~PAÇAVRA~
Leyla gözlerini günün ilk ışıklarına açtığında bedenine sarılı kolları hissederek genişçe gülümsedi. Onunla böyle yatmak çok keyifliydi. Ama ilaçların da etkisiyle haftalardır bu yatağa mahkum kalmışken sonunda yeniden kavuştuğu özgürlüğünün tadını çıkarmak istiyordu. Usulca kıpırdanarak daha saatlerce uyuyacağından emin olduğu Rüzgar'ın kollarından sıyrıldı ve onu uyandırmadan yataktan çıktı.
Geçirdikleri muhteşem geceyi düşündü kızararak. Sonunda yorgunluktan sızarak uyuyakalmalarının üstünden ne kadar zaman geçmişti ki? Bir saat mi? Peki ya hasretlerini giderebilmiş miydiler? Hayır, diye düşünerek banyoya yönelip duşa girdi. Rüzgar'a doyabileceği bir gün gelecek miydi?
Kurulanıp giyindikten sonra etrafına bakınarak yapılacak iş aradı ancak pek bir şey bulamadı. Rahatsızlığı boyunca çalışanlardan biri gelip evi düzenli olarak temizlemiş, bulaşık ve çamaşır derdini halletmişti. Leyla her ne kadar bundan pek hoşnut olmasa da Rüzgar'ın en azından bu yükten kurtulması adına sesini çıkarmamıştı. Kadının iyi bir iş çıkardığını kabul ediyordu ancak Rüzgar, kadına refakat etmesine izin vermemiş ev temizlenip toparlanırken onu daima bir yerlere götürmüştü. Haliyle genç kadının düzeni altüst haldeydi.
Mutfağın ne durumda olduğunu hayal etmeye çalışarak inledi ancak gürültü çıkarmamak adına orayı düzenlemeyi sonraya bıraktı. Geniş banyoda dolanarak çekmeceleri, dolap kapaklarını açarak her şeyi eski yerine yerleştirmeye başladı.
Kendisine ait olan ince çorabı, Rüzgar'ın süveterlerinin durduğu bölmede bulunca gözlerini devirdi. Onu diğer çoraplarının bulunduğu çekmeceye yerleştirirken orada da birkaç kağıt buldu.
Bir daha başına bir kaza gelirse bacaklarını sağlam tutmaya gayret edecekti.
Ne olduğuyla ilgilenmediği kağıtları, Rüzgar'la ilgili önemli bir şeyler olabileceğini varsayarak kaybolmayacağı ve ıslanmayacağı bir yere geçici olarak koyarken ilk sayfanın başlığı gözüne ilişti. Bir anda rüzgara tutulmuşçasına titremeye başlayan eli yüzünden takılıp kaldığı kelime gözünün önünde dans etmeye başladı: Boşanma.
Olduğu yere çökerek metnin geri kalanına çevirdi ürkek bakışlarını. Kağıtta yazan isimlerini bulduğunda kalbine bir hançer saplandı. Titreyen elleriyle güçlükle çevirdiği sayfaların sonunda bir tarih ve ikisinin ayrı yanlardaki isimlerini gördü. Rüzgar'ın isminin altında kıvrak el yazısıyla attığı imza duruyordu ve tarih de o korkunç gecenin tarihiydi.
Gözlerinden ip gibi inen yaşlarla başını öne eğdiğinde o fark edemeden kağıtların arasından düştüğünü varsaydığı bir banka cüzdanı gördü. Açıp içine baktığında dudaklarının arasından bir hıçkırık kaçtı. Boştaki elini dudaklarına bastırarak defalarca, defalarca okudu; müşteri adı kısmında yazan adını ve hesaptaki küçük servetin meblağını.
Gördüklerine inanmayı reddederek yeniden eline aldı tertemiz, bembeyaz boşanma evraklarını. Üzerinde yazılanlarla lekelenmiş, çirkin paçavralara dönmüşlerdi halbuki. Tıpkı paramparça olan kalbi gibi, bir daha asla eski haline gelmemecesine.
Demek Rüzgar bu yüzden gitmişti. Dönmeye niyeti olmayabileceğini düşünürken yanılmamıştı demek Leyla. Evet, dönecekti. Boşanmak için dönecekti Rüzgar. Onu hayatından tamamıyla çıkarmak için dönecekti. Ama ona dönmeyecekti, gitmişti artık ondan. Vazgeçmişti. Ve Leyla'nın da ondan vazgeçmesi için bu banka hesabını açtırmıştı. Rüşvet gibi...
Peki ya niye dönmüştü ona? Ya da dönmüş gibi yapmış, bunca zaman yanında olarak hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı? Boşanmak istediğini neden söylememişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMAS
RomansaBazı özgürlükler esaret altında başlar... Birine ait olduğunda buluverir insan özünü... Kanat oluverir tutsak eden eller ruhuna... Güvenli sığlardan bilinmez okyanuslara atar yürek kendini ve en derin yerde bulur o sert kabuğunda saklı inciyi, eş...