BÖLÜM 15: Yakışıklı torunlarımdan seç beğen al!

1.6K 79 28
                                    

BÖLÜM 15: Yakışıklı torunlarımdan seç beğen al!

Yine o lanet olası fabrikadaydım. Koşarak bir şey arıyor ve tüm kapıları zorlayıp içerisine bakıyordum. Birinin bana “Çabuk ol yakalanacağız!” diyişini duymamla koridorun sonundaki kapı gözüme ilişti.

İçimdeki sese güvenerek o tarafa koştum. Kapıyı zorladım ama olmadı. Paslanmış kapı kilitliydi sanırım. Boğuluyormuş gibi hissettim…düşüncelerimde. Ne aradığımı bile bilmiyordum. Gerçi hayat hep böyle değil miydi zaten? Neyi aradığımızı neyi istediğimizi bile bilmeyen doyumsuz ve oldukça da mutsuz insanlardık biz. Her şeyi ister hiç çabalamazdık. Ellerimi saçlarıma geçirdim.  Yanımdaki kişi “ÇEKİL!”diye bağırınca milim farkla çekilmemle kurtulduğum bir tekmeyle kapıyı açtı. İçerisi o kadar karanlıktı ki gözlerimi kısarak içeri girmek zorunda kaldım. Korkunun derimden en derinlerime doğru bir ok gibi delip geçtiğini hissettim. Zihnimin içi saf korkuyla dolmuştu ve bu taşıyabileceğiniz bir yük değildi. Gözlerim aradığını bulmanın sevinciyle kapaklarını zorlarcasına açıldı. Duvarın yanında çömelmiş oturan birini gördüm. Elindeki demir parçasıyla beton zemini çiziyordu. Şizofren… hayır daha çok şizofrenin gördüğü bir yanılsama gibi duruyordu.  Başını kaldırdı. Beni görünce daha hızlı çizmeye başladı ve sindiği köşesinden kalkıp üzerime koştu.

Kaan’ın beni uyandırmasıyla gördüğüm rüyadan sıyrılabilmiştim. Gerçekten bu da neyin nesiydi? Oraya asla gitmem ama geleceği görüyorsam.. Artık kendimi anksiyete hastası gibi görüyordum. En ufak bir şey bile beni korkutuyor ve sinirlendiriyordu. Rüyamın etkisinden uzun bir süre çıkamayacaktım muhtemelen.  Kafamı dağıtmak ve beynimin içindeki küçük şeytanı susturmak için Kaan’la konuşmaya başladım. Aramızda geçen şakalaşmalar boyunca hep rüyamı düşünüyor yorumlamaya çalışıyordum. İçeri atılan taşla kalbim sıkıştı. 

“Saklanabilirsin ama kaçamazsın. Yakında görüşeceğiz.” yazan kağıdı Kaan’ın elinden alıp buruşturdum. Asla ama asla bir daha o adamların eline düşmeyeceğim. Beynimin içinde yankılanan bir söz beni o ucube yerde tutsak edildiğim günlere götürdü. O küçük hanım duyduk ki uyuyamıyorsunuz bir gelelim sizi görelim dedik. Mm saçların ne kadar da yumuşacık. Bir tutam alsam sorun olmaz değil mi? Kafamın arkasına elini geçirip öyle bir saçımı çekti ki bayılıyordum neredeyse.Her şeyi buğulu görmeye başlamışken elindeki saç tutamını burnumun dibinde sallayıp kahkaha atıyordu. Kahkaha.. Dursun artık! Avuç içlerimi kulağıma bastırıp çığlık atıyordum. Yeter! Bitsin artık bitsin.

“Başak tamam sakin ol. BAŞAK! Hadi kızım sakin ol.” Kaan’ın telkin edici sözlerini elimin tersiyle itip ayağa kalktım.Koştum. Gidebileceğim en uzak yer olan banyoya gittim. Acınasıydım. Banyonun kapısını kilitleyip kapıya sırtımı yasladım. Ölmek ve bu korkudan bu her an beni alacaklar korkusundan kurtulmak istiyordum. Kaan kapıyı yumruklamaya başlamıştı. Sesimin çıkabileceği en yüksek noktaya kadar zorlayarak bağırdım.

“Tamam Başak. Seni anlıyorum. Lütfen çık da konuşalım.”

“Nah anlıyorsun. Defol git başımdan!”

“Anlat o zaman! Anlat. Bir şeyler dönüyor ama bana anlatmıyorsun. Lunaparkta ne biçim işler döndüğünü de bilmiyorum neden bu halde geldiğini de bilmiyorum. O mesajın anlamını da bilmiyorum. Can’ın ne haltlar karıştırdığını da bilmiyorum. Bil-mi-yo-rum. Ne yapmalıyım sence? Ağla, geber Başak, deyip çekip gitmemi mi bekliyorsun. Çık dışarı konuşacağız.”

Sesi sonlara doğru öyle kısılmıştı ki duyduğuma hayret ediyordum. Kesinlikle sinirliydi ama onun sinirinden bana ne. Başımı kapıya yaslayıp derin nefesler aldım. Ne de güzel kaçmıştım adamlardan ama. Halime gülüyor olmalılar. Parmaklarının ucunda oynatıyorlar beni haberim yokmuş. Kaan’dan uzaklaşabildiğim metre sayısı ise 3. Aynı odadaki banyoya gitmek bile beni yormuştu. Gelen yeni yaşları engellemek için tavana bakıp gözlerimi kırpıştırdım. Küçük bir hıçkırığın dudaklarımdan kaçması ile Kaan’ın kapıyı tıklatması bir oldu.

SAPLANTI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin