BÖLÜM 1 : Buzlar Prensi ile Tanışma
Uyandığımda yüzümün halini görmemle çığlığı basmam bir oldu. Tamam gece ağlamıştım ama OHA bu kadar mı olur! Rimelim yanaklarıma öyle bir akmış ki kendimi korku filmlerinden fırlamış bir psikopattan ayırt edemiyordum. Filmin ismi de “Maymunlar Cehennemi”. Buradan çıkarılacak ders: “Eğer ağladıysanız, bir yerlerinizi yırtarak tepindiyseniz ve birinin üstündeki tshirt’e Kabe örtüsüne yüzünü sürten hacılar gibi sürttüyseniz o biçim bir tiple kalkıyordunuz.” Aynaya daha fazla bakamicim. Adım atmamla dudaklarımdan bir inilti firar etti. Sırtım da öyle bir ağrıyor ki sanki çarşafın üstünde rafting yapmışım. Ekrem amcam neden işin ucuzuna kaçıyor anlamıyorum. Yataklarımız bir felaket. Odaya oda demeye bin şahit lazım. Bir yatak ve bir aynadan oluşan oda bana akıl hastanelerini hatırlatıyor. Gece bizi alıp kendi evine getirmişti. Omuz silktim. Hala ona güvenmiyorum. Can her ne kadar dakikada bir minnet duymam için hatırlatsa da ben şüphelenmeye ve işin altında bir bit yeniği olmadı bir sinek belki bir parmak toz aramaya devam edeceğim.
Can odama yine daldı. Hay ben senin abi diye başıma bırakan… Küfrümü kendime saklayıp sinirle saçlarımı karıştırdım.
“Daha kaç kez söyleyeceğim kapıyı çal diye!”dedim bağırarak.
“Of be tamam.” ve kapıyı kapatıp tekrar çaldı. “Girebilir miyim kedicik?”
“Eyyy defol!”
Yastığımı kapıya fırlatınca bizimkinin tabanları yağlama seslerini duydum. Can benden tam 1 yaş büyük. Ah evet doğum günülerimizin aynı olma şerefini(!) yaşıyoruz. Yakışıklı olması dışında beni her özelliği çıldırtıyor. Ama siyam ikizleri gibi de birbirimizden ayrılamıyoruz. Annemle babamın ölümünden sonra birbirimize daha çok bağlandık. Hayatım yeterince trajik değilmiş gibi bir de bu çocukla uğraşıyordum. Yine de onu seviyorum. Her yüzüne baktığımda bana ailem olduğunu hatırlatıyordu. Bir ailem vardı. Burada olup olmaması bir şey değiştirmezdi değil mi?
Mutfağa indim. Biricik amcam(!) krep yapıyordu. ‘Can’ öküzü de çatalla kaşığı sıkıca kavramış gelecek krepleri bekliyor. Bu çocuğun yemek aşkı bir gün beni öldürecek. Hani tipi iyi olmasa bu ahlakla öküzlüğüyle gerek kalaslığı gerek salaklığı ile evde kalmıştı. Koyu kahverengi saçları, saçlarıyla %1300 uyumdaki aynı tonda gözleri, 1.85 boyu ve tüm kızları iç geçirten meleksi gülüşü ile dönüp bir daha bakacağınız sonra da telefon direğine çarpacağınız türde bir şey. Ki onun tüm pislik hallerini görmüş geçirmiş benim içinse kesinlikle iğrençlikler abidesi.
“Gel Başak. Bir şeyler ye, sonra yeni okulunuza gideceksiniz.”dedi elindeki spatulayı bana doğrultarak. Amcamsa orta boylarda hafif göbekli 40’larında saçları hala yaşına karşı direnişte olarak siyahımsı bir renkte ve onun yaşlarındaki bir teyzenin beğenebileceği yüzünde şer akan bir tip. Neyse ya amca diyince aklınızda ne canlandıysa o kalsın. Son dediğini yeni idrak etmiş gibi gözlerimi kocaman açtım. İçimdeki çirkef kızı yine gün ışığına çıkardım arada hava alması gerek garibimin.
“NE!? Yeni okul mu? Ben eskisinden gayet memnundum.”dedim ayak direyerek. Kendini ne sanıyorsa bende anlamadım.
Aşağıya atlamak istiyorum ama bir gökdelenin çatı katında oturduğumuzu hatırlayınca camdan iki adım uzaklaştım.
“Eski okulunuz buraya çok uzak. Hem kaydınızı yaptırdım bile. Şu üniformayı giy de çıkalım.”dedi o sinir bozucu Ankara ağzıyla. Herkese yakışıyor da sana hiç yakışmıyor be! Formayı evirip çevirdim ama giyecek bir şey bulamadım. Bu etek anaokulu çocuklarının eteği mi be! Bir karış dersem çarpılırım korkusundan sustum.
Can giydiğim üniformaya sinirli bakışlar atıyordu.
“Can X-men değilsin biliyorsun değil mi? Hani bakışlarınla bir şeyleri ateşe veremiyorsun bil istedim.”
“Eyy gerçekten.. Bu ne biçim etek böyle! Küçük kız kardeşimin bunu giymesine izin vereceğime kendimi aşağıya atarım daha iyi!”dedi ve camdan dışarı bakınca korkuyla iki adım geri çekildi. Aynı genleri taşıdığımız belli oluyor sanırım. Sonuç olarak tabiî ki giymiştim.
Ekrem amca bizi okula götürdü. Kayıt işlemlerimizi hallederken ben Can ile dışarıda bekliyordum. Bütün kızlar Can’a cilve yapmasa olmuyor arkadaş.
“Çok yakışıklısaan.”
“Sana bir tatlı bir şeyler ısmarlayayım mı? İhtiyacın yok ama.”
“Üniformalı erkekleri çok çekici buluyorum.”
WTF?? Zaten herkes üniforma giymiyor mu? Sonuncu kızın sözleriyle çılgına döndüm.
“Canaamm. Çok tatlısın ama bu kız kim?”dedi.
“Kız…”
“Arkadaşıyım!”diyerek sözünü kestim ve elini tuttum. Bu çocuğu sahiplenmezsem bunu tenha bir köşede sıkıştırıp tecavüz falan ederler OLAMAZZZ!! Hızla Can’a sarıldım.
“Çok zevksizsin.”diyerek tıslayıp ATD’yi tamamlayarak gitti. ATD ne mi? Ah ne kadar cahilsiniz. Ağladı Tepindi Defoldu demek. Biz böylece beklerken Can da alt dudağını ısırarak eteğime bakıyordu sinirle. Islık çalarak eteğimi aşağıya çekiştirmeye başlamamın nedeni kesinlikle o değil tabi.. Amcam dışarı çıktı gülerek.
“Evet kaydınızı yaptırdım ufaklıklar.”demesi ile mezarını kazdı ve tüm onurumla beraber içine gömdü kendini. Ühühü ufaklık ne ya?
“Amca lütfen..”
“Hayır Başak itiraz istemiyorum. Şimdi sınıfınıza gidin. Başak 12-D’de, Can sen de 12-A’dasın.”
Abime sarıldım. Dolmuş gözlerimle yalvardım.
“Abimi benden ayırmayın..” Bu yalvarışlarım 15 dk sonra psikopat bir yüz ifadesiyle ellerimi pençe yapmış “Abimi baana geeri vuerin. Abimi benden alamazsınız. Abimi baa-na ge-ri vue-rin!” halini almıştı. Bu seferde içimdeki Çakma Hürrem gün yüzüne çıkıvermişti.
Can bileğimden tutup çekiştirerek beni sürüklerken bir yandan da amcama laf yetiştiriyordu. “Amca ben ona göz kulak olurum. Sen git!” Kişilik problemlerimden biri işte bu tiplemelerim.. Aa neden mi aynı sınıfa gidiyoruz. Bizim ayrılamadığımızı gören büyükannem Can’ı bir yıl bekletmişti. Bunun için sağlık raporu almıştı falan. Ama bu durumdan ikimizde şikâyetçi değiliz. Sınıfımın önüne geldiğimde abimin boynuna sımsıkı sarıldım. ( Ortama göre abi/Can dememe alışkın).
“Abeeee gitmee..”
“Başak büyü artık! Tenefüste yanına gelirim.”dedi ve beni sınıfa itekledi. Dersin ortasına zart diye girmemle herkes bana döndü. Öksürerek Can’a küfürler savurdum.
“Öhöhö bittin sen Can öhöhö!” Hiçbir şey olmamış gibi saçlarımı geriye atıp hocanın yanına gittim. İsim listesine bakıp bana döndü.
“Sen yeni öğrenci olmalısın. Kendini sınıfa tanıt.”dedi.
Yok ya geçiyorken uğradım kadın mal mısın tabiî ki yeni öğrenciyim. Neyse.. İsmimi tahtaya yazıp en arka sıraya oturdum. Ah hiç biriniz beni ilgilendirmiyorsunuz. Önümde oturan çocuk sırıtarak arkadaşını dürttü. Hah? Ne oldu ki?
Bakışları bacağıma kayınca eteğimin katlandığını gördüm. Hemen düzelttim ve kafalarına birer tane geçirdim. “Önünüze dönün ikiz dingiller!”
Biyoloji dersi tüm sıkıcılığıyla üzerimden geçmişti. Her yerde ferrodoksinler, sitokromlar görüyorum. Dalmışım. Gözlerimi açınca herkesin gittiğini fark ettim. Adiler! Hiç biri bana demedi ama gidiyoruz bak zil çaldı uyan sonra sap gibi kalırsın diye.
Başımdaki çocuğu görünce aniden toparlandım. Karamel rengi hafif dalgalı saçları tam da gözüne iniyordu. Kaşları ise kalemle çizilmiş gibiydi. Dudakları gergince gerilmiş olsa bile yine de gayet ilgi çekiciydi. Gömleği dışarıdaydı ve kravatı o kadar gelişi güzel boynuna bırakılmıştı ki… Fantezi dünyamdan uyandım silkinerek. Gözlerini dikmiş. Neye bakıyorsun sen?, diye içimden geçirmeden edemedim. Sonunda konuşabildi.
“Orası beni yerim.”
“Ben geldiğimde boştu.”dedim kayıtsızca. Yanım boştu sonuçta oraya geçsen ölür müsün?
“Yanım boş.”
“Ben burada otururum kalk yerimden!”diye sert çıkışınca yavaşça yana kaydım. Boğazımı temizleyerek eşyalarımı aldım.
Yerine sinirle oturdu ve derin bir nefes alıp bana döndü. “Bir daha asla yerime oturma anlıyor musun?”
Tamam abe sen yeter ki öle söyle diyip hayalimde saygıyla eğildim. Ben yeni sırama pusmuşken Can girdi sınıfa. Kurtarıcı meleğim.
“Başak Yazıcı. Neden telefonunu açmıyorsun?”
Oww çok sert. Tam 8 cevapsız arama.“Akıllım o kadar arayacağına yan sınıftan kalkıp da gelseydin ya..”
Bu arada Can’ın en tuhaf takıntısı da 8. Her şey 8 ve nedenini halen anlayamadım.
“Sınıftan çıkmayı bile zor başardım. Bu okuldaki kızlar azmışlar. Hepsi başıma toplandı.” Hemen yanıma çektim Can’ı.
“Ben seni korurum. Yanımdan hiç ayrılma.”dedim koluna yapışırken. Şu çocuk kusacakmış gibi bakıyor.
“Ah gidin başka yer de yaşayın aşkınızı!”dedi ve kitabına gömüldü.
Ben şaşkınlıkla bir bana bir Can’a bakarken aniden durumu çaktım.
“Ah yanlış anladın..”diyerek Can’ı ittim. Yere düşen Can inleyerek kalktı.
“Açıklama yapmana gerek yok. Sessiz olun sadece!” O buz gibi bakışlar…üşüdüm.Can kulağıma eğildi. “Başak tuvalete gitmem lazım.”
“Git bana ne!”diye bağırınca yakışıklı sıra arkadaşım dondurucu bakışlarıyla tırsmamı sağladı.
“Olur Can’cım beraber gidelim.”diyerek yavaşça(!) sınıftan çıktım.
Erkekler tuvaletinin önünde beklemek düşündüğüm daha kötü bir fikirmiş.
“Şşt güzelim. Bacakların güzelmiş.”
“Tatlım buraya gelsene.”gibi iğrenç sözlere kulağımı tıkadım ve erken çıksın diye dua etmeye başladım.
Çıkar çıkmaz koluna yapıştım ve onu sürükleyerek götürdüm. Kafasına sert bir biçimde vurdum ki ileride aynı hatayı yapmasın.
“Sen KATİLSİN!”
“Ne?!”
“Beyin hücrelerimi öldürdün..”diye sızlanıp kafasını ovuşturdu. Oyy kıyamam ben sana..
“Neresi öpeyim de geçsin..”
Parmağıyla yaklaş işareti yaptı ve ben ne diyecek diye beklerken alnıma vurdu. Abi abi dedik, camışa bak.
Can sınıfına gönderdim. Ama bizim sınıftakiler nerede? Ders programına baktım. Ders bedenmiş. Koşarak spor salonuna gittim. Derse geç kalıp yine herkesin gözdesi olmak istemiyorum. Eşofmanımı zıplayarak kabinde giyerken bir yandan da konuşuyordum.
“Geç kaldığım için özür dilerim. Can tuvaletten bir türlü çıkamadı.” Ah bu olmaz. Saçlarımı bir çırpıda toplayıp salona girdim. Kapıyı itmemle birini yere devirmem bir oldu. Kapının arkasındaki zavallıya bakınca asıl zavallının ben olduğumu anladım.
“SEN!”dedi burnunu tutarken sıra arkadaşım.
“Revire gidelim.”diyerek ayağa kaldırdım buzlar prensini. Tüm yol boyunca bir ton azar işiteceğimi sanmıştım ama hiçbir şey demedi. İlginç..
Hemşire yoktu. Of şimdi ikimiz başbaşa onu mu bekleyeceğiz?
Burnunu tutarak soğuk bir sesle sakince emir verdi.
“Pansumanı sen yap. Hemen!”
Oldu başka emrin? Kahverengi gözlerinin içinden ateş fışkıracak gibiydi. Hemen pamuğu alıp karşısına geçtim. Elini çekti. Yavaşça burnundaki kanı temizledim. İyice yaklaşmıştım. Şimdi dudağını temizlemekte sıra ama.. Of neden bu kadar heyecan yaptım ki şimdi. Ateş bastı.
“Yapsana!”diye bağırınca iyice burnunun dibine girip dudağına bastırdım pamuğu. Dudağını temizlerken içim bir tuhaf oldu. Midem karıncalanırken zorlukla yutkundum. Kelebek mi ne zıkkımsa midemi işgal etmişler. Kendi çöplüğünüze gidin.
“Ama abla aşık olunca biz otomatikman mideye fakslanıyoruz. Şefimize söyle.”
“Çabuk çıkın midemden. Sizi çirkin pembe kanatlı şeyler.”
“Abla ama bu ağır oldu. Bizim de onurumuz var.”
Ağlamayın. İçim şimdi daha bir tuhaf oldu. Midemi sel bastı ohoho.. Ben nerelere gideyim.. Yıllardır yaşıyorum böyle bir şey görmedim. İşiniz gücünüz yok millete fitne sokuyosunuz Eros’un iblisleri.. Oturun TV falan izleyin. Ne pırpır uçuyosunuz!
Pamuğu çöpe atıp tuttuğum nefesi zorlukla verdim. Dışarı adım atarken arkamdan seslendi.
“Sakar kız!”“İsmim Kaan!”
Bölüm Sonu
1. Bölüm karşınızda :D Lütfen okuyun :( Yorum ve votelarınızı beklemekteyim. Şimdiden hepinize çoooo…k teşekkür ederim :) CMTGirl’ü ilk hikayesinde yalnız bırakmayın. En çok hangi karakteri ve repliği beğendiğinizi de yazabilirsiniz. Ben beklerim ;)*CMTGirl
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI (TAMAMLANDI)
Science FictionTAMAMLANDI ☆ Geçmişin hayaletleri peşinizi asla bırakmaz. Sizi en zayıf anınızda yakalarlar. Hayallerinizle gardınızı alır ve onlara savaş açarsınız. Bu oyunu sadece iyiler kazanabilir. Hepimiz rüyalar görürüz. Gerçekleşmesi inanılmaz rüyaların büy...