Sevgili arkadaşlarım Çiğdem,Emine,Mine ve Beste'ye ithafen :)
Meto'yla apartman girişinde buluşmak için saatlerimizi ayarladık.Saatleri ayarlamak tabiki de onun fikriydi.Asansörden indiğimde ikiside sert sert bana bakıyordu.Azcık geç kalmıştım ama zaten hiç gitmek gibi bir niyetim de yoktu.O yüzden bana ceza,bugün onlara şoförlük yapacaktım.
"Sür şofeerr süüürrr" diye bağıran Metodan başkası olamazdı.
"Sür de nereye gidiyoruz?"
"Ahh annem bana teşekkür edeceksin Sıdıka ablaya gidiyoruz,bir müşterimin teyzesi oluyor kendileri,Aysucuğum beni kırmadı bizim için randevu aldı."
"Bir tanesin sen Metoş" Nazlı arka koltuktan Meto'nun boynuna sarılmış şapur şupur öpüyordu.Allah'ım ben ne günah işledim de beni bunlarla sınıyorsun ya rabbim. "İyi de nerede oturur bu Sıdıka abla Metoş" diye sorarken gayet sakindim.Zaten Cem'den de bin bir takla atarak izin almıştım,düştüğüm durum tam bir rezillikti.
"Egekent'e süürr şoferrr sürr bakalım."
Yol tam bir işkence gibiydi.Nazlıyla Meto "ilk benim falıma bakılacak,aa yok hayır ben,asla ben,kesinlikle olmaz ben,ben,ben" diye tartıştılar.
En sonunda Sıdıka Hanım ablanın evinin önünde durmuştuk.Biraz korku ve biraz da merakla arabadan indim.Tek katlı müstakil olan evin bahçesine girdiğimizde üç kadın evden çıkıyordu."Sağol Neclacığım görüşmek üzere"diyerek kapıdaki Necla olduğunu anladığımız kısa boylu,tonton ablamızla vedalaşıyorlardı.Kadın bizi farkederek sert bir tavırla "kime bakmıştınız gençler" diyerek ilgimizi üstüne çekti.
"Biz Sıdıka ablaya bakmıştık."
"Randevunuz var mıydı?"
"Aysu almıştı bize randevu,kendisi benim müşterim olur nişan elbisesini ben dikiyorum."
"Geçin içeri."
Meto önde,Nazlıyla ben arkada kol kola içeri doğru yürüyorduk."Nazloş nereye geldik biz ya çok korkuyorum."
"Saçmalama Pamuk ne var korkacak bir kahve içer,fal baktırır çıkar gideriz."
Evin giriş bölümü kocaman holden oluşuyordu ve bekleyen bir sürü kadın vardı.Kimisi oturacak yer bulamadığı için yerlere bağdaş kurup oturmuşlardı.Bizde salonda kendimize yer bularak oturduk.Evin rutubet kokusu burnumu sızlatmaya başlamıştı bile.Etrafı süzdüğüm de ne kadar dağınık olduğunu farkettim,zigon sehpanın üstü bir karış tozdu ve yerlerde türlü türlü çamaşırlar vardı.Yerlere atılan saç kılları,sehpanın üzerinde duran kirli çay bardakları insanın midesini bulandırıyordu.Necla denilen kadın bize üç fincan Türk kahvesi getirdi.Kahve içip içememek de teraddüt ederken Nazlı kolumu dürterek "iç artık şu kahveyi falımıza baktırıp gidelim" diye dişlerinin arasından konuşuyordu.Kahvelerimizi içerken Meto kadınlarla sohbete başlamıştı bile.
"Sırf arkadaşım için geldim buraya çok bahtsız kıyamam kendim için bir şey istiyorsam namerdim."
"Ah oğlum sorma benimde kızım üniversite sınavına girecek onun için geldim."
"Benim de bir gelinim var düşman başına,oğluşuma büyü mü yaptırdı ne gözü kimseleri görmüyor onun için geldim."
"Ahh kardeş ahh benim gelin de bir sinsi bir sinsi sorma aynı dert bende de var."
Nereye düştüm ben böyle,insanların işi gücü kalmamış.Meto'nun aklına uyup buraya geldin ya Deniz daha ne diyeyim sana?Nazlı da dünden razı,buradan bir çıkalım o zaman soracağım ben size.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKLIMDA
Teen FictionUykuyla uyanıklık arası geçirdiğim bir gece daha.Zihnim benimle dalga geçiyor gibi,aklımda...Daima aklımdasın Tarık, diye tekrar edişimin bilmem kaçıncı günü.Unutursam ölürüm,unutursam ölürsün Tarık.Yine koluma bakarak iç geçirdim ve kendimi uykunun...