“Aşkı bir yap boza benzetirsek, bir parçası kaybolduğunda değersizleşen yap boz gibi olmaz mı aşk. Aşkta önemli olan her parçanın bir bütün olması, eksik olmaması yap boz da da aynı değil mi zaten."
5.Bölüm: Yapboz
“Karşılaştırmalı anatomi nedir ?” siyah saçlı, uzun yapılı, hafif kaslı, sakalları seyrek seyrek beyazlayan Profesör derse girer girmez soruyu yöneltti sınıfa.
“İnsanla başka canlıların vücut yapılarını inceleyip benzer ve farklı yönleri karşılaştırarak inceleyen bu incelemeyle elde edilen bilgileri insan anatomisinin daha iyi anlaşılması amacıyla kullanan anatominin alt dalı.” parmak kaldırmadan amfinin ön tarafında oturan kendini sınıfın en zekisi olarak adlandıran turuncu saçlı Suzan cevaplandırdı soruyu.
“Aferin Suzan yine ezber yaparak gelmişsin kızım. Otur yerine ders boyunca cezalısın.” Suzan suratını devirerek oturdu yerine. Soruyu cevaplandırmıştı fakat profesör hiç memnun olmuyordu. Elindeki kağıdı bıraktı masaya, amfide bulunan yirmi kişilik sınıfta en arkada oturan Atıf’ı gözüne kestirirken “Sen?” dediğinde amfide yanında ki kişiyle konuşan Atıf kalktı.
“Anatomi nedir ?” dedi. Atıf “Canlıların yapısı ve düzeniyle ilgilenen bilim dalı.” kestirip atmıştı. Çünkü profesörün derdini en iyi Atıf bilirdi dönemi geçmek için öğrenmişti onun karakterini. Profesör ansiklopedik ezber bilgilerini oldu olası sevmezdi. Amfide ki gruptan başkasına sordu soruyu. Ders boyunca devam edecekti soru yağmuru.Atıf vize haftasının bitmiş olmasından dolayı bitkin bir haldeyken bu adamın dersine girip kendini zinde tutmayı nasıl yaptığını çözemedi. Hem adamın sayesinde insanlara bir bütün olarak bakmak yerine parça parça bakıyordu. Sinir sistemi, vücudundaki organları görüyordu. Bir insana güzel diye bakmıyordu, güzel yerine kaslı vücut yapısından dolayı sağlıklı organlı diye bakıyordu. Bu dersten çıkınca hep aynısı oluyordu. Bir süre kardeşinin damarlarını da inceliyordu. Anatomi dersi Atıf'a o kadar etki ediyordu ki artık dayanamıyordu. Atıf'ın Pröfesore dikkatle dalmış olması cebindeki telefonun titreşimiyle dağılmıştı. Telefonunun ekranına baktığın da Taha'dan mesaj gelmişti.
Abi çıkışta haber ver.
Planlamışlardı dün akşam beraber gezeceklerdi. Fakat Atıf'ın hiç gitmeye gönlü yoktu. Tekrar pröfesore dönüp dersi dinleyerek not defterine yamuk el yazısıyla not aldı. Pröfesor keyfine göre dersi bitirince Atıf not defterini ve kalemini eline alıp yerinden kalkarken bir çok kişi çıkmıştı. Nedense sevemediği Suzan en önde oturuyordu. Üzerini düzeltip çıkmak istediğinde tek Amacı Suzan’a yakalanmamaktı. Sınavdan önce bile Atıf’a ‘Atıf’cım bana ders anlatır mısın?... Şu konuları anlamıyorum.’ demekle geçirirdi. Atıf defteri elinde sabitleyip çıkacakken Suzan “Atıf..” dedi arkasından amfiden çıkıp. Atıf sesli bir şekilde oflasa da Suzan oralı olmadı. Zaten Suzan’ın genel huyuydu hiç bir olumsuz durumu üzerine almamak.
“Bu gün benimle ders çalışır mısın?” Suzan’ı başından savmak için “Başkasına sözüm var ?” dedi. Aslında Taha dışında kimseye sözü yoktu. Ama Taha’yla da gezmek istemiyordu eve gidip bolca uyumak yastığıyla hasret gidermek istiyordu. Bir hafta sonra da kafede çalışmaya başlayacaktı işine tekrar dönecekti. Burs ve aldığı maaş çoğu zaman yetmiyordu kendine. Kimseden de yardım almak istemiyordu.
“Kime?” Suzan pes etmeyerek sorduğun da Tıp fakültesi binasından çıkan Atıf, Suzan’a ‘Ne olur git.’ bakışı atmış olsa da anlamadı Suzan. “Ne yapacaksın?” diye sordu. Kendini tanıyan kişiler gördükçe selam verirken, onları selamladı Atıf. Ne kadar çok tanıyan vardı ama isimleri hatırlamıyordu. “Ya merak ettim.” Suzan pes etmek bilmeden söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek
RandomSize doğdunuzdan bu yana kadar iki seçenek aşılanmıştı. Ya iyi olacaktın, ya kötü olacaktın. Ya mutlu olacaktın, ya da mutsuz. Kimse size kendi seçeneklerinizi sunmadı. Size hep şunu aşıladılar çocukluktan başlayıp büyüdüğümüz zamana kadar geçen sür...