Multimedya Robin
Alya'dan devam;
Merdivenlerden yukarı kata çıktık ve sayısız kadar oda gözüme çarpmaya başladı. En ihtişamlı görünüme sahip olan odaya doğru ilerlemeye başladık, muhtemelen Melina'nın odasıydı burası. İçeri girdik. Siyah saçlı bir kadın ile karşılaştık ve arkası dönük kadın bizi görmeden Ahmet Bey bana yaklaşarak bu kişinin Robin olduğunu fısıldadı.
Robin arkasını döndü ve bir anda Ahmet Bey'e bağırmaya başladı " Çık buradan kaç kez seni görmek istemediğimi söyleyeceğim. Seni de o Hale'yi de. Bizi bir fare gibi kobay sanan siz yaratıklar. Uzak durun son uyarım. Yeteneklerimi sizin üstünüzde kullanmak istemiyorum!" dedi.
Şimdi ben bu cümleleri duyduğumda -bana yönelik olmadığını bilsem de- bir korku dalgası vücudumu kapladı. Ahmet Bey'e baktığımda ise gayet normal karşılamıştı olayı. Bir alışmışlık vardı. Sanki senelerdir duyduğu bu cümleler onun için bir "Günaydın" kadar sıradanlaşmıştı. İki eli yakalanmış bir suçlu gibi havada olan Ahmet Bey onu daha da sinirlendirmek istemiyor olacak ki " Tamam Robin. " dedi ve odadan çıktı. Odadan çıkarken bakışları ile bana dikkat etmem gerektiğini söylüyordu adeta Ahmet Bey.
Robin ile baş başa kaldığımız bu odada korkmaya başladığımı hissettim. Ahmet Bey'in anlattığı kadarıyla Robin acımasız bir katildi. Öldürüyor ve bundan zevk alıyordu. Sadece kan kokusu onu mutlu ediyordu. Ama benim ile ilgili bir zaafının olduğunu da öğrenmiştim aynı konuşmada. Robin beni ölen annesine benzetiyordu. Bu yüzden bana zarar vermeme ihtimali vardı. Ama bu konuda çocukluğunun nasıl geçtiğini de bilmem gerekiyordu. İyi bir çocukluk beni öldürmeyi düşünmemesi, kötü bir çocukluk beni öldürmek istemesi anlamına gelebilirdi. Ah yine şu bilinmezlik. Hayatımın en büyük düşmanı. Ne olurdu ki sanki her şey apaçık bir şekilde belirli olsa. Ahmet Bey'in söylediği kadarıyla intihara eğilimli olan diğer karakter Kevin ve şu an karşımda bulunan Robin sıkı bir iletişim içindeydiler. Tüm ayrıntıları öğrenmem gerekiyordu ama pat diye de konuya giremezdim değil mi?
" Merhaba, benim adım Alya." diye başladım söze.
" Biliyorum zaten. Kendini tanıtırken ki ses tonundan bile anlıyorum. Benden korkuyorsun. Bende Robin. Korkmakta haklısın. Ama benim korkusunu görmek istemediğim tek kişi sensin. Diğer insanların son nefeslerini verirken gözlerinin büyümesiyle yayılan korku dalgasının hazzını hiçbir şeye değişmem; tıpkı senin gülümsemeni hiçbir şeye değişmediğim gibi. " dedi Robin. Benim yaşlarımda bir kadının kurduğu cümlelere anlam vermeye çalışıyordum. Ama biraz da suyuna gitmem gerektiğini hissettim.
"Benim mutlu olmamı önemsemen çok güzel bir şey Robin. Peki beni diğerlerinden ayrıcalıklı tutan şey ne, açıkçası bunu bilmek isterim. Daha demin Ahmet Bey ve Hale hakkında söylediklerini de göze aldığımda merak etmedim değil açıkçası." dedim içten olmasına özen gösterdiğim tebessümümle.
Robin gözlerini kocaman açtı. Ama şunu söylemeliyim ki; bu bakış hayatınızda görebileceğiniz en sevecen, en mutlu bakışlardan biriydi. Beni ölen annesine benzetmesinden dolayı, bu bakışların bir küçük kız çocuğuna ait olduğunu düşündüm bir an. Tıpkı annesinin yanında mutlu olan ve dünyanın en korunaklı yerinde hisseden bir kız çocuğu gibi.
Robin o sevimli bakışlarını şu cümlelerle tamamladı: " Alya, sen benim annemin dünyaya tekrar gönderilmiş halisin. Ben bunun ilahi bir işaret olduğunu düşünüyorum ve sana anne demek istiyorum . 20 sene önce iğrenç bir adam tarafından acımasızca cinayete kurban gittin. O adam şu an nerede biliyor musun? Herhangi bir hapishanede değil. Neden biliyor musun? Kahrolası adalet sisteminiz yüzünden. İlk cinayetimi onun yüzünden işledim. Hakimlerin sağlayamadığı adaleti ben sağladım ve o pis adamı öldürdüm. İlk başlarda bir bıçağı almak benim için çok zor bir şeydi ve bunu bir adamın karnına saplamak beni o zamanlar çok korkutuyordu. Ama o cinayeti işleyip adamın karnına bıçağı soktuğum anda dünyadan bir pisliği temizleme fırsatımın olduğunu hissettim. Bu ilk cinayetimdi fakat son olmadı. Ama bir fark var. Artık öldürdüğüm kişilerin iyi ya da kötü olması benim için önemli değil. Sen yoksun anne, onların ölmesi de benim için önemsiz artık. Diğer insanlar umrumda değil. Onların bana verdiği tek mutluluk öldükleri andaki haz. " dedi.
İlk başlardaki sevimli bakışlardaki o kadın şu an soğukkanlı bir katilin bakışlarına sahipti. Anlatırken bile öldürmekten aldığı hazzın ne derece yoğun olduğunu anlıyordum. İnsan öldürmek tabi ki çok kötü bir şeydi. Ama şu an onun dilinden konuşmam ve bazı bilgileri almam gerekiyordu.
" Kötü insanları öldürmeni anlıyorum Robin, peki neden iyi insanları da öldürüyorsun?" dedim.
" Şu an gördüğün vücudum benim dışımda 4 kişiye daha ait. Çoklu kişilik bozukluğu zırvası. Ben acımasız olan tarafım Alya. Şu gördüğün saç bile peruk. Ama ben kendi kişiliğimi bir şekilde korumak zorundayım ki bunu takıyorum. Bu kişiliklerden biri de muhtemelen karşılaşacağın bir kişi Mel. Mel sadece kötüleri öldüren biri. Ben ona seri katil bozuntusu diyorum. Bir seri katil öldüreceği kişilerde ayrım yapar mı? Cinayet cinayettir. Ama Mel bunu anlamıyor." dedi.
Şu an aldığım kısıtlı bilgilerden yola çıkarak şunu düşündüm; Robin ilk cinayetini annesini öldüren bir adama yönelik gerçekleştirmişti. O anda hak eden bir kişinin ölmesi duygusu Mel'in ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Kişilik burada parçalandı; belki ilk belki değil bu kişilik parçalanması şu an bilemiyorum. Mel doğdu ve hak eden kişileri öldürmeye başladı. Ardından öldürmenin hazzını alan Robin doğdu ve o öldürdüğü insanların iyi ya da kötü olmasını dikkate almadı. Şu an için durum analizim bu. Bu düşünceler eşliğinde Robin'i onaylamak için gülümsedim.
Tarih 06.01.2017, Cuma. Saat 12:35. Hiç bitmeyecek gibi görünen bu gün sonucunda şu sonuca varmıştım: Daha öğreneneceğim çok şey var ve bu vaka benim ilgimi çekmeyi şimdiden başardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kim Bu Kadın?
General FictionBu kez savaş psikiyatrik! Bir kadının kendi içinde yaşayan dört karakter ile savaşı... Bu kez savaş kendinle!