10.Bölüm : Uyuyan Güzel

135 51 28
                                    

"Rol yapmazsanız, asosyal, uyumsuz ya da sinir hastası damgasını yersiniz."

E.A.

10.Bölüm:Uyuyan Güzel

Rüya, ellerini masaya ritmik bir şekilde  vurup kulağına hoş gelen melodiyi çıkarmaya çalışıyordu. Ama bir türlü müzik kulağına hiç bir melodi hoş gelmiyordu. “Kuzum?” annesine bakıp zoraki gülümsedi. Hiç bir durum kolay unutulmuyordu. Yara gitse de izi kalırdı ya, annesini affetse de izi kalmıştı. Babasıyla olan sorununu atlatamıştı.

“Tıngır tıngır başımı ağrıttın ya.” Mutfakta yemek yapan annesine güldü. Ama bu müzik önemliydi, dans edebilecekti ve kulağına hoş gelen müziği çıkarmaya çalışıyordu. “İki dakika bekler misin anne ? Son bir deneme daha.” Bir saattir son deneme diyordu. Aslında bu bir saat uyandığından belli oluyordu.

“Son ama bak.” kahvaltılık yumurtayı yapan Neriman Hanım, tezgahtaki işine dönünce Rüya tekrar masaya vurmaya başladı. Bu gece ilk gösterisi vardı oldukça heyecanlıydı. İşler büyüyordu sanki, kuzeninin düğününde yapmış olduğu gösteri internette çok tıklananlar arasına girince canlı müzik gibi, canlı dansta önem kazanmıştı. Çünkü hakkıyla yapılan bir gösteriydi. Araf kafesinin sahibi de dans videosunu izledikten sonra, kafeye olan rağbeti artırmak için grupla iş görüşmesi yapmıştı.

“Günaydın..” bu sözü duymasıyla tüm hevesi yerle bir olan Rüya masadan ellerini çekti. Babasıyla olan gerginliği hep devam ediyordu. Onun olduğu ortamda nedense nefes alamayacak gibi oluyordu. Zerre sevgi beslemiyordu ona karşı daha çok nefret. Karşılık vermedi Rüya. Neriman Hanım, masaya yaptığı yumurtayı koyduğunda “Günaydın.” diyebilmişti.

Aynı evde yabancı gibi olmaya alışan Rüya. Önündeki ekmekten bir dilim aldı. Hafta sonları kahvaltısını sevmezdi babasından dolayı. “Bu gün Furkan’lara gidecek miyiz anne?” soruyu direk annesine yöneltmesinin altında yatan neden Naci Bey’le konuşmamasıydı. Zaten dans etmek için bir ton yalan uydurmuştu. İzin vermiyordu diye. Bir de sınavlarına çok az kalmıştı, Neriman Hanım araya girerek biraz stres atsın dediğinde Naci Bey söylene söylene kabul etmişti.

“Bilmiyorum. Gidecek miyiz Naci?” Naci Bey, masanın kenarında bulunan gazeteyi silkerek sesli bir şekilde açtı. Kendine hiç zahmet vermeksizin “Senin kızının kursu yok mu bu gün?” dedi aslında Rüya’yı yerme vardı sözlerinde. Onunla bizzat konuşmuyordu, sözleriyle iğnelemekten zevk alıyor gibiydi. Rüya yemekten bir lokma almadan boğazında düzülen lokmayla yutkundu. “Var anne.” dedi sanki babası düşmanıydı Rüya’nın. Düşmansa o da düşmanına karşı tüm kozlarını kullanırdı.

“Gitsin o zaman biz gideriz. Söylesin arkadaşına gelsin alsın.” İşte bu huyuna gıcık oluyordu Rüya. Sanki o kız onun değilmişte arkadaş olarak kastettiği Furkan onun babasıymış gibi geliyordu. Furkan’lık bir sorun yoktu, babası olsa çok severdi. Fakat birazda olsa babasının babalık yapmasını isterdi. Bu düşünceleri gerisinde bıraktı yemeğe devam etti. Hiç bir şeyi unutmuyordu hepsini beynine kazımıştı Rüya. Boş verdi.

....

“Ben çıkıyorum anne..” üzerine hırkasını geçirdi. Koridorda ayakkabısını giymek için eğilmişti. Sonunda depoya gidebilecek ve anlaşmış oldukları iş için hazırlanabilecekti.

“Bekle çocuğum iki dakika.” annesinin sesiyle ayakkabısını yapıp doğrulduğunda. Hazır olan annesini ve onun arkasında duran babasını gördü. Dün Furkan’lara gidelim diye laf atan babası sabah kahvaltıda kendi gitsin diyordu. Ama şimdi hazırlanmıştı, Rüya babasının karar vermelerine artık yetişemiyordu.

Kelebek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin