıksız aşkıyla bu evliliğe katlanabilir miydi?
Saat on biri on üç dakika geçe Rüzgar eve geldi. Leyla tam olarak biliyordu çünkü kurduğu sofranın başında oturarak saatlerdir dakikaları sayıyordu. Rüzgar, genç kadının artık umudunu yitirdiği bir anda gelmişti.
"Hoş geldin," diyerek hareketlenen Leyla, ayakkabılarını çıkarmakta olan genç adama doğru ilerledi.
"Uyumamışsın," diye mırıldandı Rüzgar donuk bir sesle. Tüm hisleri uyuşmuş gibi hissediyordu.
"Seni bekledim," diye yanıtlayan Leyla, suçlu suçlu bakarak genç adamın ifadesini görmeye çalıştı ancak eğik başı, görüşünü engelliyordu.
Rüzgar nihayet ayakkabılarının bağlarını çözdü ve doğruldu. Leyla'ya kısa da olsa bir bakış atmaktan kendini alamayarak bakışlarını yeniden kaçırdı ve kurulu masayı gördü. Çenesi gerildi. Leyla her zamanki gibi özene bezene hazırlamıştı. Bakışlarını masadan da çekerek banyoya yöneldi.
"Beni beklememeni daha önce söylemiştim."
Genç kadın kapanan kapıya bakarak kalakaldı. Ağzı, aç olup olmadığını sormak üzere açılmıştı. Belli ki değildi. Başını üzgün bir tavırla iki yana sallayarak masaya ilerledi ve sofrayı toplamaya başladı. Hareketlerine pek de dikkat etmeyerek yaptığı birkaç turun ardından mutfakta kalıp az sayıdaki bulaşığı yıkadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMAS
DragosteBazı özgürlükler esaret altında başlar... Birine ait olduğunda buluverir insan özünü... Kanat oluverir tutsak eden eller ruhuna... Güvenli sığlardan bilinmez okyanuslara atar yürek kendini ve en derin yerde bulur o sert kabuğunda saklı inciyi, eş...