BÖLÜM 19: Piyon

1.2K 67 12
                                    

BÖLÜM 19: Piyon

Ege şiddetle karşı çıktı fikrime. Beni bulduğu yere tekrar götürmeyi kesinkes reddediyordu. Orası düğümün çözüleceği noktaydı hissedebiliyorum. Eminim bir şeyler bulacaktık. Hem Can ile ilgili bir şeyler bulamasak bile Rüya Makinesi hakkında bir şeyler bulacaktık. Ama  Ege yol boyunca benimle konuşmamıştı bile.

“Hadi ama inat etme Ege. Bak oraya dönmem gerek. Hem sen götürmesen bile ben bir şekilde orayı bulurum. İçin rahat etmeyecekse Kaan da gelir. Sen arabada beklerken o benimle gelir.”

Sessizliği bozdu bağırışı. Arabaya öyle bir yüklenmişti ki koltuğuma yapışmıştım. Başımı öne doğru kaldıramıyordum bile. Hız ibresi gittikçe yükselirken kalbim duracakmış gibi çarpıyordu. Direksiyondaki elini tuttum. O kadar  sert bakıyordu ki ön camları kırabilirdi. Elini tüm gücümle sıkıp yüksek olduğunu umduğum bir sesle bağırdım.

“Bugün bizi öldüreceksin değil mi? İllaki trafik kazasından öleceğim. Yavaşla artık.”

Yavaşladığında zaten Kaan’ın evine gelmiştik. Emniyet kemerimi titreyen ellerimle çıkarırken arabadan inmişti bile. Arkasından eve girdim. Zili çalarken havada yüksek gerilim hatları vardı. Birimiz konuşsa diğerimiz çarpılacak gibiydi. Açılan kapı ile Ege Kaan’ı iterek içeri girdi. Kaan sinirli bakışlarını bana çevirdi.

“Buna ne oldu? Kavga mı ettiniz? Ayrıca bana artistlik yapmasın benim evimde. Girmesine izin verdiğimi de hatırlamıyorum zaten.”

Kaan’ın homurdanmaları eşliğinde salona geçtim. Ege’nin karşısına geçip bağırdım. “Bak! Bunu uzatma ve götür işte beni. Saçmaladığının farkında mısın? Senden bir iyilik istiyorum ve yaptığın şeye bak. Ergen triplerine girebileceğin bir zamanda değiliz. Hayatım karmakarışık ve içinden çıkamadığım bir bulmacaya döndü. Sadece anahtar kelimeye ulaşırsam çözülecek. Sense bana köstek oluyorsun. Nasıl arkadaşsın lan sen!”

“Lan deme kırarım ağzını!” Koluma yapışmıştı. Kaan aramıza girip Ege’nin kolunu indirdi kırarcasına. “Başak’ı buraya kanlar içinde getirdiğim günü hatırlıyorsun değil mi Kaan? Tekrar oraya gitmek istiyor. Onu vazgeçir.”

Reddettiği yetmezmiş gibi bir de Kaan’ı üstüme salıyor. Vay adi! Ege’nin yardım etmeyeceği kesinleşmişti. Olduğum yerde sinirle tepinip arkamı döndüm. “Sanki sana muhtacım. Gerizekalı! Gidiyorum ben. Sizle ve ya tek başıma hiç fark etmez.” Topuklarımı yere vura vura gidiyordum. Aptallar! Şurada bütün gizemi çözecek bir fikir ortaya atmışım yaptıklarına bak. Size ihtiyacım yok. Kapı kulpuna elimi uzatmamla geriye çekilmem bir oldu. Beni üst kata sürükleyen kişi elbette Kaan’dı. Kolumdan hıncını almak istermiş gibi daha çok çekerek bileğimi sıkıyor ve acıtıyordu. Dudaklarımdan bir inilti kopmasına engel olamadım. Kısılmış gözleri aynı çeviklikle bana döndü. Kolumu gösterince gergin yüzü yavaşça yumuşadı ve bileğimi sıkan elini gevşetti.

Odasına girdiğimizde kapıyı kapatıp karşıma geçti. Tam bir şey diyecekken ağzını açıp kapatıyordu. Sonunda dayanamayıp ben konuştum. “Kaan bir şey demeyeceksen ben gidiyorum.” Kaan sinirle ellerini saçlarından geçirdi. Sesi bugüne kadar hiç bu kadar sinirli çıkmamıştı.

“Başak beni delirtiyorsun. Nasıl olur da oraya gitmek istersin? Sana ne yaptılarsa şuan bu haldesin. İlk geldiğin günden bu yana çok değiştin. Kendine bir bak.” Omuzlarımdan tutup beni aynaya çevirdi. Başını omzumun üstüne koymuştu ve bu sıcak bir hissin midemden yukarı çıkmasına neden oluyordu. Ellerimin karıncalandığını hissedince ellerimi yumruk yaptım. “Şu yüzüne bir bak Başak. Gözlerinin altı mosmor. Uykusuzluktan bayılmak üzereydin düne kadar. Her gece uykunda sayıklıyor ve ağlıyorsun. Kendine bir bak. Ne kadar kilo verdiğinin farkında mısın? Eskisi kadar yemiyorsun. Yemek yerken parlayan o gözlerin eskisi gibi parlamıyor. Sen ışıltını kaybettim ve hala bana dönmek istediğini mi söylüyorsun? Ya oradan çıkamazsan... Ya işler hesapladığımız gibi gitmezse ve tekrar o yerde kapana kısılırsan...”

SAPLANTI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin