BÖLÜM 17: Buçuk Kala
Yok artık! Bunu yapmış olamam değil mi? Ben Kaan Alpsoy’a seni seviyorum, mu dedim? Çıldırmış olmalıyım. Ayrıca onca yaşadığım helezandan sonra böyle şeyleri düşünmek suçlu hissettiriyordu. Can yoktu, günlüğün içinden hayatımın fiyaskosu bilgiler dökülmüştü, Ekrem Amca’nın nasıl bir pislik olduğunu bildiğim için en başından beri ben demiştim, diyerek ortalıkta koşuşturasım var. Ah başım ağrıyor!
Kaşlarım istemsizce çatılmıştı ve gözlerimin içine kaçmasına yetecek kadar sıkmıştım. Şakaklarıma değen parmaklar ile dona kaldım. Yumuşacık, büyülü daireler çiziyordu. Acım git gide silikleşti ve kayboldu. Ellerin sahibini görmek için göz kapaklarımı araladım. Bir an gözlerim kamaşsa da-nedeni gördüğüm kişinin yüzünden değil- görüntü netleşti ve bir çift muziplikle parıldayan yorgun gözle göz göze geldim.
“Uyandırdım mı? Gerçi daha iyi yollarla da uyandırabilirdim. Bir dahaki sefere artık.”diyerek göz kırptı Kaan. Hah! Bu ne yaptığını sanıyordu? Kesin dün dediğim şey üzerine benimle dalga geçiyordu. Ben o sözleri bir anlık duygu patlaması ve şok yüzünden söylemiştim. Aşık olduğumu kim çıkardı? Kibirle dudağımı büküp ayağa kalktım. Saçlarım birbirine girmiş ve kıyafetlerimin her bir parçası bir yana kaymıştı. “Gel de üstünü düzelteyim.” Gözlerimi devirip üstümü düzelttim ve arkamı döndüm. Kaan yerinde rahatsızca kıpırdanıp peşimden geldi ve koluma yapıştı.
“Ne var Kaan? Yorgunum ve yapacak çok işim var. Beni rahat bırak.”
“Rahat mı bırakayım? Dün öyle demiyordun ama.. ‘Ben de seni seviyorum’”diyerek sesini inceltip sesimi taklit etti. Her ne kadar dalga geçse de şuan sinirden kudurduğunu fark edebiliyordum. Ne?! Ne bekliyordu? Aşkığmm al gollarına sar beniiğğ, falan mı diyeceğimi? Omzundan ittirip arkamı döndüm. Soğuk ve sert çıkmasını umduğum bir sesle karşılık verdim.
“Dünkü şokum yüzünden bir şeyler yaptıysam özür dilerim. Pek hatırladığım söylenemez. Bu da acı çeken bir kızdan faydalanabileceğin anlamına gelmiyor.” Tam artistik bir çıkış yapacaktım ki ayağımı çiçek saksına çarptım. Ouch Johnny! İki elimle ayağımı kavramış yerimde zıplıyordum. Şu an zıplayan fasulyeler gibi gözüktüğüme yemin edebilirdim. Neden ben de diğer insanlar gibi havalı çıkışlar yapamıyorum ki? 5N1K sorularının cisim almış hali gibiyim. Kaan koşarak yanıma gelip dizlerinin üstüne çöktü.
“Bakmama izin ver.” Arkamı dönüp zıplamaya devam ettim. Trip atacaksan tam atacaksın. Centilmen Erkek halinden sıyrılıp Ukala Prense dönüştü aniden. Ayağımı çirkefçe kendine çekip ayakkabımı çıkardı. Ani çekişi ile sırt üstü yere kapaklandım. “Başak? İyi misin birtanem canın acıyor mu? Ah kalbim kan ağlıyor. Bileklerime faça atmak istiyorum.” Demedi tabi. Tam olarak şöyle dedi. “Demiştim sana aptal! Mal mal triplere girersen böyle olur. Seni şu sefil halinle bırakırdım ya neyse.”
“Yardımına ihtiyacım yok seni Anadolu ayısı.Git başımdan.”
“Ne halin varsa gör o zaman.”dedi ve teras kapısını kırarcasına çekip gitti. Sırtım zonkluyordu resmen. Neden böyle dediğimi ben de bilmiyordum ama onunla sevgili olmak…Yapamam. Benden uzak durması daha iyiydi. Cebimden telefonumu çıkarıp Ege’yi aradım. 3. çalışta uykulu bir mırıldanmayla telefonu açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI (TAMAMLANDI)
Science FictionTAMAMLANDI ☆ Geçmişin hayaletleri peşinizi asla bırakmaz. Sizi en zayıf anınızda yakalarlar. Hayallerinizle gardınızı alır ve onlara savaş açarsınız. Bu oyunu sadece iyiler kazanabilir. Hepimiz rüyalar görürüz. Gerçekleşmesi inanılmaz rüyaların büy...