ALDATMACA

13 3 14
                                    

Bir durakta otobüs beklerken görmüştü Zeren'i, oturduğu yerden kalkıp tokalaştılar. Lise stajını aynı yerde yapmışlardı, biraz da olsa sohbetleri vardı. Çok geçmeden otobüsü geldi binip uzaklaştı yanından. Eve gidince ilk işi Zeren'i sosyal medyadan takip etmek oldu. Biraz da sohbet edip arayı sıkı tutmaktı amacı. Zaman geçtikçe daha çok muhabbet etmeye, buluşup gezmeye başladılar. Aslında staj zamanından beri hoşlanıyordu ama açıklamaya çekiniyor, kaybetmekten korkuyordu. Korkularla yüzleşme vakti gelmedi mi? Açıklamadı da ne oldu? Ondan uzak, varlığını hissedemeden yaşadı senelerce. Şimdi olsa da bir olmasa da...

"Yıllar önce sana karşı olan hislerim depreşti Zeren. Asi bir at gibi durmak bilmiyor, beynimi yiyip bitiriyor bu his. Gidip yok olmandan korkarken bunca sene sensiz geçti, ne fark eder ki söylesem de bir söylemesem de. Senden hoşlanıyorum Zeren..."

Tabi ki Zeren yeni yeni hoşlanmaya başlamıştı ama ilk adımı ondan bekledi. Yakıştıramadı kendine hiç duygularını itiraf etmeyi. Yıllar sonra bir otobüs durağında gördüğü arkadaşıyla bu hale geleceğini söyleseler güler geçerdi herhalde. Basit bir şey gibi duran bu gelişmişlik belki de büyük bir aşkın başlangıcı olacaktı. Tabi aylarca peşinden koşturup duygularını öyle itiraf etti. Öyle kolay lokma değilim diye göz dağı vermek istedi belki de. Yıllarca süren bir beraberlik yaşayıp sade bir nikahla evlenmeye karar verdiler. Daha yeni başlıyordu aslında aşk hikayeleri... Beraber nice yılları devirdiler, nice zorluklara göğüs gerdiler. Tam aşk adamıydı adam ama Zeren...

Ne çok hazırlık yapmışlardı en yakın arkadaşı Serhat'la. Bir çocuk parkını hedef alıp akşamdan başladılar hazırlıklara. Konfeti, volkan ve meşale alındı. Pankart yaptılar onu getirdiler. Mahallenin gençlerini de topladılar. Etrafa gül kurusu döktüler, çiçekler alındı. Hazırlıklar bitince Zeren'i tutup elinden getirdi parka. "Burda ne yapacağız ya" diye söylendi ama zorla götürdü. Parkı o halde görünce ağzı açık kaldı. Birisi gelip bir demet çiçek verdi eline. Şaşkın şaşkın bakıyordu etrafına. Kaydırağa baktı pankart asılıydı. "Benim hayatımdan bu kadar çabuk kayıp gitme!" yazıyordu. Gülümsedi, sarıldı... Diyecek çok kelimesi vardı ama çıkmıyordu ağzından hiçbirisi. Volkanlar yandı, diz üstü yere çöküp yüzüğü çıkardı cebinden.

"Her gece yanına uzanıp, elini dahi tutmadan sabaha kadar izlemek istiyorum seni Zeren. Ben pek anlamam böyle çatafatlı sözlerden, her gecemin gündüzü, her kışımın baharı olmanı istiyorum. Seninle yaşlanmak, seninle ölmek istiyorum ben. Kirpik sayını ezbere bilip, birisi kopsa içime dert etmek istiyorum. Ben seninle evlenmek istiyorum Zeren, benimle evlenir misin?"

Şaşkın şaşkın etrafına bakıyordu hâlâ, ağzı kulaklarına varmıştı gülümsemekten. "Eveeeet" diye haykırdı. Böyle güzel sözlere, böyle güzel sevene başka ne denirdi ki? Hemen meşaleler yakıldı, konfetiler patlatıldı. Yüzüğü takıp sarıldılar. Alkışlar içinde geçmişti o günü, en yakınları, en sevdikleri vardı. Herkes hayırlı olsun diyerek ayrıldı yanlarından.

"Sen yanımdayken akan zamanın, beyazlayan saçların, kırışan alnın canı cehenneme. Seni seviyorum adam!" dedi Zeren gözlerinin içine bakarak. Gözleri gülüyordu ikisininde, elleri titriyordu. Bir aşk ancak bu kadar aşk olabilirdi...

İşte böyle başladı evlilik kararları ve çocuğuyla taçlandırdı evliliğini. Zeren yine zerafetinden bir şey kaybetmezken, adamın saçlarına aklar düştü ama adamın da aşkı azalmadı bir damla kadar bile. Çiçek alırdı arada bir, çikolatasız bırakmazdı evini, sinemaya, tiyatroya giderlerdi. Sürpriz yemekler düzenler, her yaz tatile, her kış kayak yapmaya gidilirdi. Güzel sözlerini eksik etmezdi her ne kadar çatafatlı söz bilmese de adam. Bir tel saçı kopsa, bir kirpiği düşse içine dert ederdi. Ama Zeren? Mutluydu, huzurluydu ama hep bir eksiklik vardı içinde.

Cumartesi akşamı çocuğunu annesine bıraktı Zeren. Baş başa bir gece geçirdiler kocasıyla. Pazar günü uyandığında süslenip, dışarı çıkmaya hazırlanan Zeren'i gördü.

"Hayırdır, dışarı mı çıkıyorsun?" diye sordu.

"Evet, işim var biraz aşkım çayı yaptım sen kahvaltını yap öğleden sonra gelirim ben" diyerek çantasını alıp çıktı evden.

Hemen yatağından sıçradı adam, ayda iki ya da üç kez yapardı bunu. Çoğu zaman da işten geç gelirdi. Nereye gidiyor diye merak etti. Zeren kapıda çağırdığı taksiyi beklerken merdivenlerde aldığı soluğu. Taksi geldi Zeren bindi, hemen arabasına atlayıp taksiyi takip etmeye başladı. Yaklaşık yarım saat gittikten sonra durdu taksi ve Zeren indi. Yolun karşına geçip bir ağacın altında bir adamla öpüşüp, koluna girip yürümeye başladılar. Bu gördükleri karşısında şok geçirdi, bakakaldı arkalarından. Çünkü o kişi adamın en yakın arkadaşı olan Serhattan başkası değildi. Çocukluktan beri yanında olduğu en yakın arkadaşı... Kendine gelip hemen takip etmeye devam etti. Serhat'ın evine girdiler beraber. Gördükleri karşısında nutku tutuldu adamın kendini toparlaması biraz zaman aldı. Kendi evine sürekli gelip giderdi Serhat, her fırsatta beraber takılırlardı. Yine de "başka bir iş var bunda, Zeren de Serhat da yapmaz bunu bana" dedi içinden. Yaklaşık bir saate kadar kendini zor toparladı ve dayandı kapısına. Zile bastı, kapıya vurdu defalarca. Kapı açıldı bir de ne görsün... Serhat sadece iç çamaşırıyla karşında. İtikledi hemen Serhat'ı odalara baktı. Yatak odasında gördü Zeren'i çıplak bir şekilde yatarken. Yanına gidip elini havaya kaldırdı, tam tokat atacakken durdu. Bir gözünden yaş akıyordu diğerinden ise aktı akacak...

"Neden?"

İKİ KELİMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin