BÖLÜM 16: Her başlangıcın bir sonu vardır.

1.4K 83 27
                                    

SAPLANTI


BÖLÜM 16: Her başlangıcın bir sonu vardır.



Gördüğüm manzarayla donakaldım. Yüzümde patlayan konfetiyle Ceylin ve Ege’nin taşıdığı pastaya bakınca kahkahalarıma engel olamadım. Nasıl bilmişlerdi? Nasıl unutmuştum? Gün sayan ben nasıl olur da unuturdum bugünü? Gerçi başıma onca gelen şeyden sonra kendime hak verdim. Teşekkür ederim. Ne teşekkürü! Neler yaşadım ben en iyi ben bilirim. Ben de bilirim. Neyse çok uzatma. Olay akışı bozuldu. Peki bir konu da anlaşalım öyle. Ben şizofren  miyim? Tabi değilsin. Teşekkür ederim. Düşüncelerimden silkelenip kapıdan içeri girdim.  Eski okulumdaki sınıfımı çağırmışlardı. O kadar mutluydum yerimde zıplamaya başladım alkışlayarak. Bütün kötü ruh haletim bir anda yok oluvermişti. Herkes buradaydı. Bu inanılmaz bir şey! Ağlamak yerine sırıtmaktan kendimi alamıyordum.

“Hadi pastayı üfle kolum koptu!”diyen Ege ile gülmemi kesmeye çalışıp pastanın önünde durdum. Salondan geçen küçük bir kahkaha dalgası kıyılarıma vurdu ve ne kadar mutlu olmayı özlediğimi fark ettim. Gülmeyi özlemiştim ben. Hem de o kadar özlemiştim ki kalbimdeki ani çırpınışların nedenini bir an anlayamayacaktım. Mum alevlerinin dalgalanışı evimizin yandığı günü hatırlatmıştı. Beni canı pahasına koruyan abim şu an yanımda yoktu. Can.. Neredesin? Gözlerimi kırpıştırıp kendime gelmeye çalıştım. Üfle ve sönsün. Hayatındaki her şeyle birlikte.. Tam mumları üfleyecekken Kaan kulağıma eğilip fısıldadı.

“Bir dilek tut!”

Kaan’ın nefesini boynumda hissetmek beni afallatmış olsa da silkelenip kendime geldim. Bu çekimden nefret ediyordum. Sadece mükemmel arkadaşlar olsak olmaz mıydı?  Yok öyle bir dünya Başak.

“Mmm ne dilesem..”

“Bana bir çift kol!”diyen Ege ile gözlerimi kapatıp dileğimi tuttum ve mumları üfledim. Gözlerimi evi inleten alkışlar ve ıslıklarla açtım. Sevgililer birbirine sarılıp içten gülümseyişlerini gösteriyorlardı. Ya bir ölür müsünüz? Evim olursa bir gün kapısına “Mutlu insanlar giremez!” yazacağım. Git uzakta mutlu ol. Sakin ol şampiyon. Bu senin doğum günün ve mutlu olmalısın. Nerede şu kız?  Pastayı mutfağa götüren Ceylin’ in boynuna atladım. Bir anda sendelese de irkilip kendisi de bana sarıldı.

“Tamam tamam sakin ol çılgın şey!” 

İkimizde kahkahalara boğulmuş sarılıyorduk. Kollarımı yavaşça çekip sırıtarak  koşup salonun ortasında aniden durup bağırdım.

“HEDİYE ZAMANI!”

Herkes gülmeye başladı ve hediyelerini vermeye başladılar. Elbiseler, takılar ve ayakkabı gibi klasik hediyelere boğulmuştum. Bundan pişman değilim tabi. Ben aa yine mi çanta, diyen geri zekalılardan hiç olmamıştım. Kuru bir iyi ki doğdunu kabul eden mütevazı insanlar gibi de olamamıştım. Neyse siz beni boş verin. Ceylin karşıma üzgün bir suratla dikildi.

“Ben hediye al..”

“Ya boş ver. Önemli değil.”diyerek omzunu sıktım. İçimdeki Başak her ne kadar böyle demese de. Ceylin gülerek arkasında sakladığı poşeti uzattı.

“Önemli değilse..”

“Yo yo canım. Hediyeyi geri çevirmek BY’ye göre cezası çok büyük.”

“BY?”

“Başak Yasaları.”diyerek kıkırdamaya başladım. Bu yasalar gerçekten vardı. Mesela 1. Kural:

‘Ekmek yoksa pasta yiyin. Pastanın kalorisi daha yüksek. Oh mis.’

Kural 2:

‘Pasta bölünmez bir bütündür. Asla benden başkası yiyemez.’

Kural 3:

‘Her erkekte sevgili potansiyeli vardır. Babana (!)  bile güvenmeyeceksin.’

Kural 4:

‘Biyoloji dersleri ikinci kademe öğrencilerinin büyümesi ve gelişimini tamamlaması için devlet tarafından verilmiş bir uyku saatidir. Uyumak bir mecburiyettir.’

.

.

.

SAPLANTI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin