BÖLÜM 20: Sihirli Mürekkep

1.2K 71 16
                                    

                                BÖLÜM 20: Sihirli Mürekkep 

 “Sihirli mürekkep mi? Hala ona inanmıyorsun değil mi?”


Can’ın başına darbe aldığına artık %100 eminim. Gözlerimi devirip sinirle dudağımı sarkıtarak kitabı yerden alıp içini karıştırmaya başladım. Tabi ki annem 3 sayfa günlük yazmış olamazdı. Ah bu nasıl daha önce aklıma gelmemişti ki. Can’ın saf bakışlarını görünce cevap verme ihtiyacı hissettim.

“Can annemin küçükken bize öğrettiği formülü hatırlıyor musun? O zamanlar annemin kimya fantezilerinden biri olduğunu düşünmüştüm ama annem bizi hep bugüne hazırlamış. Şarkıyı hatırlıyor musun?”

“Mm neydi? Şey rad-radoks. Hayır. Can’ın karnı acıkmış. Annesinin dolabını karıştırmış. Radyum tuzunu pampampam ağızda patlayan şekerlerden sanmış. Koşmaya başlamış elinde bambambam. Süslü Başak’a çarpmış. Yere düşen Başbaş’ın aseton şişesi ve radyum tuzu bampambam. Anne Hilal gelmiş. “Nerede küçük tamtamlarım?”demiş. Bu bir sihir sihir! Görünmez oldular artık wow wow wow.”

İstemsizce kahkaha attım. Bu şarkı hala saçmalığından bir form kaybetmemiş hele ki Can’ın hasta yatağında şarkıyı inleyerek söylerken dans etmeye çalışması.. Haha gerçekten eğlenceliydi. Düşünmeye başladım. Bunla nasıl bir bağı olabilirdi? Annenin çılgın bir öğretmen olduğunu biliyorsun. Babanla bunca uğraşlarından sonra normal bir şarkı öğretmiş olamazdı bize. Şarkının şifresini çözmeye çalışırken birden havai fişekler patladı zihnimde. Aha!  Can’a heyecanla döndüm.

“Eureka eureka! Buldum Can buldum. Şimdi bu malzemeleri nereden bulabiliriz? Bir düşünelim.”

Ona planımı anlatırken benim bir kaçık olduğumu düşünmüş olmalı. Gerçi onun yerinde olsam ben de öyle düşünürdüm. İkimizde beyin fırtınası yaparken içeriye Ceylin girdi. Ceylin’ in girmesiyle çığlık atıp battaniyesini üstüne çeken Can ile Ceylin hemen dışarı çıktı. Kapının arkasından gülerek seslendi.

“Can. Kesinlikle görülmeye değer bir yerin yok. Namuslu abisi içeri girebilir miyim?”

Can gözlerini kısmış bir biçimde battaniyesini yüzünden çekip saçlarını bir hamlede düzeltti. “Hah!  Benim amacım senin gibi bir kızın muhteşem vücudumu görecek olmasıydı. Benim kaslı ve pürüzsüz tenim senden çok daha güzel kızlara layık. Gözlerin kamaştıysa içeri girmeyebilirsin. Seni anlarım.”dedi. Bilmiş bilmiş dudağını büzüp başını aşağı yukarı sallıyordu. Isırasım geliyor bazen bu çocuğu.

Ceylin kapıyı sonuna kadar açıp kapıya yaslandı. Saçlarını elinin tersiyle arkaya atıp Can’ı görmezden geldi ve yanımdaki sandalyeye oturdu. Tekrar sevimli haline dönüp bacaklarını bağdaş kurup gözlerimi içine baktı.

“Ne yapıyoruz şimdi?”

“Bilmiyorum. Bana tam teşekküllü bir kimya laboratuarı lazım. Kimya projemi yapmayı unutmuşum da. Bilirsin son gün tutuşmaları.” Diyerek dilimi ısırdım. Yalan söylemekten gerçekten nefret ediyorum.

Ceylin yalan söylediğim için özür dilerim ama bazı şeyler bizim aramızda kalmalı. Kaan’ı arayıp bulduklarımı anlattım. Buraya geleceğini söyleyip kapadı. Onu beklerken itişip duran ikiliye bakıyordum. Can sinirle elini saçlarından geçirip bağırdı. Yok bildiğiniz kükredi.

“Buna çorba mı diyorsun? Sen beni öldüremeye mi çalışıyorsun? Ben bu kadar baharatlı şeyler yiyemem. Başak şu kıza söyle kaybolsun gözümün önünden.”

“Asıl sen kaybol. Çorbamı içen bir daha ister. Ah..” Anlamış gibi bir iç çekip parmağını Can’ın gözüne sokarcasına salladı. “Senin gibi damak zevki olmayan birine içermemeliydim.  Hata bende! Git bulaşık suyu iç. Ya da fare zehri. Keyfin bilir. Benden bu kadar!”

SAPLANTI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin