Melina’dan;
30 YIL ÖNCE…
Acaba annem beni ilk kucağına aldığı anda kızının cennet kokusunu koklarken bu bedenin böyle parçalanacağını biliyor muydu? Bilmiyordu.
Annem pek varlıklı sayılmayan ve geleneksel bir ailenin kızıydı. Babam ise o zamanların varlıklı ailelerinden birinin oğluydu, anneme göre daha az gelenekseldi. Birbirlerini sevmişlerdi. Aralarındaki ufak düşünsel ve maddi tezatlıkları el ele yok etmişler, müşterek ve aşk dolu bir hayata çevirmişlerdi.
Bu evlilikten ben ve kız kardeşim Elçin dünyaya gelmiştik. Çok mutluyduk, annem ve babam biricik kızlarının üstüne titrerdi. Benim 7. yaş günümde; benden iki yaş küçük kız kardeşim Elçin, annem, babam ve ben bir restorana ailecek güzel zaman geçirmek üzere gitmiştik. Yemeklerimizi yerken güzel sohbetler ediyorduk, annem ve babam çocukla çocuk olabilen insanlardı.
Babama bakarak “ Baba beni mi çok seviyorsun kardeşimi mi?” demiştim çocuksu düşüncemle gözlerimi kırpıştırırken.
Elçin fırlamıştı hemen “ Tabiki de beni !”. Diş bilemiştik birbirimize canımdan can olan kardeşim ile mızıkçılık yapan çocuklar misali.
Babam sağ kolunun altına beni, sol kolunun altına Elçin’i aldı “ Sen sağ gözümsün, sen de sol gözüm.”demişti sırasıyla bize bakarken merhamet dolu gözleriyle ve devam etmişti. “Hep birbirinize destek olacaksınız. Son nefesinizde bile el ele, yürek yüreğe olacaksınız. Sağ göz yokken sol gözün, sol göz yokken sağ gözün anlamı olmaz. Ve ben ikinizden birinin zarar görmemesi için canımı feda ederim.”.
Bu sözlerin ardından Elçin ile göz göze gelmiş ve ellerimizi birbirimize uzatmıştık. “ Kardeşim, her zaman yanındayım.” demiştim Elçin’e, o da “ Bende abla, hep yanındayım.” demişti. Gözlerimizin içine bakarak söz vermiştik birbirimize, kendimizden önce gerekirse kardeşimizi düşünmek uğruna.
“Kıskanıyorum ama.” demişti annem yoğun duygusallık nedeniyle gözlerinden akan yaşları gizlemek uğruna ortaya çıkardığı güzel neşesini sarı saç ve mavi gözleriyle süslerken. Annem babama aşk dolu gözlerle bakarken, babam ona lepiska saçlım derdi ve devam ederdi “ Seni ilk gördüğüm anda da o saçların işlemişti içime.” O kadar mutluyduk ki, mutlu aile denildiğinde bizim tanımımızı yapardı herkes eminim.
Mutlu aile tablomuz aşk, kardeşlik, aile ve huzurun renkleri ile boyanmaya devam ederken restoranın içine doluşan silahlı insanlar doluşmaya başlamıştı. Babam bunları gördü yutkundu ve “ Aşkım, çocukları al ve masanın altına girin, ne olursa olsun dışarı çıkmayın.”dedi. Ardından annem gözündeki teslimiyetle saniye geçmeden bizi kollarının altına alarak masanın altına almış ve kendisini vücudumuzun üzerine siper etmişti.
Annem: “ Melina sana geçen bir masal anlatmıştım, hatırlıyor musun?” demişti masanın altında bizi sakinleştirmeye çalışırken.
“ Evet anne hatırlıyorum. Kırmızı başlıklı kız değil mi?”demiştim.
“ Evet, tatlım şimdi onu kardeşine anlatır mısın? O masalı çok merak ediyordu.” diyen annemin bizi sakinleştirmek için başka konular ortaya attığını o yaşıma rağmen adım gibi biliyordum ve hiç zorluk çıkarmadım. Kardeşime masalı anlatmaya başladım.
Elçin beni dinlemiyordu bile annem ve bana bakarak “ Bu gerçekten yaşanmış bir olay değil. Masallara inanmıyorum. “ diyerek tüm ilgisini benden koparmış ve “Babam neden bizimle saklanmadı?” diye sormuştu.
Kardeşimin gözlerinin içine bakarak “ Babamızın şu an işi var Elçin, ama daha demin birbirimize ne dedik hatırlıyor musun? Ben senin her zaman yanındayım. Sen yanımda mısın? “ demiştim Elçin’in ikna olmasını umarak. “ Evet abla korkma olur mu?” demişti ve sımsıkı sarılmıştı kendi korkusunu unutup bana umut vermeye çalışırken.
Kızlarının birbirine kenetlendiğini gören annem daha da sıkı sarıp sarmalamıştı bizi, annem kendini önümüze siper ettiğinden babamın olduğu tarafı göremiyordum. Duruşumu hiç bozmadan ufak bir boşluk bulup oradan babamların olduğu yeri izlemeye başladım. Babamın ayakkabılarını tanıyordum ve diğer ayakkabıların sayısından da anladığım kadarıyla yaklaşık 2 kişi babamın etrafını sarmıştı. Babam diz çöktü ve gözlerimiz buluştu. Bir adam “ O ihaleden çekilecektin. Oldu mu şimdi? Bak restoranda kan olacak senin inadın yüzünden” dedi ve iğrenç bir kahkaha attı.
Kalbim küt küt atmaya başlamıştı. Babamın yanına eğilen adam, babamın yüzüne tükürdü. O an o adamın resmini çektim ve iğrenircesine beynime o resmi kaydettim. Annem ve kardeşimde bunları duymuştu muhtemelen daha da sokulduk birbirimize. Babam ile gözlerimiz tekrar buluştu ve “ Sakın oradan çıkmayın. Sizi seviyorum.” dedi dudaklarını hareket ettirerek.
Kafasına sıkılan kurşunla babam bir anda yere düştü ve kanlar her tarafı kaplamaya başladı. Babamın yanına koştuk, halbuki babam ne olursa olsun oradan çıkmayın demişti. Annem hem ağlıyor hem de bizim bu sahneyi görmememiz için gözlerimizi kapatıyordu.
Babamı öldüren o şerefsiz adam, babamın kanları ile kaplı yere zorla oturttu ve pis bir şekilde gülümsedi. “ Şimdi annenize yapacaklarımızı izleyin. Gözünüzü kapatırsanız sizi de öldürürüm. “ demişti. Aynı anda diğer adam annemi almış ve tam karşımıza babamın yanına oturtmuştu.
Diğer adam defalarca kez annemin karnına tekme atmaya başlamıştı. Annemin ağzından ve burnundan kanlar gelirken kardeşime sımsıkı sarılmıştım. Korkudan titriyorduk, o iğrenç adam anneme üç el ateş attı ve o anda kardeşim gözlerini kapatarak arkasını döndü. Annemi öldüren adamın resmini de işlemiştim beynime. Bize gözümüzü kapatmamamızı söyleyen adam bize doğru yöneldi, kardeşimi yanımdan çekmeye çalıştı. “ Bırak onu!” diye bağırıyordum gözümde durmak bilmeyen yaşlarla. Kardeşimi sıkı sıkı tutuyordum ve bırakmaya hiçte niyetim yoktu.
Nihayet polis sirenlerinin sesini duyan o korkak herifler arkalarına bile bakmadan kaçmaya başladı. Kardeşimi onlara bırakmamıştım, ama annem ve babamı o gün yitirmiştim. Mutlu aile tablomuz kırmızıya boyanmıştı. Ama bu aşk kırmızısı değil, kan kırmızısıydı. Korkudan sımsıkı sarıldığım kardeşimin ellerini daha sıkı tuttum ve “ Senin hep yanında olacağımı söylemiştim.” dedim.
Sonrasında gelen polisler, sosyal hizmet uzmanları, psikologlar onlarla birlikte gelen araştırma süreci ve nihayetinle kardeşim ile çocuk esirgeme kurumunda bulmuştuk kendimizi. Annesiz, babasız geçen onca yılda çocuk esirgeme kurumundaki meslek elemanları tutmuştu elimizden.
Ama yemin etmiştim; bizi anne ve babasız bırakan, içime bu nefret tohumlarını eken kişileri, elimdeki tüm imkanları kullanarak süründürecektim. Gerekirse kendimden vazgeçecek, onları perişan edecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kim Bu Kadın?
General FictionBu kez savaş psikiyatrik! Bir kadının kendi içinde yaşayan dört karakter ile savaşı... Bu kez savaş kendinle!