BÖLÜM 13: "Seni özledim."

1.8K 97 32
                                    

BÖLÜM 13: “Seni özledim.”

Perdeler uçuşuyordu. Camdan dışarıyı seyreden bir kız çocuğu vardı. Gezmek, koşmak, diğer her çocuk gibi oynamak, istediği zaman gülebilmek, bisiklet sürebilmek, boğazı şişene kadar dondurma yemek, susuzluktan ölene kadar cips atıştırabilmek, bahçelerinde saklı bahçeler keşfedebilmek, kaçan uçurtmasını kovalamak, saklambaç oynarken yüksek kalp atışlarını duymak, eğlenmekten korkmamak, doyasıya yaşamak, her aldığı nefesi son nefesi gibi almak değil de en kıymetli bir zerreymişçesine tatlı bir bal yudumu gibi içine çekip tadını çıkarmak istiyordu.

Bu odaya kilitlenmiş, dışarı çıkamıyordu. Hastane köşelerinden her zaman nefret ederdi. Cama alnını yaslamış aşağıdaki abisine dudaklarını büzmüş komiklikler yapıyordu. Güvenli bölgesinde mümkün olduğunca eğlenmeye çalışıyordu. Kapının çarpılması ile düşünceleri bölünene kadar.

“Uslu bir kız olsan iyi edersin!”

Küçük kız önüne düşen minik saç buklesini eliyle kıvırıp kulağının arkasına sıkıştırdı. Pes etmeyecekti. Her gün yakalansa bile yaşamaktan vazgeçmeyecekti.

O kız bendim.

Göz kapaklarımı sıkarak zorladım ve açmaya çalıştım. Yavaş yavaş açılan gözlerimle nerede olduğumu kestirmeye çalışıyordum. Başım balyoz yemişçesine ağrıyordu. Sanki beynimde minik bir fare vardı ve düşünce tarlamı talan ediyordu. Her şey birbirine karışmıştı. Bu ağrı… Elime bir bıçak alıp şakağımdan sokup beynimi karıştırmak istiyordum. Ah! Ne zamandan beri Testere oldun Başak? Çenemi kavrayan sert ellerle hayal alemimden uyandım. Bir anda gözümü alan ışıkla başımı yana çevirdim. 


“Uyanmışsın.”


Kim olduğuna bakmak için başımı kaldırdığımda maskeli birinin bir çift gözünü seçebildim karanlıkta. Nasıl bir tipi olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Sesini de değiştiriciyle değiştirmişti. Kendimi bir kamera şakasında gibi hissediyordum. Sanki yüzündeki maskeyi atacak ve altından Can çıkacak. Karnı çatlayana kadar gülecekti. Ben de ensesine bir tane geçirip paylayıp ablalık taslayacaktım. Tabi böyle bir şey olmadı. Çenemi kavrayan elleriyle başımı kaldırdı ve iğrenç kahkahası odaya doldurdu. Uykularıma girecek bu gülüşün özel bir pratiği var mıydı? Tüyler ürpertici ve keskindi.

 “Sana kıyabileceğimi sanmıyorum ama göreceğiz. Burada uzun süre kalmak istemiyorsan anlatmaya başla!”

“Neyi?”dedim titreyen sesimle. Başımı sinirle yana çevirdim ve bağlı olduğum yatağa öldürücü bakışlar attım. Zihnimde ilk parıldayan cümle “TACİZ” olmuştu. Biraz mantıklı ol Başak. Sence böyle bir amacı olan bir adam ne diye seni kaçırsın? Git de şu tipine bak. Olmadı bir sor kendine. Anlat derken ne demek istemiş olabilir. Of. Tüm hayatım sinema fragmanı gibi gözlerimin önünden geçti. Uzun ve sancılı bir süreç. Yaptığım hataları düşünürken adam ayağa kalkıp duvara yaslandı. Ellerini ovuşturarak başını çıtlattı.

“Babanın icat ettiği makinenin nerede olduğuyla başlayabilirsin.”

NE! Beyin hücrelerim sonuncusuna kadar anlayabilmek için kıvranırken nasıl bir komplonun içine düştüğümü anlayamayınca küfrettim kendime. Şimdi bittim. Hiçbir şey bilmemek beni çıldırtıyor. Neyi bilip bilmediğimi bile bilmiyorum. Sokrates gibi ‘Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.’ Deyip kurtulmak istiyorum. Sadece neyi söylemem gerektiğini bilsem.. Sinirle kolumu çektim ama ipler o kadar sıkıydı ki kolum yatağın başlığına aynı hızla çarptı.

Kolum feci sızlıyordu ama şuan mesele bu değildi. Adam sinirle bana bağırdı. “Kaçmaya çalışmasan senin için iyi olur. Gerçekten!”

Bakışları koluma kaydı. Bana yaklaşması ile kendimi olabildiğince geriye çekip başımı duvara yasladım. Yatağın ucuna oturdu, koluma dokunması ile bağırdım.“Ne yaptığını sanıyorsun? Senin merhametine ihtiyacım yok!”Beni duymamış gibi kolumu incelemeye başladı. Sonra da hızla odadan çıktı. Bu neydi şimdi böyle? Aldığım nefesimi bırakıp alnımda biriken terlerin akmasına izin verdim. Ucuz atlattım(!).

SAPLANTI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin