"İnsanlar her zaman umudumuzu boşa çıkarmanın yollarını buldu."
11.Bölüm: Karganı unutma Kelebek
Yorgunlukla yatağına geçen Atıf, tavana gözlerini dikti. Belindeki ağrı ve ayaklarında ki yorgunluk bir yana, yan tarafında horlayan Taha bir yanaydı. Kardeşinden gelen horlama sesi yorgunluğuna çare olmayı bırak, ateşi körükleyen rüzgar gibi. Belindeki ağrıyı şiddetlendiriyordu. Kafeden çıkmasına çıkmıştı da gelene kadar Sabri'nin motorunda akşamın serin havası da çarpmıştı.
Saat gecenin üçüne geliyordu, esnedi yatağında. Ama horultudan uykusu kaçmıştı. Zaten pek uyumazdı da, uyuyunca da uyanmazdı. "Taha len, az sessiz olsana." diyerek kafasının altındaki yastığı alıp attı. Geri pişman oldu attığına, hiç etki yapmamıştı ki kardeşinde.
Yerinden kalkıp yastığı alırken Taha'yı sarstı. Horlamasını kesse de uykusunu kaçan Atıf, yastığı yatağa bırakıp komidinin üzerine koyduğu telefonunu alarak odadan çıktı. Mutfağa girdiğinde buz dolabına hangi amaçla koyduklarını bilmediğini neskafe paketlerinden birini alıp, su ısıtıcıya suyu koydu. Isınmasını beklerken bardağı, kaşığı ayarladı.
Oturma odasına gittiğinde bilgisayarın masanın üzerinde bularak açtı. Sabahlamaya alışkındı, sabah ki derse girdikten sonra uyuma planları yapıyordu kendince. Bilgisayar sesli bir şekilde açılırken yanındaki gözlüğünü eline aldı. Işık gözlerini acıtmıştı, ondan dolayı taktı. Mutfakta ki ısıtıcının sesinden kaynadığını anlayınca karanlıkta yerinden kalktı. Bilgisayarın ışığıyla geldiği yolu geçip, mutfağın ışığını açarak kendine kahveyi yaptı.
Bilgisayarın karşısındaki yeri alarak, eline de masaya bıraktığı telefonu aldı. Rüya'nın son mesajına cevap vermemişti. Şimdi ise vermek için düşündü, en son kafedeyken merak edip onca mesaj atmıştı. Şimdi ise yazmıyordu, uyuduğunu farz ederek, gülümsedi mesajda. Başka bir şey yazıp göndermedi, telefonu yerine koyduğunda yapması gereken tezin konusunu bulmaya çalışarak internete girdi. Anlaşılan kadavra üzerinde tez yapmayacaktı, Sabri'de söylemiyordu. Atıf'ta kadavranın ölü bedenini incelemek istemiyordu şu sıralar. Araştırmak için konuları yazdığında telefonun ışığı yanınca eline aldı.
Kelebek: Niye güldün ki?
Bu saatte uyumayan, uyuyan güzele yüzünde oluşan sinsi bir gülüşle güldü. Telefonun tuşlarına düşünerek bastı. Genelde düşünmezdi, kimseyi de umursamazdı ya, umursadı. Çünkü işine geliyordu artık.
Uyuyan güzele zıt bir karakterin var Kelebek. Uyusana.
Yazıp gönderdi, bilgisayar ekranına dönüp konuları incelerken tekrar titremişti telefon.
Kelebek: Uyuyan Güzel'e zıt bir karakterim yok ama yüzyılda uyuyamıyorum. Erken uyuduğum için erken uyandım. Sen neden uyumuyorsun?
Atıf, masaya ayaklarını uzatıp rahatça mesaj atabilecek pozisyona geldi. Telefonu masaya koyup, bilgisayarda telefona bağlanıp blok yerini açtı.
Uykum yok Kelebek. Uyumayı sevmiyorum.
Resmiyeti elden bırakmadan yazarak kahvesinden bir yudum aldı. Mesaj ekranına baktığında mesaj gelmişti.
Kelebek: Hmmm. O zaman konuşabiliriz değil mi ? Gece gece seni rahatsız etmemi istemiyorsan da konuşmam.
Atıf, yüzüne yansıyan bilgisayar ışığında çok ciddi olarak mesaja cevap yazdı. Aslında aklında sadece kendinin tasarladığı planlar vardı. Kimse bilmiyordu, mesaj yazarken o planlar ortaya çıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek
LosoweSize doğdunuzdan bu yana kadar iki seçenek aşılanmıştı. Ya iyi olacaktın, ya kötü olacaktın. Ya mutlu olacaktın, ya da mutsuz. Kimse size kendi seçeneklerinizi sunmadı. Size hep şunu aşıladılar çocukluktan başlayıp büyüdüğümüz zamana kadar geçen sür...