8.Bölüm: Dostluk/1

117 54 8
                                    

" İzin verdiğim kadar bilebilirsin beni. Gerisi sadece zannettiklerindir."

8.Bölüm: Dostluk

Rüya, ellerini göğsünde birleştirip okul binasına bakmıştı. Okul binasının geçmişini düşünmüyordu, son senesi olduğu için okula veda edebilecek miydi onu düşünüyordu. Okuldan gitmeyi istemiyordu, yeni insanlar tanımakta istemiyordu. Furkan'dan ayrılmakta vardı ucunda onu da istemiyordu. Üç gündür çok karamsardı zaten. Okula da ders işlenmediğini bildiği halde geliyordu. Herkes derse girerken sıkıntıyla bankta oturuyordu.

"Pufff... Ne yapsak ki ?" yanında oturup mecburiyetten etrafa bakan Furkan işkence çekerek söyledi. Rüya, için sabah sabah kalkıp gelmişti. Zaten kardeşi saçma sapan huylarından birine daha bir huy eklemişti okula gelerek. Okula ders varken ikisi de gelmeyi istemeyip gezerdi. Şimdi boşlar fakat gezmiyorlardı da.

"Bilmiyorum." Rüya'da sıkıntıyla baktı Furkan'a. Lise son olup herkes evde kalırken kendisini evden uzaklaştırmak babası ve Atıf'ın suçuydu. Babası ablasından geldiği gün saydırmıştı. O sırada Rüya sinirlenip bağıra çağıra ağlamıştı. Naci Bey'de otoritesine önem verdiği için kavga sırasında masada duran cam bardağı aldığı gibi kızına atmıştı. Koluna değmişti, aslında Rüya'nın içindeki fırtınalara yenisi de bu sayede eklenmişti. Onu da geçmişti kan içinde olan kolunu kendi kendine söve söve sarmıştı. Mevzu çok saçmaydı aslında Rüya'nın ailesine neden güvenmediğine kadar dayanıyordu mevzunun kökü. Naci Bey'se suçu kabullenmek yerine kırıp dökmeyi tercih ediyordu. Rüya o gün iki kat daha ağlamıştı, kolundaki kanı silerek. Atıf'ta cabasıydı olayın uzaklaşmıştı herkesten yine. Furkan dışında kimseyi istemiyordu, annesiyle de konuşmuyordu. Çünkü 'baban haklıdır' diyerek susturuyordu. Rüya ise bu durumdan etkilenmiş tamamen mutsuz olmuştu. Dans edip eve beşten önce giderek bu mutsuzluğunu dengelemek istiyordu. Ama pek yararlı olduğu söylenemezdi bu dansın. Çünkü eve gidince o soğuk rüzgarlar esmeye başlıyordu.

"Rüya duyuyor musun beni?" sağ kolunun dirseğini sıkınca inledi Rüya. "Sıkma." diyerek kolunu çektiğinde Furkan durdu.

"Noldu?" Rüya, söylememişti Furkan'a bunu. Söylemek istemiyordu çünkü her zaman koruyup kendini öne sürüyordu Furkan. İstemiyordu onun canı yansın, bazı şeyleri kaldırabilirdi. Artık çocuk değilki canı yandığın da Furkan'a gelip anlatsın. "Yok bir şey" sol eliyle, sağ kolunu tuttu.

Furkan beyaz gömleğin üzerinde oluşan kızıllığı görünce Rüya'nın elini çekmeye çalıştı. "Rüya, aç bakacağım. RÜYAAA.." sesli bir şekilde söyledi. Bağırmadı ama sesi de pek yüksek değildi. Ürkütmek istemiyordu bilmediği bir nedenden dolayı. Ürkütmüştü fakat Rüya.

"Furkan bir şeyim yok diyorum ya. Çek ellerini." acısını unuttu, ama tam dirseğinin kemiğine gelen cam bardağın parçalarını çıkarmak kolay olmamıştı. Şimdi de yarası duruyordu.

"Rüya ikiletme sözümü aç. Bakacağım anası satım. Aç lan sebebini sormayacağım." Rüya elini çekip acıyla Furkan'ın gözüne baktı. Sebep sormam diyorsa şimdilik sormazdı. Gömleğin düğmesini açıp katladı. Yara izlerini ve kanayan yeri görünce Rüya'nın acıyla büzüşen suratı da geldi gözü.

"Ne zaman oldu?" sebep sormamıştı ama merak ediyordu bir kaç soruyu. "Şey çok olmadı. Yani iyiyim ben gördüysen kapatabilir miyim?" dirseğinin ucunda oluşan iri yaraya baktı. Eğildi Furkan, gözüne yansıyan cismi eliyle dokunduğunda "Acıyor." diye inledi Rüya.

"Acımaz hareket etme." Kolunu tutup eğildi. Elini cımbız gibi yaparak tırnağıyla kanayan yarada parlayan cam kırığını aldı. Eliyle baktı güneşe tutup sorgularcasına Rüya'ya döndü. "Bardağın üzerine düştüm." Furkan inanmamıştı bu bahaneye.

Kelebek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin