~AŞK SONSUZDUR!~
Leyla gecenin ilerleyen saatlerinde uyandığında üzerinden tank geçmiş gibi hissediyordu. Aynı anda tüm vücudunun ağrıması nasıl mümkün olabiliyordu?
"Iıh..." diye inleyerek kıpırdanmaya çalıştı.
Kolları. Kolları kırılmış olmalıydı. Bu nasıl bir ağrıydı?
Dirseğindeki serumu hareket ettirmemeye çalışarak kollarını biraz kaldırıp göz attı. Aman Allah'ım. Teni yer yer yeşile çalan morluklarla kaplıydı. Parmak ucuyla dokunduğunda canı yanarak dişlerini sıktı. Ve hatırladı. Rüzgar. İnleyerek yumduğu gözlerinden birer damla yaş süzüldü.
Onun hafif inlemeleri Bulut'un gözlerini açmasına yetmişti. Kuş uykusundaydı zaten, ağabeyinin emanetinin ve karısının başında nöbetçiydi.
Alnını omzuna dayamış halde uyuyan Tutku'nun başını duvara yaslayarak usulca kalktı yerinden ve Leyla'nın yatağına yaklaştı.
"Leyla? Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu sessizce. Genç kadın sakindi ancak gözyaşları odanın karanlığında bile parlıyordu.
Leyla gözlerini aralayarak eniştesine baktı.
"Rüzgar?" diye fısıldadı. Ablasının uyuduğunun farkında değildi, sesini bir fısıltının ötesine geçirememişti sadece. "Rüzgar iyi mi?" Neden yanında olmadığını soramamıştı. Burada olmasını isterdi ancak bunu istemeye hakkı var mıydı ki?
Bulut onun sorusunu yadırgayamadı. Yine de sesinde sinirli bir tını vardı.
"İyi," dedi kısaca. "Konuşabilecek halde misin? Neler yaşandığını anlatabilir misin?" Belki de ona biraz daha zaman tanımalıydı ancak koca gün geçmiş, Bulut neler yaşandığına dair hiçbir şey öğrenememişti.
Leyla başını olumlu yönde sallamış olsa da kararsızdı. Ona ne kadarını anlatmalıydı, bilemiyordu.
"Biz Kerem'le yemek yiyorduk," diye başladı öncesini es geçmeye karar vererek. "Sonra Rüzgar geldi ve biz daha ne olduğunu anlayamadan Kerem'e vurmaya başladı. O... çıldırmış gibiydi. Kerem'i öldürecekti. Sonra ben..." Yeni bir kararsızlık anının ardından tamamladı. "Ona engel oldum."
Onun devam etmeyeceğini anlayan Bulut kaşlarını çattı.
"Hepsi bu kadar mı? Rüzgar sizi birlikte görünce çıldırdı ve Kerem'e saldırdı, öyle mi?"
Leyla rahatsızca kıpırdanarak omuzlarını silkti. Bu arada oluşan ağrıyla da yüzünü buruşturdu.
"Sonra sağlık ekibi geldi ve bizi ambulansa bindirdi. Ötesini hatırlamıyorum. Bayılmış olmalıyım."
Bunu söylerken genç kadının gözleri odağını kaybetmişti. Bulut üstüne gitmemeye karar verdi.
"Pekala," diyerek genç kadının elinin üstünü okşadı yatıştırırcasına. Sonra da bir başka gizemin peşine düştü. "Peki dün neden çiftlikte değildin? Seni her yerde aradık."
Leyla önce genç adama baktı. Ardından da bakışlarını kaçırdı.
"Benim... yapacak işlerim vardı."
Belli ki Bulut'un boşanma konusundan haberi yoktu ve Leyla bunun böyle kalmasının daha hayırlı olacağını düşündü. En azından böylesi daha kolaydı.
"Haber bile vermeden mi?" diye diretti Bulut. Ancak Leyla sıkıntıyla soluyunca vazgeçti. "Peki, peki!" diye fısıldadı ama sesi memnuniyetsizlik saçıyordu.
Leyla sonunda dayanamadı. Bilmeliydi.
"Rüzgar nerede?"
Bulut genç kadına uzun süre bakarak sessiz kaldı. Leyla kendine yeni gelmişken söylemesi doğru olur muydu, bilemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMAS
RomantizmBazı özgürlükler esaret altında başlar... Birine ait olduğunda buluverir insan özünü... Kanat oluverir tutsak eden eller ruhuna... Güvenli sığlardan bilinmez okyanuslara atar yürek kendini ve en derin yerde bulur o sert kabuğunda saklı inciyi, eş...