SIYRIK

17 2 10
                                    

"Bir anlamı vardı yaşamanın. Mücadele etmeden, direnmeden hiçbir savaş kazanılmıyor. İşte hayat denilen bu savaşı kazanmanın tek yolu savaşmaktan geçiyor. Girdiğin bu savaşta yanında kimse olmayabilir, seninle birlikte kimse sırt sırta mücadele etmeyebilir. Gün gelir cesedini asıp tavana sallandırmak istersin ya da bileklerini kesip kanlar içinde ölmek... Sonu ölüm olan bu dünyada bunları yapmak ne kadar akla sığar ki? Ölüm denilen şey kurtuluş parolası değil mi? İnsan gibi yaşamak için direnmek gerekmez mi? Hayat öyle yaşanacak kadar kolay değil ama zorluklara göğüs germek insanlığın şanından değil mi? Ölüm; kaçıp gitmek, gitmek basit... Git o zaman kadın. Vur o neşteri bileklerine, as kendini tavana. Kaç kadın, kaç... Ben senin için savaşırken, kaç!"

Hiç beklemiyordu böyle bir konuşma benden. Elinde ki neşteri titrete titrete götürdü bileğine.

"Hayat savaşmaya bile değecek bir şey değil. Ailem bile yanımda değil benim yaşamanın anlamı yok anlamıyor musun? Bırak şu kokuşmuş cesedimi hediye edeyim herkese. Yaşarken varlığımı hissetmeyen insanlara ölürken imzamı kanla atayım. Babam belki bir kızı olduğunu, abim kardeşi olduğunu hatırlar belki. İnsanlar mutlu görünen halimi değil şizofrenik ruhumu görürler. Bırak beni adam, bırak kendimi huzura erdireyim bugün..." diye bağırdı ağlayarak. Gözyaşları boğazına kaçmıştı sanki, gözleri kıpkırmızı, ürkek sesi ve kelimeleri zor seçen ses tonu vardı. Yaşamak onun için anlamsızdı, yaşamak zindandı... Ama ölüm olmazdı, zamanı değildi. Ben onlu düşler kurarken o ölemezdi, bırakıp beni gidemezdi. Yerde bir şişe bulup kırdım. Dayadım bileğime şunları söyledim.

"Kapıya gelen en davetsiz misafirdir ölüm. Çağırma, geldiği zaman bir daha gitmez yanından. Ama yine de ölmek istiyorsan hemen davran, kes bileğini. Senden sonra yaşayabileceğimi mi sanıyorsun kadın? Ne zaman olmadım yanında? Ne zaman çağırdın da koşup gelmedim söylesene? Her şeyi hiçe sayıp gitmek yakışır mı sana kadın? Ya da dur ya kesme ilk benim ölümümü izle!" deyip üstünden bir sıyrık attım bileğimin. Kanamaya başlayınca heyecan yapıp neşteri attı ve hemen yanıma koştu. Hiç beklemeden sarılıp,

"tamam geçti, yok bir şey, geçti her şey" deyip sımsıkı sarıldım varlığına. Ağlarken karşımda gözyaşlarını sildim. Bir daha böyle bir şey yapmayacağına dair söz verip ayrıldık oradan.

Şimdi 3 yıllık eşim kendisi, bir çocuğumuz oldu ve çok mutluyuz. Ölüm elbet gelecekti ama o gün zamanı değildi... Şimdi davetsiz gelecek misafirimizi, her an gelecekmiş gibi bekliyoruz. Ama gülerek, mutlu bir şekilde. Yeri gelir bir sıyrık ölümden kurtarır insanı... O benim ömrümde ki en güzel ve aşk yolunda ki en derin sıyrığın sebebi. Hayatımızdan böyle sıyrıklar eksik olmasın.

Bir sıyrık öldürür mü sandın?
Gözünde ki yaş öldürdü beni.

Ölüm geliyorum der mi sandın?
Ölümü istemen öldürdü beni.

İKİ KELİMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin