BÖLÜM 23: "Ölenle ölünür."

1K 63 19
                                    

BÖLÜM 23: "Ölenle ölünür."

Tetiği çektim. Çekmeden önce salisenin binde birinde aklımdan milyon tane düşünce geçti ve içimden geleni yaptım. Son anda silahı yere doğrulttum. Ekrem acı içinde sıçradı. Bacağını kendine çekmiş kıvranıyordu. Asla kötü adama bile kıyamayan aptallardan olmayacaktım. O bunu hak etmişti. Silah tutan elim titreyerek bana ihanet etti ve silahı yere düşürdü. Bacaklarım zangır zangır titriyor ve soğuk terler atıyordum. Ağlamaktan artık şişmiş gözlerimle bana koşan Kaan’ı seçebilmiştim ayakta zar zor dururken.

“Başak bunu bana yapmayacağını biliyordum. Hadi gidelim bir tanem.” Sözleri hiçbir anlam ifade etmiyordu benim için. Zihnimde sadece Can ve Ceylin’in düşüş sahnesi vardı. Aklımdan ölsem bile çıkmayacak, ruhuma kazınmış o sahne. Bomboş duvara bakıyordum.  Ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ta ki Ege bana arkadan sarılana kadar. Dudaklarım titredi ve içimde biriktirdiğim her şeyi kusmaya başladım. Delicesine ağlıyor ve boşluğa yumruklar, tekmeler saçıyordum. Haykırarak ağlarken sesim kısılmaya başlamıştı. Ege sımsıkı kavradığı belimi bırakmamaya yeminliymiş gibi ondan ne kadar kaçmaya çalışırsam çalışayım gitmeme izin vermiyordu.

“Kaan yardım et. Kapıyı aç, Başak’ı buradan çıkaralım.” Ege’nin son söyledikleriyle nefesim daralmaya başladı. Kalbim sıkışıyordu. İki elimi şok olmuş bir biçimde kalbime bastırarak ağzımı açmış konuşmaya çalışıyordum. Ama üstüme karabasan çökmüş gibi sesim çıkmıyordu. Kaan ellerimi tutup yaşlı gözlerle bana yardım etmeye çalışıyordu. Artık konuşmalar kalın bir buz kütlesinin ardından geliyor gibiydi. Sımsıkı göğsüme bastırdığım ellerim iki yanıma düştü. Başımın dönmesiyle her an kusacak gibiydim. Ayakta duracak gücü kendimde bulamıyordum. Aninden olduğum yere yığılmamla Ege’nin beni kollarına alması bir oldu.

“İyi misin? Başak? Başak?”

Kaan beni kucakladı ve dışarı çıkardı. Ege neredeydi? Başım umutsuzca arkaya düştü. Başımı kaldıramıyordum. Bayılmış mıydım? Sadece Kaan’ın her adımında saçlarımın uçuşunu ve serin havanın yüzüme çarpışını hissediyordum. Ölmüş gibi hissettim. Ben vardım ama kimse beni görmüyordu sanki. Anılarımdaki perdeler uçuşurken dışarıyı seyreden hasta Başak bir anda bana gülümseyip kendini pencereden aşağıya attı. Küçük Başak da ölmüştü. Ben de mi ölmüştüm? Neler oluyor anlamıyorum. Beynim buharlaşmış gibiydi. Gözlerimi zorlukla açtım ölümün korkunç hissine karşın. Beni taşıyan kişiye baktığımda Can’ın yüzünü gördüm. Can? Sesim titriyordu. Çatallaşmış sesimle 3 kelime söyleyebildim sadece.

“Can? Sen nasıl?”

“Tamam, Başak şimdi buradan çıkıyoruz. Bana yaslan. Geçecek. İyi olacaksın. Söz veriyorum. Abi sözü.”

“Lütfen gitme.. Gitme..”

 Sayıklamalarımın sonunda kendimden geçtim.

...

Başak gözlerimin önünde Ekrem’in topuğuna sıktı bildiğiniz. İşte benim kızım. Koşarak ona sarıldım ama bir anda ellerimden kaydı sanki. Ege’den tarafa doğru yıkıldı. Ona neler oluyordu?

“İyi misin? Başak..”diyerek ona seslenmeye çalışıyordum. Ege Ekrem’i sırtına alıp kapıdan çıktı. Onların gitmesiyle hemen buradan çıkmamız gerektiğini hatırladım. Başak’ı kucağıma alıp koşmaya başladım. Gözleri kısılmış, ağlamaktan şişmiş ve kızarmışlardı. Saçları ise terden tane tane dökülmüştü yüzüne. Hızla nefes alıp veriyordu. Astım? Hayır, şimdi astım krizi gelemez. Bir anda yüzüme değen soğuk ellerle kucağımdaki Başak’a döndüm. Gülüyordu. Anlamamış bir şekilde durdum. 

SAPLANTI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin