14.Bölüm: Bu bir Başlangıç

133 41 52
                                    

Multi: Yemekte Atıf, sokakta Rüya...

"Bir kelebek ağrısıydı, vakit dardı, mevsim hicazdı. Yetişmem gereken ölüm, kaçmam gereken bir hayat vardı..."

14.Bölüm: Bu bir Başlangıç

Gösterişli lokantanın parlak sarı led ışıklarının altından oturanlar çalan iç gıdıklayıcı keman sesiyle ruhlarını dinlendirirken yemeklerini ağırdan ağırdan yiyorlardı. Herkeste bir huzur ve aynı ses tonunun ne altına ne de üstüne çıkmadan hep aynı ayarda konuşuyorlardı. Kimseye rahatsızlık vermiyor, diğer masalarla da ilgilenmiyorlardı. Yabancı biri baksa elit bir yer diye girmekten çekinirdi. Görünüşü bile şatafatlı olan lokantada her şey en ince detayına göre ayarlanmıştı.

Düzenli masa ve sandalyelerin kusursuzluğu üzerlerinde olan beyaz şık örtü ve peçetelerle, insan ruhuna kavuşmuş gibi mesuttu.  Bu restorantta sıkıntıyla oturan bir tek Atıf'tı. Üzerinde ki siyah takım elbise ve papyon sanki bedenini tabuta hapsetmişti. Babasının özel yemekten kastı iş yemeği olduğunu bilseydi gelir miydi ? Gelmezdi... Ama yemek istemediği verilmiş sözü vardı. Cam kenarında duran masa da yaklaşık on kişilik grup vardı. Atıf'ın babası Tarık Bey'in habersiz hazırladığı bu yemekten, oğulları asla memnun değildi. Masada duran iş adamlarının yanlarında bulunan kız ve erkek evlatlarda bu durumdan hoşnut gözükmüyorlardı. Güvenli ortaklık ve güvenli iş yemeği, kaynaşmayı sağlayacak amaçlıydı. Zaten Tarık Bey, İzmir'den bu yemek için gelmişti. Gelirken de evde duran oğlunu ve kızını ikinci eşinin yanına bırakmıştı. Onları çok düşünüyordu, eğitimleri bu iş yemeği için aksamamalıydı. Taha'yla Atıf burdayken onlarla gitmek en doğru karardı. Bir nevi ikisini de Atıf'ın düşündüğü gibi işine geldiği için yanına almıştı.

Büyük holdinglerinin en büyük varisi  gözüken Atıf'a her ortak bırakmasını öneriyordu. Fakat Tarık Bey şakaya alıyordu. Atıf'ı seviyordu ama Atıf bencil diye düşünüyordu. Yanılıyordu...

"Oğlum..."dedi sağında oturan Atıf'a şampanya kadehini elinin arasına alıp kaldırdı. Masadaki herkes kadeh kaldırmıştı. Atıf, önünde duran kadehi eline alıp parmaklarının arasına yerleştirdi. Bu ortamlara yabancı değildi, Taha daha çok yabancıydı. Atıf zorla gülümseyip elindeki kadehi babasıyla tokuşturdu. Tarık Bey, Taha'ya döndüğünde karşısında kendini geldiğinden beri kesen kıza güldü. Atıf, kendisini bildi bileli bu absürt yemeklere katılırdı. Üniversiteye geldim, kurtuldum derken tekrar bu yemekte yanıldı. Babasının Ankara'daki iş yaptığı en büyük iş ortaklarının kızı olan bu kıza umutsuz vakaymış gibi bakıyordu, kız anlamamakta ısrar ediyordu. Önceden olsaydı kızın bakmasına fırsat vermeden kendi yazardı fakat iş ortamından uzaklaşıp kafa dinlemek daha iyiydi. Tarık Demir'in çapkın oğlu, Atıf Demir olarak tanınmak istemiyordu artık.

Yemeği bitirip sohbete geçtiklerinde babasına döndü. "Baba..." dedi sanki zorla konuşuyor gibiydi. Kasıldı, bir anda babasından korktuğu için değildi. Ortamdan sıkıldığı içindi, hava limanından alır almaz, 'yemeğe gidiyoruz, hazırlanın.' emrivaki yaparak getirmişti ya bunalmıştı. "Söyle oğlum." konuşması Atıf'ı andırıyordu. Tarık Bey'e çeken tek evladı bu olsa gerekti. "Biz gidelim Taha'yla. Yemek bitmiyor galiba. Siz ortaklarla konuşursunuz. Gelen herkes gidiyor. Bizde gidelim akşam oldu. Toplantı bitince gelirsin eve." dediğinde yanında duran kardeşini kaldırdı. Piyanoya geçiş yapan elit bir yerde, piyaniste eşlik eder gibi ayakta bekliyorlardı, cam kenarında. Ayakta durmakta çalışırken yorulmuyordu da şu durum o kadar çok yormuştu ki bir an önce gitmek istiyordu. Saygısızlık yapmadan, üslubunu koruyarak söylemişti.

Kelebek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin